1. ÖZGÜRLÜK İLKESİ:
Allah’ın kulları, hiçbir kimse, bir inanca zorlanamaz.
Dileyen iman eder, dileyen inkâr eder.
Dinde zorlama yoktur.
Medine’de kendisi Müslüman olan baba evlatlarını dine zorlamak istemişti.
Allah yeryüzüne müdahale etmiş ve dinde zorlama olamayacağını temel yasa haline getirmiştir.
Kılıç ve dayak zoruyla insanları dine zorlayamazsınız.
Sevgi toplumu, aşk toplumu kurmak zorundayız.
Korku ve dehşet saçarak ancak münafıklar çoğaltılır.
SEVGİ KÜLTÜRÜNÜ HÂKİM KILALIM, KORKU KÜLTÜRÜNDEN SAKINALIM / İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ
2. TEVHİD İLKESİ:
Tevhit terazisi, eşitlik ve özgürlüktür.
Bir olan Allah’a iman, eşitliğe ve özgürlüğe iman etmekle başlar.
Tevhidin kilidi kelime tevhit şehadettir.
İslam binasına giriştir.
O binada mutlu ve huzurlu yaşamanın şartı; Sosyal Güvenlik. SGK.
Peygamberimizin mücadelesi tevhittir. Tevhit insanın onurlu yaşama mücadelesidir. Tevhidin pratik yürürlüğü;
Birincisi; ” *Tehlikede İştiraktir.”*
İkincisi; ” *Nimette Taksimattır.”*
Yani ben şahitlik ederim ki *tehlikeye İştirak edeceğime ve ben yine şehitlik ederim ki nimeti adil paylaştıracağıma iman ederim.
Bu ilkeye iman etmeyen insanlar hak mücadelesi veremezler. Bu ilkeye iman etmeyen kişiler leş mücadelesi verirler.
Bu ilkeye iman eden siyasilerin öncelikle hedefi, dürüst ve adil bir toplum inşa etmektir.
Bireylerde doğruluk ve dürüstlük aranırken; kurumlarda adalet aranır.
Tevhit, yüreklerin aynı nokta attığı bu proje bir olan Allah’a ve onun emirlerine kul olma projesidir.
Bir olan Allah’a kulluk özgürlüktür.
Pratikte tevhid, devlet ve vatandaş, karı ve koca, kadın ve erkek, zengin ve fakir, emek ve sermaye, köle ve efendi arasında üstünlük olmadığına imandır.
Tevhide iman, cinsiyet, mülkiyet ve kavmiyet üstünlüğünün yokluğuna imandır.
Üstünlük ancak ve ancak kamu ve insan hakkına saygı duymadadır.
Kimin kime kulluk ettiği belli olmayan toplumlardan, bir olan Allah’ın emirlerine itaate çağrıldığı bir projedir.
Bu genel ilkeler erdem değerler olup bunların ihlali ve ihmali insanları Allah’a kul olmaktan öte insanlara kul yapabilir.
Sosyal siyasete gireceklere insanlığın temel değerlerinden birkaç ana ilkeyi vermeye çalıştım.
Bu ana ilkelerin ihmal ve ihlali, anayasal bir ihmal ve ihlaldir.
Bu ilkeleri ihmal ve ihlal edenler, suretten Müslüman bilinse ve görünseler de kendilerinin de huzurlu olamayacakları bir toplum hayatı yaşayacaklardır.
Farkında olmadan dinin önünde kütük olmuş ve dünyalıklarını artırma peşindedirler.
Kendi itibarlar ve konumlarını kaybetmek istemeyen bu akıllı kişiler, tarih boyunca insanları kullanmışlardır.
Dini referanslarla kendi çıkar ve menfaattarı uğruna insanları küme halinde toplamışlardır.
İnsanları Allah’la aldatmaya çalışmışlardır.
Maalesef hala aynı aldatma devam etmektedir.
Bu akıllı insanlar, halkın parasını ve zamanını tarih boyunca her daim çalmışlardır.
Allah’ın emirlerini yaşamıyla söyleyen, ilmiyle insanları aydınlatan her bilgin, saygıya değerdir.
