23-24 Kasım 2024 tarihlerinde, başkent Ankara’da, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Yönetim Kurulu ve Emekli Hekimler Kolu Toplantıları’na katıldım.
Bölgemizdeki savaşların ülkemizi etkilemesi, Yeni doğan skandalı. Hekimlere olan saldırılar. SGK ödemelerinin özele olan kayması. Hasta odaklı skandallarda, daha çok küçük hastanelerin sorunlu bulunması. Koruyucu hekimlik. Bir ve ikinci basamak sağlık hizmetleri. Özel hekimlik ve Finansman sistemi başlıklarında, çalışma grupları oluşturulmasını vurguladı
2 Ekim 2024’te, TTB yönetiminin, TMMOB, DİSK, KESK birlikte yaptıkları toplantıda, işbirliğine karar verildiği, yıllar sonra ilk kez, bakanlıktan randevuya yanıt verilerek, Bakan Yardımcısı ile görüşüldüğü, görüşmede TTB’nin önerileri anlatılarak ilişkilerin devamı ve geliştirilmesinin kararlaştırıldığı söylendi. Ankara Emniyeti ile görüşülerek, nezarethanelerde muayene için hekim gönderilmesi talebi kaldırıldığına dikkat çekildi. Toplantıya telekonferansla katılan Bekir Ağırdır, konuşmasında : ‘Toplumsal Çöküş’ konusunu işledi. Özetle :
“Teleksten başlayarak, teknolojik sıçrama, insan zihninde değişim oluşturuyor. Kamera ve mikrofon, artık herkesin elinde. Bunlar, sadece belirli grup ve egemenlerin elinde değil. Eski yöntemlerle, bugünü dizayn edip yön vermek artık olası değil. İnsanlar ve toplumlar değişiyor. Ülkemize olan göç olayı var. Bunları bilmek durumundayız. 85 milyon demek ne derece doğru? Belki, 90-95 milyon olmuşuzdur. Köylerden kasabalara, oralardan şehir ve büyük şehirlere olan büyük bir iç göç var. (Otuz yılda, 27 milyon kişi göç etmiş durumda)
Komşuluk, mahallelilik, dostluklar değişiyor. Çocukların oynayacağı sokaklar YOK. Kalabalıkların içinde, yalnız hayatlar. Geleceğe yönelik, programlar oluşturan, Bunları hayata geçirmeyi planlayan, iktidar, parti, kurum vb. YOK. İleriye yönelik olarak, Türkiye insanı nelere bakıyor? Herkesin ortak olduğu bir durum, KAYGI. KAYGI da ortaklık var. Kendini neşeli bulan : %36, Sakin ve rahatlamış bulan: %27. Gece yalnızken, kendini güvende hisseden: %32. Kadınlarda ise : %26
Kaygı, korku ve güvensizlikte, ortaklaşmış durumdayız. Ekonomik, siyasi, hatta depremlere karşı bile sırtımızı dayayacağımız bir arkalık YOK. Hepimiz sanki, arkalığı olmayan bir taburede oturuyor gibiyiz. İkinci tespit olarak: Değerler seti nerede? İyilik, hoşgörü ve demokrasi alanlarında, gündelik yaşamlarda görülenler :
Değerler ve pratikler ekseninde, endişeli modeller hakim. İyi, doğru, güzel, pratik tercihleri açıklamaya yetmiyor. Değerlerin siyasileşmesi: Üç ay öncesiyle, şimdiki farklı. Liderlerin davranışları da değişkenlikler gösteriyor. Bazı sorunlarda, ortak zihniyete geliniyor. Farkındalık yükselmiş, bunun bireysel yansıması, topluma uydurulamıyor. Toplumun ¾ ü kaygıda ortak.
Yirmi yıl öncesine göre, Rasyonellik, komploculuk ve bilim dışı eğilim yükselmekte. Örnek : aşı karşıtlığı, sülük, hacamat yaklaşımları vb. gibi. Bilim dışı fikirleri kabullenme % 50 yi aşıyor. ‘Falan markanın malı kısırlığa neden oluyormuş’ gibi. Kültürel gerilim: Dindar-Laik, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Cumaya giden-Gitmeyen, Oruç tutan-Tutmayan. Giderek, sınıfsal hararet yükseliyor. Ayrıca, emek sermaye gerilimi var. Sınıfsal gerilimin, yükseliyor oluşu önemli.
