Hepimiz Dünya’nın bazı prensipler üzerinden çalıştığını bilmekteyiz. Bu prensipler bilim adamlarımız tarafından bazı kesin fiziksel yasalar ve matematik formüller ışığında oluşturulmuştur. Herkes yerçekimi yasasını bilmektedir. Büyük kütlelerin çekim gücü olup, daha küçük kitleleri kendine doğru çekmektedir. Bu yerçekimi yasası yüzünden örneğin derimiz ve yağ dokumuzda aşağı doğru sarkmalar meydana gelir ve yaşlandıkça deri gevşek hal alarak, yumuşak doku desteğinde azalma ortaya çıkar. Mesela uykuda yüzümüzde basınç ve yerçekimi nedeniyle uyku çizgileri oluşmaya başlamaktadır. Uyuma pozisyon değişiklikleri ve bazı özel yastıklar ve hatta bazı estetik dermatoloji işlemleri bunları azaltabilmektedir. Yine yerçekimi yasasına bağlı kırışıklıklarımız sabahları yerçekimi etkisiyle, dermal sıvı birikimi artışı ve deri elastisitesinde artışa yol açarak daha belirgin hale gelebilmektedir. Yerçekimi etkisini yenmek üzere ip askı yöntemleri veya plastik cerrahi girişimlerle yüzü daha yukarı ve gergin hale getirme yöntemleri uygulanabilmektedir. Ayrıca yüzde bazı destek noktalarının; özellikle şakak, yanak, gözyaşı oluğu, mandibuler kemik üzeri ve orta yüz gibi bölgelerin hyaluronik asit gibi dolgu materyalleriyle doldurulması, elastisite kaybına çimento gibi destek olarak yerçekimsel etkilerin şiddetini azaltabilmektedir.
Yerçekimi etkisinin saç dökülmesinde de yeri olabileceği düşünülmektedir. Genç yaşta saçlı derinin tepesi tampon görevi gören yeterli yağ doku içeriğine ve iyi hidrasyona sahiptir. Yaşlanma döneminde uzun süreli yatış problemi sonucu tekrarlayan basınç artışlarıyla yağ atrofisi oluşarak, kıl follikülleri üzerinde stres yaratması sonucu testosteron ve dihidrotestosteron seviyeleri artışı ve bu artış sonucunda da yağ atrofisinde ilerleme, tampon fonksiyonunda azalma ile tepeden başlayan saç dökülmeleri ortaya çıkar. Kısır döngüyle bu durum yeni testosteron üretimi ve yeni atrofi alanları oluşumunu tetikler. Benzer problem alt bacak ön yüzünde de sıkı spor çorap giyme sonucu tibia ön yüzünde gözlenen alopesilerde de ortaya çıkar. Biz dermatologlar hyaluronik asit dolgusunu kozmetik işlemlerimizde çok kullanırız. Fizikte Tyndall etkisi adı verilen ışığın ve küçük partiküllerin gaz ve sıvı süspansiyon sistemlerinde dağılması ve saçılması durumu bulunmaktadır. Tecrübesiz ellerde hyaluronik asit injeksiyonu çok yüzeyel yapılırsa Tyndall etkisi sonucu mavimsi-grimsi deride renk değişiklikleri ortaya çıkar. Benzer mekanizmayla dermatolojide mavi nevüs (blue nevus), Ota nevus, Ito nevus, dövmeler (Tatuaj) gibi klinik durumlarda nevüs hücrelerinin derinde yerleşmesiyle, ışık yansımasına bağlı deride mavi-grimsi renk değişiklikleri ortaya çıkmaktadır.
Entropi termodinamiğin 2. yasasıdır ve herhangi biri izole veya kapalı sistemde net entropi zamanla artar ve bu prensipe göre ısı transferi daima sıcaktan soğuk bölgeye doğru meydana gelir. Yaşlanma ve ölümün de maksimum entropiye ulaşma sonucu meydana geldiği düşünülmektedir. Yaşlandıkça oksidatif stres, aminoasit rasemizasyonu (optik olarak katif maddenin yarısı rasemik karışım yani ayna görüntüsü haline gelmesi), non-enzimatik glikozilasyon artıp, maksimum seviyeye ulaşınca da ölüm kaçınılmaz hale gelir. Soğuk kompresler, buz torbaları, kontakt soğutucu cihazlar, soğutucu hidrojel petler, bazı işlemlerden, iltihabi durumlar ve travmalardan sonra entropi prensipiyle ilişkili olarak ödem ve eritemi gidermek amacıyla uygulanıp, ısı transferinin sıcaktan soğuk maddeye doğru oluşması için tedavide yer bulur. Zannederim herkes kuantum teorisini duymuştur ve Einstein ile Bohr tarafından radyasyonun kuantum teorisi tanımlanmıştır. Bu teoriye göre enerji uygulamasında bir elektron eksite olup yüksek enerji seviyesine (dış elektron yörüngesi) çıkarken, çekirdekten uzaklaşır, ancak kendiliğinden düşük enerji seviyesine yani iç yörüngeye tekrar döner. Enerji korunum kanununa göre, bu durumda fazla oluşan enerji foton olarak salınır ve bunun sonucunda yüksek enerjili fotonlar lazer ışığı şeklini alır. Lazerler tıpta yoğun kullanılmakta olup, biz dermatologlar epilasyon, dövme ve anti-aging amaçlı kullanmaktayız. Oluşan ışık enerjisi deride istediğimiz değişiklikleri yapmaktadır. Lazer enerjisi ve dalga boyu belli hedefler için fiziksel ve matematiksel prensipler ışığında kullanılmaktadır. Başka bir çeşit elektro-magnetik radyasyon tipi radyo-frekans cihazları tıpta 200 kHz-40 mH arası spektrumda kullanılırken, geleneksel dalga boyları 3 kHz-300 GHz arası değişip, çeşitli teknolojik cihazlarımızda kullanmaktayız.