Ancak bugün Allah deyince kılı kıpırdamayan, Peygamber deyince salavat getirmeyen bazı kişiler, tabi olmuş oldukları kişilerin adları geçince kendilerinden geçmeleri felaketin boyutlarını göstermesi açısından önemli bir örnektir.
İslam ve tevhit dışı bu çürümüş tutum ve davranışlar, ne yazık ki yaygınlaşmaya başlamıştır.
Rabbim tevhidi ve İslam’ı iyi anlayanlardan eylesin.
Rızasına uygun amel yapmayı nasip eylesin.
Adalet ve emanete hıyanet etmeyen, geleceğini heba etmeyen kullarından eylesin.
RABBIM; BU BEYİNSİZLER YÜZÜNDEN BİZLERİ HELAK EDER MİSİN?
3. SORUMLULUK İLKESİ:
Din ve deyn sorumlu olmak demektir.
Biri Allah’a biri de kullara sorumluluğu ifade eder.
Din, gerek Allah’a gerekse insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek demektir.
Allah’a karşı sorumluluklarımız, ruhu takviye eden ibadetlerimiz, bizi biz yapan değerlerimizdir.
Namaz gibi. Namaz demek, bütün aracıların ortadan çıkarıldığı, bir olan Allah’la doğrudan irtibata geçildiği bir ibadettir.
İnsanlar bugün Allah ile kul arasına adeta aracılar sokmuş olsa da namaz kılmak demek bu aracıları ortadan kaldırma demektir.
Namazın mesajı iyi anlaşılmadığından Allah ile kul arasına yine çağdaş putlar sokuldu.
İnsanın Rabbi, insana şah damarından daha yakın olduğunu, her çağıranın çağrısına icabet edeceğini beyan buyurmaktadır.
Kulların birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri kişilik sorumluluğudur.
Şahsiyetli, omurgalı ve kişilikli insanlar, yalan konuşmazlar, sözlerini tutarlar ve emanetlere de hıyanetlik etmezler.
İki kişinin yanında konuşulan sözün, üçüncü kişiden duyulması kıyamet alametidir.
Söz de bir emanettir, vücutta bir emanettir, sorumluluklarımız da bir emanettir.
Emanet zayi olmuşsa tuz kokmuştur, kıyamet alametleri zuhur etmiştir.
DİN SORUMLULUK DEMEKTİR.
4. CEHALETLE VE HUKUK MÜCADELESİ VERME İLKESİ:
Her insanın asli görevlerinden biri de cehaletle mücadele (cihat) etmektir.
İnsan kendine yetemediği dönemlerde, kendisine karşı mücadele eder.
Kendine yetip aklı kemale erdiği zaman önce kendini cehaletten kurtarıp insanlığa karşı görevini yerine getirmesi gerekmektedir.
Kendine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyenler insanlar, topluma karşı sorumluluklarını yerine getiremezler.
Bütün Peygamberlerin asli görevi cehaletle mücadeledir. Klasik ifade ile cihattır.
Bunun için bilgi, ışık kaynağımızdır.
Bilgi kaynaklarımızı, hayatımızın öncülüğüne hâkim kılmalıyız.
Cehaletle mücadele, insanlık mücadelesidir.
Medeniyet mücadelesidir.
Cehaletle mücadele, onurlu, şahsiyetli ve omurgalı insan yetiştirme mücadelesidir.
Her rüzgâra karşı eğilen değil, kavi duran, takva sahibi bireyler yetiştirme mücadelesidir.
Fasulye tipi insan değil, kendi ayakları üzerinde duran, yürüdüğünde insana ve tarihe sözü olan bireyler yetiştirmektir.
Cehaletin tahsilinin yapıldığı bir dünyada, cehaletle mücadele yapılamaz.
Sosyal siyaset projesi ciddi bir projedir.
Bu proje cehaletle mücadele (cihat) projesi olup önce nefis sonra halk üzerinde yapılacak bir mücadeledir.
Eğitim, eğitim yine eğitim.
Yarının gençleri, aydınlık ve medeniyet mücadelesi için cehaletin mezarını kazmak için geceler ve gündüzler sizleri bekliyor.
Yollar ve toplumlar sizinle güzelleşecek, sizin yüreklerinizdeki sıcak sevgi ve alınlarınızda secde izlerini görüyorum.