Bireylerin savunma stratejisi olarak, Hanenin geçimi, savunma, eğitim, güvenlik ihtiyacı artıyor. İyi de, FİL NEREDE ? Fil hanenin içinde. Geçim sorunu var. Çalışanların çoğu, güvencesiz çalışıyor. Geleceğini düşünme, batıda 9 yıl, bizde toplumun 1/3 ü, ancak, 3 yıl sonrasını düşünebiliyor. Devlet, Kendisiyle ilgili esas işlerini, özel sektöre bırakmış durumda: Sağlık, eğitim, güvenlik, alt yapı gibi asli görevlerini, taşeronlara bırakıyor.
Bireyin savunma stratejisi çökünce kişiler; bireysel hayatı, ortak hayattan ayırmaya başlıyor. Kuralları bildiği halde, uymamaya başlıyor. Örneğin, kırmızı ışıkta geçmek, imar affı vb. İktidar çevresi neyi hedefliyor? Ahlakçı bakıştan, daha şöven bir bakışa yönelme. Güvenlik temalı, sınır güvenliği, askeri tedbirlere başvurma gibi. Siyasi alanı giderek daraltarak, çoğunluğu düşman görme, kayyum atamaları vb. İktidar, sadece kendi iktidarının devamlılığını hedefliyor. Gelir dağılımı, hukuk, adalet ve eğitimin çökmesi durumunda, Sosyal adaletin, yeniden kurulması gerekiyor. Benzer sorunlar sadece bizde değil, diğer ülkelerde de var. Türkiye’de sistem göbeğinden çökmek üzere. Buna tektonik düşüş diyoruz.
Toplum nereye bakıyor? Toplumun reçeteyi yazmasını beklemek doğru değil. Reçeteyi yine bizler yazacağız. YENİ BİR SESE,YENİ BİR SÖZE, YENİ BİR YÜZE, açık bir toplum var. Yeni bir işaret bekleniyor. Toplum bunu duyarsa, peşine düşmeye hazır. Milliyetçilik, muhafazakarlık yükselmiyor, LÜMPENLİK yükseliyor. Örgütlü bir yönelime ihtiyaç var, saygılarımla.”.
Fikir insanlarının görüşlerini, her zaman önemsemişimdir. Bu nedenle sizinle de paylaştım. Önemseyip, önemsememek, herkesin görüş ve fikirlerine bağlı. Katılıp, katılmamak, hatta farklı görüşleri de beyan etmek lazım.
2 yorum
Çok değerli Haldun Hocam,
Yazdıklarınızın hepsine içtenlikle katılıyorum. Elinize, kaleminize,yüreğinize sağlık. Yazınızın başlığında dediğiniz, toplum ve insanımız nereye gidiyor,nereye bakıyor ? Demişsiniz ya, ; kesinlikle iyiye gidiş yok, bakınca önünü göremiyor maalesef . Oturup geleceğiyle hiçbir plan yapamıyor. Özellikle de son zamanlarda doktorlar üzerindeki baski ve elindeki her türlü haklarının alınması. Bir aile hekimi hastasına gerekli olan ilacı dahi yazamıyor. Geçtiğimiz günlerde 3 gün, bu hafta da 5 gün grev yapıyor olmalarına rağmen hükümetin umurunda değil. Ülkemizde bir hekim kolay mı yetişiyor? Geçtiğimiz hafta yeni 2024 Ankara Tıp Fakültesi mezunu yakınım bir doktor istifa etmek zorunda kaldı ; çünkü o kadar zorlukların üstesinden gelerek ülkesine hizmet etmek aşkıyla yanan benim genç hekimim Suriye’ye zorla gönderiliyor ! Bu genç hekimim ülkesine mi yoksa Suriye’deki kişilere mi hizmet edecek ? Bunun için mi gece gündüz çalışıp iki günde bir nöbet tutarak 6 yıl emek verdi ? İşte halimiz bu içler acısı! Allah sonumuzu hayretsin.
Selam ve saygılarımla …
Hepsinde doğru bu ortamı düzeltmek için önce temiz dürüst çalışkan bireyler yetiştirmek gerekiyor bu işe bugün soyunsak asgari 25 yılı alır . Yani bence bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete