Tomi’yi kaybettik arkadaşlar. O bizim sokağın, sitenin, hatta mahallemizin köpeği idi. Tüm çocuklar, hayvan sevgisini ondan öğrendiler. Oyunları da, haylazlıkları da hep onunla idi. Hiçbiri ondan korkmazdı.
Sabahları her gün, sokağın başına kadar çocukları servise götürür, bininceye kadar başlarında beklerdi. Site bakkalına gidenlerin ya da gezintiye çıkanların yanında yürüyüşe başlar, bir süre sonra onlardan ayrılmış görüntüsü verse bile, uzaktan takip ederek koruma görevini eksiksiz yapmaya çalışırdı.
Sokağımıza ilk geldiğinde, köpek korkusu olanlar, sokaktan atılmasını istediklerinde, çoğunluğun nasıl şiddetle karşı çıktığını hatırlıyorum. Günlerce kendisini istemeyen ve ondan korkan bir hanımın kapısının önünde yatarak, ona nasıl bir sevgi aşıladıysa, bir süre sonra onların da sevgilisi olup çıkıvermişti.
Aslında sokağa ne zaman geldiğini, neden sadece bizim sokağı kendine mesken tuttuğunu kimseler bilmezdi. Yirmi iki yıldır aynı sokakta yaşarız. Arada bir, Tomi’nin yaşıyla ilgili tartışmalar yaparız. Kimine göre on yedi, kimine göre yirmi iki yaşındaydı. Aslında Tomi, çok akıllı bir sokak köpeği. Dev cüssesi ile yabancıları korkutsa da kimseyi ısırdığı vaki değildi. Sadece kıyafetini beğenmediklerine, sokağa hızla giren, kargo ve su dağıtıcılarına havlardı. Çıkmaz sokağımıza neden olanca hızlarıyla girerler, bugün bile anlamakta güçlük çekerim. Aslında Tomi’nin derdi, sokakta oynayan çocukların zarar görmemesinden başka bir şey değildi.
Beslenmesi mahalleliden, özel mamalar alınır, yemeklerden verilir, arada bir kemik verenler bile olur, özellikle suyu hiç eksik edilmezdi. Son zamanlarda yürümekte zorlandığından, arkadaşlar ekmek içinde aspirin koyup verirlerdi. Aspirin aldığında rahatladığını bildiğinden olsa gerek, akşamları aspirin verenin kapısının önünde beklerdi. Sokaktan biri vefat ettiğinde ya da birisi evlendiğinde, günlerce kapısının önünde yatarak, gün olur üzüntüleri, gün gelir sevinçleri paylaşırdı.
Başlangıçta çok doğururdu Tomi. Hatta onun bir yavrusu halen bizim köpeğimiz. Bir süre sonra bir komşumuz kısırlaştırdı. Mahalleliyi çocuk derdinden de kurtarmış oldu. Her hastalandığında, ilk öğrenenler, kendiliğinden veterinere götürüp tedavisini yaptırırdı. Aşıları yine mahalleli tarafından eksiksiz yaptırılan Tomi’nin veterinerde sağlık dosyası bulunurdu. Hatta ara sıra kendisi bile, veterinere şöyle bir uğrayıp ziyarette bulunurdu. Tomi’nin, tasmalı ve bağlı bulunduğunu hiç hatırlamıyorum. Belki bunca uzun yaşamasını bir yerde, bu özgür yaşantısına borçluydu.
-Alt tarafı bir sokak köpeği, amma da abarttın- bile diyebilirsiniz. Bizler de önceleri onun ne kadar akıllı olduğunun farkında değildik. Ta ki başkaları öğrenip televizyona çıkartıncaya kadar. Bizim sokakta, gelinip yaşadığı ortamda çekimleri yapılarak, adına program yapılan tek varlıktı Tomi.
Geçenlerde, ben yurt dışında idim. Artık iyice yerinden kalkamaz olduğunda, mahalleli veterinerine haber vermiş. Yapılan konsültasyon sonucunda, hep birlikte karar verilerek, önce anesteziyle uyutulmuş, sonra verilen iğne ile yaşama veda etmiş Tomi. Şimdi orada, sokağımızın başında gömülü. Mutluköy’de, Simitçi Kafe’nin hemen karşısına.
Dostluğu da, sevgisi de, gerçek insan, gerçek dost gibiydi Tomi’nin. Sokağımızda, yerini bir başkası alabilir mi? Şimdilik zor gibi. Komşular arasından birileri, yenisini bulup getirirler mi, ileride biz ne yaparız, bilemiyorum. En iyisi, kendiliğinden gelerek aramıza katılmaya talip olan birisi olursa, onu kabullenmek gibi görünüyor. Kulübesi, mama ve su kapları şimdilik olduğu gibi, yerli yerinde duruyor.
Video görüntüleri, mahalleli ve çocuklarla olan fotoğraflarıyla birlikte hep yanımızda, her zaman kalbimizde olacak.