Radyofrenkansın devamlı dalga boyunu selülit, patlama şeklinde dalga boyunu koagülasyon, atımlı modunu ise deri yenilemesi amacıyla fraksiyonel cihazlarda kullanmaktayız. Oluşturulan radyo-frekans ısısı j/cm3, akım yoğunluğu joule olarak, Joule yasalarına göre hesaplanmaktadır. Maksimum doku ısısı 100 C olmalı, yoksa dokuda karbonizasyon adı verilen kömürleşmeye yol açabiliriz. Isıtma gücünün, doku iletkenliğiyle ters orantılı olduğu da akılda tutulmalı ve kemik üzerlerinde dikkatli düşük enerjiyle çalışılmalıdır. Matematik güzellik analizinde yoğun kullanılmaya çalışılmaktadır. Son çalışmalar ışığında güzelliği tanımlamada simetri, ortalama, gençlik ve cinsiyet farklığı gibi parametreler kullanılmaktadır. Fi oranı matematiksel 1:1.6 oranı olup, ilahi oran, mükemmel uyum oranı, altın oran gibi adlandırmalar yapılmakta, bu oranın insan dâhil her canlıda olduğu; örneğin DNA spirali, insan yüz, vücut oranları, deniz kabukluları, ağaç yaprakları ve dallarında da bulunduğu, Fibonacci dizisi şeklinde mimaride bile mükemmelliği temsil ettiği düşünülmektedir. Pallet ve arkadaşları gibi bilim adamları ise Fi oranlarında farklı parametrelerin yüz güzelliğini daha iyi yansıttığını, saç şeklinin bile Fi oranını değiştirebileceğini yorumlamışlardır. Başka yazarlarda yüz uzunluk/genişlik oranı Fi oranından düşük kadınların daha çekici olduğunu ve Fi oranı nispeten kadınlara daha uygun olup, erkeklerde uyumsuz sonuç verdiğini ileri sürmüşlerdir. Fi genel olarak güzellik noktasında evrensel bir referans noktasıdır, ancak mutlaka yardımcı başla matematiksel mekanizmalarla desteklenmesi gerekir gibi görünmektedir.
Geometri, yüz çekiciliğini değerlendirmede önemlidir. Örneğin ideal yanak görünümünün ovoid, açılı ve apeksinin ekzantrik lokalizasyonlu olması düşünülmektedir. Bu amaçla hyaluronik asit ve yağ dolguları uygulanmakta, Ogee eğimli (çift eğimli daire parçası) yüz görünümü hedeflenmektedir. İdeal üst dudak: alt dudak oranı da Fi oranıdır. Kadınlar genellikle üst dudaklarına fazla dolgu yaptırıp, bu oranlarda dengesizlik yaratıp, sosis dudak, balık dudağı, ördek dudağı benzeri orantısız yüz görünümüne sahip olabilmektedir. Irksal olarak yaptırılan estetik işlemler de farklılıklar gösterir.
Asyalılar genellikle silindir veya ovoid şekilli yüze sahip olma işlemleri yaptırmayı tercih eder. Mental alanlarını ovoid yaptıracak dolgu ve plastik cerrahi girişimleri popüler olmaktadır. Yine Asyalılarda kalın masseter ve baskın mandibular açı sık gözlendiğinden dolayı, masseter kası volümünü azaltacak botulinum toksin girişimleri ve mandibuler kemik üzeri dolgu işlemleri revaçta olabilmektedir. Bazı yazarlar estetik güzellik için Marquardt’ın Fi maskesini hastalara uygulatarak mükemmel yüz şekli oluşturmaya çalışırken, çoğu otör bu maskenin ideal yan ve ön yüz görünümü sağlayamadığını düşünmektedir. Simetrik yüz, burun, dudak yaratmak, mutlaka hastaları daha çekici hale getirebilir. Bu yüzden kozmetik işlemlerde simetrisite çok önemlidir. Koordinasyon geometrisi ise botulinum toksini ve dolgu uygulamalarında hekime oldukça yardımcı olup, güvenli alan injeksiyonu sağlamada çok pratik olabilmektedir. Bu şekilde üçgenler, kareler, doğrular çizerek güvenli anatomik uygulama noktaları masseter, frontalis, tavşan gülüşü ve temporal kas botulinum toksini uygulamaları ve gözyaşı oluğu dolgularında yardımcı olabilir.
Bazen cerrahi eksizyonlarında biz dermatologlar kubbe şekli nevüs ve fibrom tedavisinde klasik fuziform ovoid eksizyon yerine yuvarlak eksizyon da tercih etmekteyiz. Yine kutanöz flep ve greft uygulamalarında geometrik şekillerden faydalanılmaktadır. Benzer şekilde tüm bu temel bilgiler radyoloji, ortopedi, genel cerrahi, fizik tedavi, kardiyoloji başta olmak üzere tüm anabilim dallarında uygulanabilirken, temel tıpta zaten biyo-fizik dalı tıbbi gelişmelerde ön planda yer alan bilim dalıdır. Bu yüzden bazı fizik yasalarını ve matematik formülleri detaylı bilmek tıbbın daha ilerlemesine yol açabileceği kanısındayım. Bizlerin de fizik ve matematik üzerinde yazılan basit bilim dergilerini okumamız ve matematikçi veya fizikçilerle sık temas etmemiz, hatta onları kongrelerimize davet etmemiz bu konuda faydalı olabilir.
İlk yazımı burada noktalarken sağlıkla ve bilimle kalın.