24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle eski öğrencilerimden mesajlar alınca bir eğitmen olmanın onurunu yaşadım. Şüphesiz tüm yükseköğretim kurumlarında eğitmenler çok önemli misyonlar üstlenmiştir. Ancak tıp fakülteleri kuramsal bilgi vermenin dışında, beceri ve tutum kazandırma işlevi de üstlendiğinden eğitmenleri farklı ve büyük sorumluluklar bekler.
Beceri eğitimi önce maketler üzerinde, sonra usta eğitmen nezaretinde hasta üzerinde yapılır. Hastaya zarar verilmemesi açısından maket üzerinde yapılan eğitimin çok ciddiye alınması, adım adım her bir uygulamanın iyice anlaşılıp öğrenildiğinin değerlendirilmesi ve bu aşamaların tümünün bizzat öğretim üyesi tarafından denetlenmesi şarttır. Daha sonra klinik uygulama sırasında öğrenci eğitmenini dikkatle gözleyecektir. Onun yanlışları öğrencinin ileride yapacağı yanlış uygulamaların temel nedenlerinden olacaktır. Örneğin; sterilizasyona dikkat edilmeden yapılan bir işlem gelecekte öğrencinin sterilizasyon konusunda lakayt davranması ile sonuçlanabilir.
Daha da önemlisi tıp fakültesi öğretim üyelerinin taşıdığı emosyonel model olabilme misyonudur ki bence bu hepsinden önemlidir. Öğrenciler, öğretim üyesinin hasta ile empati kurma, hastayı ve hastalığı ciddiye aldığını hissettirme, üzüntüsü, heyecanı ve sevincini süzerek yansıtma, en zor durumlarda bile soğukkanlılığını yitirmeme, disiplinli davranma, hasta ile iş birliği kurma, yeterince konuşma, maddi konuları asla hastane ortamında tartışmama, hasta sahiplerine saygılı davranma, ilişkilerde sınırları iyi koyma ve her hastaya eşit davranma gibi onlarca emosyonel davranış modellerini iyice gözler, gelecek yaşamlarında bunları taklit ederler. Hatta öğretim üyesinin derste anlattığı kişisel tecrübelerini, yaşam anekdotlarını kolay kolay unutmazlar. Bu nedenle bile olsa öğretim üyesinin bizzat kendinin teorik derslere girmesi son derece önemlidir.
Öğrenci yetiştirmek şaka değildir. Çünkü bir insana rol model olmak çok büyük bir sorumluluk gerektirir. Şüphesiz anlatılan teorik bilgiler geleceğin hekimlerinin temel donanımı için çok önemlidir. Şüphesiz beş yıldızlı hekimin doğru ve tam iyi hekimlik uygulamaları yapması beklenir. Bu yüzden de eksik bir beceri eğitimi kabul edilemez.
Ama insan bir makine, bir bina, bir fabrika değildir. Uğraş alanı insan olan hekimlerin duygusal donanıma da ihtiyacı vardır. Bu donanımın temel kaynaklarından biri emosyonel olarak örnek bir kimlik taşıması gereken öğretim üyeleridir. Onların lider tutumu, derin empati gücü, disiplinli ama sevecen yaklaşımı, zamanı kullanma titizliği, gerektiği kadar sınır koyabilme becerisi, merhameti, saygılı tavrı, mesleğine önem vermesi, kendine bakımı, kaygılarını ve üzüntülerini süzerek yansıtması gibi onlarca davranış şekli hekimlik sanatının icrasında son derece önemlidir.
Yalnızca öğretim üyesinin emosyonel örnek tavrı da öğrencilerin duygusal gelişimi için yeterli değildir Bence tıp fakültesi öğrencilerinin sanatsal faaliyette de bulunması gerekir. Bu konu ayrıca uzun uzun tartışılabilir. Bütün saydığım özellikleri taşıyan bir hekim yetiştirmek ancak iyi koşullarda, yeterli öğretim üyesinin bulunduğu, yeterli donanıma sahip tıp fakültelerinde başarılabilir.