Davasının dertlisi, sorumlu yiğitler, Peygamber sevdalıları, düşün yollara, geleceğin güneşi sizlerin onurlu bakışlarıyla doğacaktır. Güneşi gördüm!
CİHAT KIYAMETE KADAR DEVAM EDECEKTİR.
5. ADALET İLKESİ:
İlahi çağrının toplumsal hayatta tek hedefi vardır ki o da adalettir.
Allah’ın sözü haktır ve hukukta hakkın çoğuludur.
Bütün Peygamberlerin asli görevi hukuk (şeriat) mücadelesi vermektir.
Her insanın da asli görevi hukuk mücadelesi vermektir.
Hukukun özü adalettir.
Bir saatlik adaletle hükmetmek bin rekâtlı namaza yeğdir.
Müslüman mahza adalettir.
Sorumlu bir bireydir.
İnsanlığın ana direği adalettir.
Bir çadırın ana direği nasıl ki orta direği ise İslam dininin de ana direği adalet direğidir.
Hemen bütün devletler “adalet mülkün temelidir” ilkesini düstur edinmişlerdir.
Adaletin pek çok niteliği bulunmaktadır.
Dağıtıcı, denkleştirici, sosyal, hakkaniyet gibi pek çok adalete türleri bulunur.
Yer ile gök, adaletle ayakta durur.
Devletler de adaletle ayakta durur.
Adile bir insan Everest tepesi kadar onurlu, arş kadar yüreklidir.
Adalete selam duran genç yiğitler, meydanlar sizlerindir.
Karanlıklar, sizinle aydınlanacaktır.
Adalet meşalenizi yakıp karanlık yolları aydınlatmalısınız.
Adalet terazisini kaybetmiş, grupçu sözde Müslümanlar, bu milletin yaralarına tuz bastılar.
Vicdanlarını kanattılar.
Artık milli bir heyecan doğurmanın vakti gelmiştir.
Genç yiğitler, eritsin demirleri sendeki ateşler.
Dün bizimdi, yarında bizim olacaktır.
Açılmaz sanıldığın kapılar, sana açılacaktır.
Güneş doğsun artık yeter beklediğimiz.
GELİN ADİL BİR DÜNYA KURALIM. ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR.
6. EMANETİ EHLİNE VERME İLKESİ:
Bu proje, adalet projesinin pratik uygulamasıdır.
Anayasal bir ilkedir.
Emaneti ehline vermek, ilahi anayasal bir emirdir.
Emanet görevlerde liyakat ve ehliyet rüknüdür.
Devlet görevlerinin her biri, emanet görevlerdir.
Bu görevlere, liyakat ve ehliyeti olanların objektif olarak atanması esastır.
Biz, Kâbe’nin hizmetçisine işinin ehli olduğundan, müşrik de olsa görev veren bir dinin mensuplarıyız.
Ne yazı ki bugün Müslümanlar, emaneti ehline vermemekle kıyametlerini kendileri koparmışlardır.
Torpil, adam kayırma, referans gibi insanlık dışı uygulamalar, vicdanları kanattı.
Desene milletin önünde kütükler çoğaldı.
Ayaklar baş başlar ayak oldu.
Bunun için insanlık ve devletler terakki sağlayamadı.
Bugün bu müzmin hastalığa tutulmuş Müslümanlar, kendi grupsal yandaş ve yoldaşlarını emanet görevlere taşımaları tam bir hıyanettir.
Yetmedi geleceğe ve zamana küfürdür.
Zamana küfreden İslam dünyasının hali de ortadadır.
Emanet görevleri, kendi aşiret ve kabilesine peşkeş çeken çağ dışı, Kur’an dışı, Ahlak dışı kavramlarla kendilerini savunmaktadırlar.
Adına da referans deyip kendilerini kurtaracaklarını sanmaktadırlar.
İşini beceremeyin, işinde liyakati olmayan insanların iş başında bekletilmeleri bu millete zülümdür.
Bugün kurumları kendi yandaşlarına peşkeş çeken sözüm ona idareciler, bu gün olmazsa yarın mutlaka hesaba çekileceklerdir.
Her kötülük insan içindir ama bir insanlığa yapılacak en büyük kötülük emanetin ehline vermemektir.
Bugün geleceğimiz kaygan zeminler üzerinde sallanıyorsa, emanetin ehline verilmemesinin cezasını çekiyoruz demektir.
