Galenos, Hipokrat ve İbn-i Sina’dan bu yana hekimlik daha farklı bir anlayışa ve teknik anlamda bambaşka bir tarza dönüşmüş olabilir. Hekimlik mesleğinde hiç değişmemesi gereken ve aynı kaldığını sezdiğim yön ise hiç şüphe yok ki “ SEVGİ, MERHAMET, FEDAKARLIK” olmalı. Günümüzün tıp anlayışı algoritmik bir tarza bürünme yolunda gidiyor. Akış şemaları tıp mesleğinin olmazsa olmazı haline geliyor. Çünkü kurumsallaşma ve tıpta evrensel boyutlara ulaşma isteği bunu gerekli kılmakta. Son zamanlarda kendi kendime yaptığım sorgulamayı buraya da taşımak istedim. Bir hekim olarak, hele de bizim gibi acili bol ve yaşamsal hükümlerin saniyelerde verildiği alanlarda şüphe yok ki algoritmik davranmak gerekiyor. Örneğin, yoğun bakım ünitelerinin ve yatakların hala çok sınırlı olduğu ülkemiz koşullarında hastanın kabulünden, taburcu oluşuna dek her aşamada kurumsallaşmak ve bu nedenle de akış şemalarına başvurmak durumundayız. Kardiyopulmoner resüsitasyon yaparken, öğrenirken ve öğretirken hiç tartışma yok ki algoritma gerekli. Ancak resüsitasyonun sonlandırılması hiç de algoritmik bir yaklaşımla yapılamaz. Çünkü burada başka bir bakış açısının varlığına gereksinme duymaktayız. Öğrenciye anlatırken söylediğimiz tümce benim ifade etmek için debelendiğim kavramı çok daha iyi açıklayacak sanıyorum. “Resüsitasyon biz veya umudumuz tükenene dek sürmeli!” Burada bir felsefi bakış açısı karşımıza çıkıveriyor.
Ardıllarımızı yetiştirirken nasıl bir model benimsersek doğru yaklaşımı verebiliriz sorusu benim hep aklımı kurcalıyor. Bize verilen eğitim şeklini sorguladığım zaman, ne algoritmalar ne de empatik yaklaşımlar vardı. Galiba herkes biraz kendi yolunu buldu veya bulamadı. Tıp eğitiminin yeniden şekillendirildiği ülkemiz tıbbında tüm bu soruların sorulması gerektiği hissine kapılıyorum. Benim insana sevecenlikle dokunuşum, yüreğimdeki koşulsuz kabulü aktarışım nasıl algoritma haline getirilebilir? Günümüz eğitimcileri bunu kendilerine sormalı. Belki bu biraz da işin ruhu ile ilgili bir bakış açısı. Robotlar ve robot benzeri muhteşem cihazlar gerçekten tanı ve tedavide hekime çok yardımcı oluyor. Ama sadece hekime yardımcı oluyor, çok şükür ki hekimlik yapamıyor (en azından şimdilik). Bu cihazlar hep akış şemaları ile çalışıyor veya çalıştırılıyor. Hekim olarak bizim işimiz insanı tedavi etmekse; algoritmalar da bu yolda elbetteki kullanılabilir; ancak unutmamak gerek ki tababetin tümü olamaz, olmamalıdır.
Eğitim sırasında biz akademisyenlere düşen işin büyük olduğunu biliyorum. Tıbbın bir bilim olduğu kadar, çok karmaşık bir sanat olduğunu da hatırlamak gerekiyor. Yüreğinde insan sevgisi, merhamet ve fedakarlık duyguları barındıran kuşakların yetiştirilmesi önemli bir gereklilik. Akış şemalarının kullanılması, yapılması gerekenlerin tamamını yapmak, basamak basamak ilerlemek ve hastaya her şansı eksiz olarak sunmak için gerekli. Ama bunun bilgi, sezgi, ruh ve felsefi bir bakışla taçlandırılması ideal olur diye düşünüyorum.
Algoritmaları uygularken acaba araştırma ve gelişme şanslarını kaçırıyor muyuz? Bunu da düşünmeden yapamıyorum. Eğer bir düşünce ve sorgulama geleneği edinebilirsek algoritmaları geliştirme şansı da yakalayabiliriz. Her atılan adım insanın iyiliği, güzelliği için kuşkusuz ki. Eminim ki algoritmalar ya da akış şemaları temel yapılması gerekenlerin eksiksiz yapılması ve organizasyon sorunları yaşanmaması için gerekli. Ancak algoritmaların uygulanmasında da insan baş oyuncu olduğu için davranış ve tarz her şeye sinecektir. Öncülerimiz olan büyük bilim adamlarından bu yana değişmeyen sevgi, merhamet ve fedakarlık gibi erdemlerle mesleğe yaklaşım sorunun temel çözümleyicisi olabilir kanısındayım.
Saygılarımla…