Avrupa Birliğinin 2005/36/EC sayılı Yönerge’sine paralel olarak Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından “Doktorluk, Hemşirelik, Ebelik, Diş Hekimliği, Veterinerlik, Eczacılık ve Mimarlık Eğitim Programlarının Asgari Eğitim Koşullarının Belirlenmesine Dair Yönetmelik” de 02.02.08 gün ve 26775 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve bu Yönetmelik Medimagazin’de de ilgililere tam metin olarak duyurulmuştur. Böyle bir düzenlemeyi ben, bazılarının düşündüğü gibi tek düze eğitime yol açan bir çerçeve olarak algılamıyorum ve Avrupa Birliği ilkelerine entegrasyonun bir gereği olarak görüyorum.
Tıp doktorluğu, hemşirelik, ebelik, diş hekimliği, veterinerlik, eczacılık ve mimarlık mesleklerinde Avrupa ülkeleri arasında standardizasyonun ve diplomaların eşdeğerliğinin kabulü için bu asgari eğitim koşullarının yerine getirilmesinin gerekli olduğu tartışmaya bile gerek olmayan bir gerçektir. Böylelikle serbest dolaşım konusunda önemli bir engel de aşılmış olmaktadır.
Benim üzerinde durmak istediğim husus ise 21’inci yüzyıla damgasını vuran ve hemen her tür canlı varlıktaki gizleri ortaya koyan genetik biliminin öğrenci eğitimi için yalnızca veterinerlik eğitiminde adının geçiyor olmasıdır.
Genetik biliminin bugün için dünyada ve Türkiye’de geldiği durumu ve tıp eğitiminde canlı fonksiyonlarını ve hastalık mekanizmalarını anlayabilmek için olmazsa olmazlardan biri olduğunu uzun uzun anlatacak değilim. Zira Avrupa’nın ve Türkiye’nin ABD’den öğreneceği çok şey olduğu bu sektörde de kendini göstermektedir.
Konuyu gündemde tutarak, yönetmeliklerde ve müfredat programlarında genetiğin hak ettiği kadar yerini alması için çaba sarf etmenin hem Türkiye Tıbbi Genetik Derneği ve hem de FSHG’in (“European Society of Human Genetics”) asli görevi olması gerektiğine inanıyorum. Eskisi gibi “Çocuklar diyareden ölürken ben öğrencilerime sendrom öğretemem” gibi bir yaklaşımın da artık söz konusu olmaması gerekir, zira diyarenin de etiyolojisinde genetik etken bulunmaktadır. Herkes hatırlayacaktır; Genon Projesi, dönemin ABD Başkanı (Bill Clinton) ve İngiltere Başbakanı (Tony Blair) tarafından eş zamanlı olarak dünyaya duyurulmuştur. Dünyadaki gelişmiş ülkelerin böylesine önem verdiği birkonuya gerekli ilginin YÖK ve üniversitelerimiz tarafından da esirgenmeyeceğini umuyorum.
Yeni öğrendiğim ve gururlandığım bir haberi de hüzünlenerek sizlerle paylaşmak istiyorum. Gururlanıyorum çünkü Prof. Dr. Zeynep Tümer’in Danimarka’daki John F. Kennedy Enstitüsü Moleküler Genetik Bölümüne profesör olduğunu öğrendim. Yabancı bir ülkede profesörlük unvanı almak elbette önemli bir olay ama İngiltere gibi Danimarka’da da her bölümde bir profesör bulunduğu için böyle bir yerde profesör olmak daha da önemlidir. Yurt dışında, vatandaşlarına karşı gösterdiği yakın ilgiyi de bilen biri olarak arkadaşımız Profesör Zeynep’i yürekten kutluyorum. Hüzünlenmemin nedeni ise, Ankara Fen Lisesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun ettiğimiz Dr. Zeynep Tümer’i Türkiye’de tutamayıp “yad ellere” kaptırmış olmamızdır. Ülkemizin artık daha fazla zaman kaybetmeden aklını başına toplayarak bu beyin göçünü önleyecek önlemleri alması gerekir. Türkiye’deki ve dünyanın diğer ülkelerindeki Zeynepleri ülkemizden kaçırmadan istihdam etmenin yollarını nasıl bulacaksak bulmalıyız. “Türkiye’de çalışan ceza görür” endişesini ve saçmalığını boş çıkaracak önlemleri de başta YÖK olmak üzere ilgililerin acilen alması gerektiğine inanıyorum. Zeynep’i tekrar kutluyor ve darısı diğer Zeyneplerin başına diyorum.
Diğer bir sevindirici olay ise, bu yılki Avrupa Moleküler Biyoloji Teşkilatının (“European Molecular Biology Organisation”, EMBO) ödüllerinin iki Türk genci tarafından paylaşılmış olmasıdır: Sabancı Üniversitesi Doğa Bilimleri Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Devrim GÖZÜAÇIK ve Boğaziçi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Doç. Dr. Nesrin ÖZÖREN. Şimdi bize düşen görev; bir yandan bu gençlerle gururlanırken bir yandan da ellerinden tutmaktır. Zira bu ülkede ileri gidenlerin eteklerinden çeken çok olur.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.