Tıp, çeşitli bilim dallarından oluşmuş kollektif bir meslek branşıdır. Hayatı kurtarmakla sorumlu olan hekimler, bu önemli branşın fakültesini bitirirler. Bir tıp fakültesinde klinik dallar kadar klinik öncesi dallar da çok önemlidir. İyi bir klinik öncesi eğitim görmeyen hekimin klinik branşlarda başarılı olması olanaksızdır. Vücudun her açıdan öğrenilmesi klinik öncesi dallarda eğitimle olur. Klinik öncesi dallar, yalnızca tıbbı değil, tıbba yakın diğer branşları da ilgilendirmektedirler. Bugün, dünyada ve Türkiye’de temel tıp bilimleri olarak adlandırdığımız klinik öncesi dallarında yalnızca hekimler değil, diğer sağlık alanı çalışanları (diş hekimi, veteriner hekim, eczacı, yüksek hemşire, psikolog, biyolog vb.) da görev yapmaktadır. Kaldı ki, tıp kollektif bir branştır. Yani bir branşlar topluluğudur. Bugün, gelişmiş ülkelerde ilim yapmak ve öğretim üyesi olmak için fakülte mezuniyeti yanında, kişinin yaptığı doktora alanı da önemli olmaktadır. Hatta fakülte mezuniyetine bakılmaksızın kişi hangi alanda uzmanlaşmışsa o alana yönelik akademik kariyerine devam etmekte ve o alanın öğretim üyesi olmaktadır. Bunda orijin mesleğin aranması hiç önemli değildir. Ancak tıp gibi kolektif bir branşın klinik dallarında hekim çalışmalıdır.
Türkiye’de bundan 15-20 yıl öncesine kadar temel tıp bilimlerine değil tıp mezunu bir kişi, diğer sağlık alanı çalışanlarından bile insan bulmak zor oluyordu. Doğaldır ki, yalnızca hekimler değil, diğer sağlık alanı çalışanları da maddi koşulların fakülte dışında daha iyi olması nedeniyle dış hayata yöneliyorlardı. Yine de, diş hekimi, eczacı, psikolog, veteriner hekim, biyolog gibi diğer sağlık alanı çalışanları 1990’lı yıllara kadar tıp fakültelerinin temel tıp bilimlerinde kariyer yaparak araştırma görevliliğinden profesörlüğe kadar yükselip, bu branşların gelişmesini sağladılar ve çoğu yerde bu branşlar kapatılma gibi bir tehlike ile karşılaşmadılar.
Bugün, Türkiye’nin birçok tıp fakültesinin temel tıp bilimlerinde anabilim dalı başkanı veya öğretim üyesi olarak orijini hekim olmayan, ancak diğer sağlık alanı çalışanlarından olabilen hocalarımız vardır. Hatta bunların arasında öyle ünlüleri vardır ki, dünya tıp literatürüne adlarını yazdırmışlardır. Bu insanlara çok şey borçluyuz. Bu insanlar, yalnız hoca değil, hocaların hocası olarak da 20. yüzyılda ve 21. yüzyıl başlarında Türkiye tıp fakültelerinin değerli insanları olarak çalışmaktadırlar.
Doğaldır ki, nüfusun Türkiye gibi ülkelerde çok artması çeşitli fakültelerden mezun sayısını çoğaltmakta ve bu da meslekte iş bulunmasını zorlaştırmaktadır. Yıllar önce tıp fakültelerinin temel tıp bilimlerini, hatta bazı klinik dallarını hekimler beğenmez iken, bugünkü tıp fakültesi mezunu hekimler, temel tıp bilimlerinde dahi iş bulmakta zorlanmaktadırlar. Artık eskiden diğer sağlık alanı çalışanlarının asistan olarak doldurduğu temel tıp bilimleri araştırma görevlisi kadroları, artık hekim orijinli mezunlar tarafından doldurulmaktadır. Bunu biz normal görüyoruz. Nüfusun az olduğu ve dolayısıyla hekim sayısının az olduğu dönemlerde temel tıp bilimleri, diğer fakültelerin mezunlarıyla doldurulurken bugün artık hekim kökenli mezunların kendi fakültelerinin temel tıp bilimlerinde görev yapmaları ve onlara öncelik tanınması kaçınılmazdır ve normaldir.
Bu arada, bazı tıp fakültelerinin temel tıp fakültelerinin bazı branşlarında sağlık alanı ile hiç ilgili olmayan ama doktorasını o temel tıp bilim alanında yapmış nadir kişiler de vardır. Biz, günümüzün koşullarında temel tıp bilimlerinde önce hekime yer verilmesi gerektiğini düşünürken, hekim bulunamadığı zaman diğer sağlık alanı çalışanlarının da sağlık alanı ile hiç ilgisi olmayan kişilerin yanında tercih edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Batı dünyasında ilimde doktora önemlidir. Ancak orijin mesleğin önce hekim kökenli, hekim bulunamazsa yakın sağlık alanı dallardan olması gerekir.
Kendi alanımız olan tıp tarihi ve tıp etiği ile ilgili olarak da bugün hekim kökenli insanların başvuruları eskiye nazaran daha fazladır. Bu durumda tıp etiği ve tıp tarihine başvurularda hakkıyla bu branşı yapacaksa önce hekime yer verilmeli, diğer sağlık alanı çalışanlarını da başvurularda değerlendirmeye tabi tutmalıdır. Ancak çok iyi sağlık bilgilerinin bilinmesi gerektiğine ve böylece tıp etiği ve tıp tarihi ilmini yapacağına inandığımız başta hekim olmak üzere diğer sağlık alanı çalışanları da bu alana alınabilir. Hatta bu dalla özelliği itibariyle ilişkili olabilen fakülte mezunları da düşünülebilir. Yazının başında da belirttiğimiz gibi tıp bir bilimler topluğudur. Burada özellikle temel tıp bilimlerine başvurularda aşırı bir meslek tutuculuğuna kaymamak, ancak yakın bilim dalları mensuplarının geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu kürsüleri geliştirdiklerini göz önünde bulundurarak orta bir yol üzerinde kalınması gerektiğine inanmaktayız.