İnsanlar hayatlarında hep birtakım şeylerin umuduyla yaşarlar. Aslında bunun böyle olması da doğaldır. Hepimiz umutla yaşamayı severiz. Ancak olmayacak şeyleri umut etmek de pek gerçekçi değildir. İş sağlık konusuna gelince durum değişir. Çünkü insanın en değerli ögesi sağlığıdır. Bugün sağlık elemanlarının hasta karşısında en önemli davranışı hastaya ne olursa olsun umut vermek olmalıdır.
Umutsuzluğa düşen bir insan adeta hayattan kopar. Umut, insanın hayatını güçlendirerek ona yaşama sevinci ve bağlanma kuvveti verir. Böylece hasta insan iyileşme yolunda daha canlı ve istekli bir duruma geçer. Burada hastanın en yakını olarak bildiğimiz hekim de hastasına umut vermelidir. Bazı yasalarda bile buna yer verilmiştir. Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 14. maddesinde, hekimin özellikle hastayı ümit vererek teselli edip onu tedavi etmesi gerektiği belirtilmektedir.
Olmayacak hayallerle değil, fakat umut ederek yaşamalıyız ki gelecekten endişe duymayalım ve yapacağımız işleri ve uygulamaları da zamanında ve dikkatli olarak yerine getirelim. Bir insanın en kötü durumu karamsarlığa kapılmaktır. Eğer bu durum bir hastada olursa hastalığını yenemez, dünyaya küser, zaten toplumdan koptuğunu düşünerek morali bozulan bu kişide tam bir yıkım olur. Hastalık ve sağlık herkes içindir. Hastalıkta insanın yaşamı ve dünyaya bakış açısı değişir.
Bu arada terminal dönem hastalarının hastane dışı bakımında da bazı tedavi ve moral destek yerleri vardır. Terminal dönemde yaşam kalitesinin olası en yüksek düzeyde tutulması ve semptomatik tedavi önemlidir. Ağrı ve semptomların başlamadan önlenmesine yönelik çalışan “hospis”ler, terminal dönemde olan hastaların bakım verildiği kurumlardır. Bu kurumlara tedavisi mümkün olmayan, ölümcül tanısı olan hastalar kabul edilmektedir. Hospislerin ev ortamına uygun biçimde düzenlenmesine özen gösterilmektedir Böylece hastalar ev ortamı koşullarında gerekli bakımı alarak, son dönemlerini ağrısız, huzur içinde geçirmektedirler. Modern hospis hareketi, terminal hastalık yerine aile ve hastanın duygusal ve fiziksel semptomlarına odaklanmaktadır.
Batı’da terminal dönemdeki hastalar için hospisler vardır. Profesyonel bir ekip tarafından verilen bu bakım tedavi edici bir yaklaşım değil, destekleyici bir uygulamadır. Tedavi edici yaklaşımların tükendiği hastalar başta olmak üzere, hasta ve yakınlarının fiziksel ve psikososyal gereksinimlerinin karşılanmasında palyatif bakım önemli bir yer tutmaktadır.
Palyatif bakım veya hospis kliniklerinin amacı, onaylanan yaşamı ve kabullenilen ölümü normal sürecinde götürmek ve yaşam kalitesini artırmaktır. Hospis bakım ile ağrıyı azaltmak, hastayı rahatlatmak, hastanın aile ve arkadaşlarıyla kaliteli zaman geçirmesini sağlamak için planlanmaktadır.
Türkiye’de “hospis” kavramı yeni yeni anlaşılmakta olup, bu tür kuruluşlarla ilgili yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Evde destek hizmeti veren özel birkaç kurum ve sınırlı sayıdaki palyatif tedavi ünitelerinin dışında tamamen hospis olarak nitelendirilebilecek bir sistem yoktur.
Sağlık Bakanlığının 2005 yılında yayınlamış olduğu “Evde Bakım Hizmetleri Sunumu Hakkında Yönetmelik”te evde bakım hizmetlerinden söz edilmektedir. Türkiye’de hastalara uzun süreli palyatif bakım verebilecek, hospis kavramına yakın ilk kuruluş, Türk Onkoloji Vakfı tarafından İstanbul Yeşilköy’de “Kanser Bakımevi” adı ile 1993-1997 yılları arasında hizmete açılan merkezdir.
Bu tür kuruluşlarda yatan hastalara sosyal güvenlik sistemlerimizce ödeme yapılmaması, bağış kaynaklarının yetersizliği, hasta ve yakınlarınca hospis kavramının yeterince anlaşılmaması bu öncü kuruluşun kapanmasına yol açmıştır. Palyatif bakım amaçlı ikinci “hospis” girişimi ise Hacettepe Onkoloji Enstitüsü Vakfı tarafından 2006 yılında sonuçlandırılmış ve Hacettepe Onkoloji Hastanesine çok yakın, tarihi bir Ankara evi yeniden 12 odalı bir hospise dönüştürülmüştür.
Bu arada kentsel yerleşimlerde ölüme hazırlanmada evi tercih etmek, eğer yaşlı tek başına yaşıyorsa, ajiteyse, ilaç suistimali varsa, bakım verenlerin fiziksel güvenliği söz konusuysa daha sorgulayıcı olmaktadır. Ancak her hasta insanın bir gün iyileşebileceğini düşünerek onu her koşulda rahat ettirmeye çalışmak tıp etiği ilkelerinden yararlı olma ilkesine uygundur.