Pazar günü yapılan Öğrenci Seçme Sınavı gerek öğrenciler için gerekse aileleri için yeni bir heyecanlı bekleyişi başlattı. On iki yıllık süreçte verilen emeklerin karşılığı, yaklaşık altmış gün sonra hasat edilmiş olacak. Bu süreçte en önemli aşama, sınav sonucunda alınacak puana göre, bir yüksek öğretim kurumuna yapılacak yerleştirmedir. Çünkü; puana göre yapılan bu yerleştirme, kişilerin çok büyük bir olasılıkla tüm yaşamlarının akışını belirleyecek meslek seçimi ile ilgilidir.
Allah sağlık versin canım annem her zaman evlatlarına “Kişi, eşini ve işini sevmelidir.” der. Bu nedenle benim de üniversite adayı gençlere hocaları olarak tavsiyem, öncelikle sevdikleri ve istedikleri mesleği yapabilmek için tercih yapmalarıdır. Ancak; herkes tarafından bilinmektedir ki ülkemizde meslek seçimini etkileyen, sevginin dışında, başka değişik faktörler mevcuttur. Bazen istenilen mesleği yapabilmek için uygun bir fakülteye girmek gerçekten çok daha fazla bir çabayı gerektirmektedir.
1979 yılında liseyi bitirdiğimde, o zamanki çoğu arkadaşım gibi benim de tercih listemin başında tıp fakültesi vardı. O dönemlerde tıp fakültelerinin hem sayısı hem de kontenjanları bugünkü gibi değildi. Kısacası, en çalışkan öğrencilerin ilk sırada tercih ettikleri tıp fakültesini kazanmak yani diğer bir anlatımla hekim olmak oldukça zordu. O seneki puanımla gittiğim ODTÜ İnşaat Mühendisliği de herkesçe kabul görmüş müstesna bir eğitim-öğretim kurumuydu. Evet hemen hemen her şey güzeldi. Ancak, ben ayrılmaz bir parçam hâline gelmiş T-cetvelini hiç sevemedim, inşaat mühendisi olmak istemiyordum, aklım fikrim özellikle de annemin sözleri ile tıp fakültesindeydi, yani hekimlikte. Kilitlendiğim hedefimi gerçekleştirmek için biraz daha fazla fedakarlık yaptım. ODTÜ\’de başarılı geçen iki yılımı hiçe sayarak girdiğim üniversite seçme sınavında istediğim yer olmuştu. O zamanlar dünya, interneti daha bilmiyordu. Sınav sonuçlarını öğrenmek için ÖSYM’nin telefon hatları da yoktu. Sonuçlar posta ile gelirdi. Tıp fakültesini kazandığımı bildiren sonuç belgesinin zarfını açarken yaşadığım heyecanı hiç unutamam. Heyecanıma ve sevincime ortak olan ilk kişi postacı ağabey olmuştu. Ailemizde oluşan sevinç yumağına mahallemiz sakinleri de kısa sürede katılmıştı.
Hayatımın o döneminde gerçekten mutluluk rüzgarı esiyordu. Ne yalan söyleyeyim o devirde her mahallede tıp fakültesini kazanan da yoktu. Tıp fakültesine kayıt yaptırıp öğrenci belgesi aldığım gün çok daha mutlu oldum. Tanıdık çoğu insanın taltif amacı ile de olsa “doktor bey” diye hitap etmesi beni ziyadesiyle mutlu ediyordu. Hele ağabeyimin kimya ve biyoloji laboratuvarları için diktirdiği beyaz önlüğü giydiğimde evde büyük bir sevinç vardı. O sevinci yarınlara taşıyan siyah beyaz fotoğraflar çekildi. Tıp fakültesinin bende oluşturduğu güven duygusu başarıma olumlu katkıda bulunurken, başarı mutluluğu, mutluluk ise hoşgörüyü getirdi.
Hayatımın hiçbir döneminde \"Keşke inşaat mühendisi olsaydım.\" demedim. Hep \"İyi ki hekim olmuşum.\" dedim.
Sevgili öğrenciler, öncelikle hakkınızdaki tartışılmazları söylemeliyiz. Sizler bizim yarınlarımızsınız, sizler bizim varlık nedenlerimizsiniz, sizler mesleğiniz ne olursa olsun dünyadaki en sevdiklerimizsiniz, evlatlarımızsınız. Bunların altını kalınca çizdikten sonra, şunu asla unutmayın ki girdiğiniz sınav sonucunda sevdiğiniz ve yapabileceğiniz mesleği tercih edin.