Deontoloji anabilim dalında doktora yaptığım 70’li yıllarda bir tıp fakültesi asistanı ve sonra da bir öğretim üyesi olarak deontoloji kelimesi bile bunun anlamını bilenler tarafından yadırganmaktaydı. Çünkü tamamen paradan uzak, hiçbir maddi getirisi olmayan bu branş, insanların zihninde boşuna uğraşılan ve tüm pratik uygulamalı alanları içinde bulunduran tıp, diş hekimliği ve eczacılık gibi bilimlerin kürsüleri arasında bazıları için gereksiz görülen bir sosyal daldı. Hatta biz bu dalı seçmiş bir iki arkadaş da toplumda deontoloji adını kullanmaktan çekinir, çok değer verdiğimiz, seçtiğimiz ve bütün ömrümüzü adayacağımız bu branş için kötü bir kelime duymamak için adeta bu adı saklardık. Yine 70’li yılarda bir gün Ankara’da yakın bir akrabamın deontolojinin ne olduğu hakkındaki sorusu ve buna diğer yakınımın bu dalla ilgili bir açıklama yaptıktan sonra verdiği şu yanıt çok ilginçti: “Bu da bir merak!” Bunu gereksiz gören çoğu kişi, bu alanda öğretilen deontoloji dersinin tıp, diş hekimliği, veteriner hekimliği ve eczacılık öğrencilerinin aklında ne kadar kalacağını ve uygulamada her şeyin çok başka olduğunu söylemekteydiler. Yine bu arada tıp tarihi de onlar için çok gereksizdi. O yıllarda tıp, diş hekimliği,eczacılık gibi çok fazla maddi getirisi olan branşlarda çalışmayıp deontolojide doktora yapan bizler de çok yadırganmaktaydık. Ancak zamanla tıp tarihi ve deontoloji alanında akademik kariyer yapanların sayıları çoğaldı ve bugün birçok üniversitenin tıp fakültesinde deontoloji anabilim dalları, profesyonel öğretim üyeleri ve asistanlar vardır.
Tıp etiğinin de zaman içinde tüm dünyada ve Türkiye’de bir branş ve ders olarak çok gerekli olduğu anlaşılmıştır ve bugün çoğu hastanede etik kurullar ve hasta hakları büroları bulunmaktadır.
Yüzyıllar boyunca dünyada ve Türkiye’de tıp etiği ve tıp tarihi konularını hekimler kitaplarıda inceleyerek büyük önem vermişlerdir. Türkiye’de ilk Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü ise 1933’te Tedavi ve Farmakodinami (İç Hastalıkları) Doçenti olan Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver tarafından İstanbul’da Bayezit’te İstanbul Tıp Fakültesine bağlı olarak açıldı.
1946 tarihli ve 4936 sayılı Üniversiteler Kanunu’na göre önceleri bu bilim dalında yeterlik sınavı verilirken, 2 VI 1961 tarihli ve 5/1276 sayılı Tababet İhtisas Tüzüğü’nü kısmen değiştiren 13.10.1961 tarihli ve 5/1789 sayılı kararla Tıp Tarihi ve Deontoloji de bir uzmanlık dalı olarak kabul edildi. Bu konu ile ilgili olarak 1962 tarihli tüzükte Tıp Tarihi ve Deontoloji akademik uzmanlıklar içine girdi. Böylece yalnız tıp fakültelerinde değil, bazı eczacılık ve veteriner hekimliği fakültelerinde, Eczacılık Tarihi ve Deontoloji ve Veteriner Tarihi ve Deontoloji kürsüleri de açıldı. Ancak 4.11.1981’de çıkan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ile daha önceleri tıp fakültelerinde tıp tarihi ve deontoloji kürsülerinde öğretilen tıp tarihi ve deontoloji dersleri, anabilim dalı oldu ve doçentlik anabilim dalları sıralamasında 101.06 kod numarası ile sağlık bilimleri içinde Deontoloji ve Tıp Tarihi adı ile yerini aldı. Ancak bugün yürürlükte olan 2002 tarihli Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nde Tıp Tarihi ve Deontoloji branşı yoktur.Halbuki bütün tıp dalları içinde en az onlar kadar önemli ve hekime tüm sağlık konularının etiğini ve geçmişteki gelişimini veren bu dalın uzmanlık dalı olarak bulunmaması çok şaşırtıcı ve büyük bir eksiklik olarak görülmektedir. 1973 tarihli Tababet Uzmanlık Tüzüğü’nün 2. maddesi şöyledir: ‘’Madde 2: Bu Tüzükte gecen asistan deyimi, tababet dallarından birinde uzman olabilmek için bilgi ve becerisini geliştirmek amacıyla özel mevzuatına ve bu tüzük hükümlerine göre öğrenim, eğitim ve uygulama yapmak ve bilimsel esaslara göre yetiştirilmek üzere atanan kişi anlamına gelir.” İşte Tıp Tarihi ve Deontoloji uzmanı da eğitim ve uygulama yapar ve bilimsel esaslara göre yetiştirilir.Ayrıca tıp etikçisine her hastanede ve her tıp fakültesinde ihtiyaç vardır ve bunlara etik kurullarda ve hasta hakları bürolarında büyük görevler düşmektedir. Ayrıca deontoloji uzmanları bilirkişilik görevi de yaparak hekim-hasta arasındaki ilişkilerde ortaya çıkacak sorunları aydınlatıcı olurlar. Yine herkes bilmelidir ki bu alanın maddi getirisi olmaması onun uzmanlık dalı olmasını engelleyemez. Çünkü bu dal maddi getirisi olmayan, ancak klinik uygulamalarda hekimin hata yapmasını önleyecek tek tıp dalıdır ve eğer hekim hata yaparsa insan hayatı tehlikeye girer ve bundan da hekim sorumludur. Bu bakımdan tıp tarihi ve deontoloji yeni yürürlüğe girecek olan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nde tekrar yerini almalıdır.