Geçenlerde bir gazetenin köşe yazısında tıpta hatalı uygulamalardan söz edilmekte ve bazı halktan gelen tıbbi hatalara değinilmekte idi. Biz bu yazımızda etikçi olarak bazı kuralları tekrar hatırlatmakta yarar görüyoruz.
Hekimin klinik uygulamalarda sorumluluktan kurtulması ve dolayısıyla tıbbi hata yapmaması için bazı kurallara uyması gerekmektedir. Bunlar etik ilkelere de uyulmasını sağlar:
1. Tıbbi eylem (tıbbi uygulamalar)de vicdani sorumluluk bulunmalıdır. Bir hekim, tıbbi uygulamalarda sorumluluk da taşımalıdır.
2. Hekimin klinikteki tıbbi uygulamaları, tıbbi kurallara uygun olmalıdır.
3. Hekim, ehliyetsizlik ve ihmal gibi nedenlerden dolayı tıbbi müdahaleden kaçınmamalıdır.
4. Hekim, cerrahi uygulamalarda zarar ve ziyana neden olmamalıdır. Bazen bu uygulamaların sonunda ölüm de olabilir.
5. Hekimin tıbbi uygulamalarında hastasına karşı kasıtlı bir hareket bulunmamalıdır. Örneğin; hospitalize edilmesi gerekmeyen bir hasta, menfaat amacıyla bir akıl hastanesine yatırılırsa kasıtlı bir durum olur.
6. Hekim, klinikte hastasına gereksiz uygulamalarda bulunmamalıdır.
7. Hekim, klinikte tıbbi uygulama yapmak için hastanın onamını almalıdır. Hasta eğer 18 yaşından küçükse, akıl hastası ise veya hacir altında ise ailenin izni alınır. Aksi hâlde hekim gereken uygulamayı yapabilir.
Hekim, hasta ya da ailesinin onamını almadan mesleğini uygularsa, bazı istisnalar dışında tıbbi eylemin hukuka aykırılığı sonucunu doğurur. Burada onam alınması, hasta ve hekim yönünden önemlidir. Çünkü bu durum, insan kişiliğine duyulan saygının sonucudur. Ayrıca insan vücudunun dokunulmazlığı, kişinin başlıca imtiyazlarından biri olup bunun için hastanın onamını almak gerekir. Ancak tıbbi konularda bilgisi olmayan hasta, yargısını neye dayanarak verir? Bu nedenle hekimden hastalığı hakkında bilgi almalıdır. Hasta böylece onam konusunda bir karara varır. Bu yüzden onam konusu hekim açısından da önemlidir. Çünkü hastanın onam vermesi ancak hekimin tıbbi açıklama yapması ile olur. Açıklamaya, hastalığın nedenleri, cinsi, tanıdaki bulgular, uygulanacak tedavi ya da operasyonun gerekliliği, özelliği, tedavi ya da ameliyatta karşılaşılacak riskler ve sonuçlar ile ilgili konular girer. Böylece tıbbi hizmetlerde bir standarda gidilir. Bu konuda Dünya Tabipler Birliğinin kararı aşağıdadır:
Dünya Tabipler Birliğinin Tıbbi Hizmetin Standardı İçin Mesleki Sorumlulukla İlgili Kararı
(48. Genel Kurul’da kabul edilmiştir. Güney Afrika, Kasım 1996)
Dünya Tabipler Birliği;
Hekimin hastasına kapsamlı sağlık hizmeti sunma ve bu konuda mesleki ve kişilik olarak yetersiz hekimleri açığa çıkarma sorumluluğu olduğunu,
Hastanın; dışarıdan herhangi bir müdahale olmadan, özgürce, klinik ve etik kararlar alabileceğine inandığı bir doktor tarafından tedavi edilme hakkı olduğunu (1981 Lizbon Deklarasyonu’nda 1995’te yapılan değişiklik); ve
Örgütlü tıbbın; etik komitelerinin; ehliyet komitelerinin ve diğer mesleki denetim faaliyetlerinin çok uzun zamandır saptadığı ve kabul ettiği gibi, doktorların mesleki davranışlarının incelenebilmesi, gerekli görüldüğünde mutlak mesleki özgürlüğe akılcı sınırlamalar getirilmesi gerektiğini; kabul ederek,
Mesleki bağımsızlığın ve kendi kendini yönetme görevinin, nitelikli bir hizmetin ve dolayısıyla hastanın korunması gereken çıkarlarının vazgeçilmez bir parçası olduğunu; sonuç olarak, tıp mesleğinin iyi niyetle yürütüldüğü sürece mesleki denetleme etkinliklerini destekleme; bunlara katılma ve uygulamasını kabul etme konusunda sürekli bir sorumlulukları olduğunu, yeniden onaylayarak,
Doktorların mesleki hizmetlerinin ticari mal ve hizmet ilişkilerinden ayrı düşünülmesi gerektiğini savunur. Çünkü hekimin; yeterli ve gerekli tıbbi hizmeti sağlamaya kendisini vakfetmesinin de dâhil olduğu, özel etik görevleri vardır (Uluslararası Tıbbi Etik Kanunu, 1949).
Dünya Tabipler Birliği, hastalardan gelen şikâyetlerle ya da hastalara verilen zararların tazmini ile ilgili olarak işletilen süreçler sırasında doktorun eylemlerini araştırırken iyi niyet temelinden uzaklaşılmasını ya da doktorun meslektaşlarının yapacağı her türlü ihmali kınar. Bu yaklaşımlar hastalara sağlanacak tıbbi hizmetin niteliğinin belirleyicisi olacaktır.”