EMANET EHLİNE VERİLMEYİNCE HALKIN KIYAMETİ KOPMUŞTUR.
7. MÜLKİYET İLKESİ:
İnsan elinde malda, mülkte emanettir.
Çocuklara oyuncaklar alırsınız, büyüyünce o oyuncaklarla çocuklar oynamaz olurlar.
Büyüyünce büyük arabalar ve evler alırlar, desene çocuklara özendik, büyümedik galiba.
Bugün güzel bir araba ellerine verilen çocuklar gibi onunla oynamaya daldık. Asli gayemizi unuttuk, Mülk Allah’ındır. Onu dilediğine verir, dilediğinden de çekip olur.
Bu mal ve mülkle imtihan ediliyoruz.
Sana emanet verilen maldan hesaba çekileceğini unutma.
Bugün dünya hayatına razı olmuşuz gibi bir durumdayız.
Mallarınızı ebedîleştirmek, sigortalamak gerekmektedir.
Mallarınızda fakir ve yoksulun hakları vardır.
Bu hakların teslimi bir sadaka ve yardım değildir.
Bunlar bir haktır.
Mallarını ve canlarını üst üste koyan toplumlar medeniyet meşalesini yakmışlardır.
ESKİDEN FAKİRLİK TEHLİKEYDİ, ŞİMDİ ZENGİNLİK DAHA BÜYÜK TEHLİKE OLDU. MAL DÜNYA HAYATININ ZİYNETİDİR.
8. KARDEŞLİK İLKESİ:
Bütün Müslümanlar kardeştir.
Bu kardeşliği alt kimliklere ayırmak, felaketimiz olmuştur.
Bu alt kimlik projesi, Medine site devletinin yıkılış projesidir.
Peygamberimiz bütün kabile ve aşiretleri tek çatı altında toplamıştır.
Bu alt kimlikler, Rasullahın vefatından sonra geresin geri dönüş hareketleridir.
Herkesin kendi aşiret ve kabilesine, çeşitli İslami adlar altında gerisin geri, dönüş projesidir.
Müslümanların kardeşlik üst kimliği altında toplanma zamanı gelmiştir.
Bizi bölüp parçalayan bu uygulamaların bir an önce son verilmelidir.
Bu alt kimlik projesi, içimize atılmış bir ayrılık projesidir.
Bu üst kimlik olan Müslümanlık kimliği dışındaki alt kimlikler, bölücülük ve ilahi çağrıya zıt bir uygulama olduğu bugün daha iyi anlıyoruz.
Bu temel ilke ve projeleri hayata geçirmek için önce bu ilkelere iman edilmelidir.
BU KİMLİK KARTINI VE BU İSMİ ALLAH VERMİŞTİR. BAŞKA KİMLİK KARTI TAŞIMAYALIM / VATANDAŞLIK PROJESİ.
9. EMEK VE SERMAYE İLKESİ:
Herkese hak ettiğinin karşılığı verilmelidir.
Hak etmediğin senin değildir ve ribadır.
Bu hak etmediğin makam, mevki ve gelir gibi her konuda aynıdır.
Kökü ribaya bulaşmış milletin iflah olması mümkün değildir.
Bugün emek sömürüsü, ciddi bir ribadır.
Milletin ortak hakkı olan kamu’ya millet adına, hak etmeyeni, referans ve torpille almak da ciddi bir ribadır.
Artık hakça bir düzen kurma vakti gelmiştir.
Güçlü olanların leşten istifade etmesi dönemi kapanmalıdır.
Ormanlardaki hayvanların düzeninden; adil bir hukuk düzenine geçilmesi zorunludur.
Sen çalış ben yiyeyim dönemi kapanmalıdır.
Bunun için bu sömürü düzenine, bir dur denilmelidir.
Para parayı doğurmaz, Üretim parayı doğurur.
Üretmeyen insan asalaktır. Topluma yüktür.
Tarih boyunca da, bu böyle görülmüştür.
Ürettiğiniz ölçüde hak kazanırsınız.
ÜRETİM FAKTÖR GELİRLERİNİN ADİL BÖLÜŞÜMÜ YAPILMALI, SOSYAL DENGE KURULMALIDIR.
Saygılarımla.