Trafik kazazedelerinin tedavi giderlerinin geri ödemeleriyle ilgili sorun, geçen yazımda dile getirdiğim senaryolarla sınırlı değil. İşte size hemen her gün bir benzerini yaşadığımız bir başka senaryoyu aktarıyorum.
Acil servisinize trafik kazası geçirdiğini söyleyen yaralı bir hasta başvuruyor. Hemen gereken muayene ve tetkiklerini yapıp, acil müdahale ve tedavisini gerçekleştiriyorsunuz. Taburculuk aşamasına geldiğinde ondan kimlik belgesini ve trafik kazası geçirdiğini kanıtlayan diğer belgeleri talep ediyorsunuz. "Kusura bakmayın, yaralanınca can derdine düştüm, alelacele koşup geldim. Yanıma belge filan almayı düşünmedim" diyor.
Hasta haklı. Ama siz de haklısınız. Çünkü hastanın tedavisi sonucu bir kamu gideri oluştu. Bunun tahsil edilmesi gerekiyor. Trafik kazası olduğu için, öncelikle kazazedenin tedavi giderlerini trafik sigortasından talep edeceksiniz. Fakat, öncelikle faturaya konu olan yaralanmanın gerçekten trafik kazasına bağlı olduğunu belgelemeniz gerekiyor. Kazaya neden olan aracı ve sürücüsünü teşhis etmeye yarayan belgeleri de temin etmek durumundasınız. Sözü edilen kazanın oluşumunda yaralanan kişinin, kazaya karışan aracın sürücüsünün ne oranda sorumlu olduğunu da kanıtlamak zorundasınız. Aksi takdirde giderlerinizi tahsil etmeniz mümkün değil.
Bu belgeler elinizde olmadan hiçbir işlem yapamayacağınız için, hastadan kendi tedavi giderlerini ödemesini istiyorsunuz. Hasta "Ama ben sigortalıyım (memurum, esnafım, işçiyim), prim ödüyorum. Neden para ödeyeyim ki? SGK’dan alın" diyor. Ona "SGK trafik kazası olgularının tedavi giderlerini ödemiyor" diyorsunuz. Bir türlü anlamıyor. "Ama neden? Böyle bir şey olur mu?" diyor. "Evet, olmaz. Adında "sosyal güvenlik" sözcüğü olan bir kamu sigortasının trafik kazalarıyla ilişkili tedavi giderlerini ödememe lüksü yoktur. Ama maalesef bizde durum böyle" diyorsunuz.
Hasta isyan ediyor, size kızıyor, bağırıp çağırmaya başlıyor. "Başbakanın açıklamaları var. Siz nasıl benden para istersiniz?" diye soruyor. Ona, söz konusu Başbakanlık Genelgesi’nin "Acile başvuran olgulara gereken tıbbi bakımın hastanın sosyal güvencesi ve parası olup olmadığına bakılmaksızın verilmesi; tedavi sonucunda ortaya çıkan bedelin, eğer hastanın sosyal güvencesi yok ve ödeme gücü de bulunmuyorsa sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından karşılanmasını" amir olduğu; oysa maaşı, malı-mülkü olanların ve SGK mensubu olan kişilerin tedavi giderlerinin genellikle sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı tarafından ödenmediğini izah ediyorsunuz.
Hasta "Peki, şimdi ne olacak?" diye soruyor. Ona, yukarıda sayılan belgeleri temin etmesi halinde "tedavi giderlerinin kazaya sebep olan aracın trafik sigortasından ödenip ödenmeyeceğinin belli olacağını" ve eğer zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamına girmiyorsa, ücretin kendisinden tahsil edileceğini belirtiyorsunuz. Eğer tedavi giderlerinin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfınca ödeneceğine dair kaymakamlıktan bir yazı getirirse, sorun kalmayacağını da söylüyorsunuz. Sözü edilen belgeleri veya kaymakamlıktan yazı getirmeyi kabul ediyor.
Sözünü tutması için onu zorlamak ve eğer sözünde durmazsa, "oluşan kamu alacağını tahsil etmek" amacıyla tedavi masrafları karşılığında bir senet imzalatıyorsunuz. Hasta siyasilere, gazetecilere ulaşıp, "Beni rehin aldılar, zorla senet imzalattılar" filan diye ortalığı ayağa kaldırıyor. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Döner Sermaye Müdürlüğü "Kamu alacağını tahsil etmeye kalkanların, TCK’nın hangi maddelerinden hapse attıracağına dair" bir yazı yayınlıyor. Sizi birçok kişi telefonla arayıp, "Nasıl oluyor, SGK’lı bir hastadan para talep edersiniz? Siz Başbakanlık Genelgesi’ni bilmiyor musunuz?" diye sorgulamaya başlıyor. Durumu her birine anlatmaya çalışıyorsunuz. Çünkü, arayanların hemen hiçbiri mevcut hukuki durumun farkında değil.
Hasta senet imzalayarak veya imzalamaktan içtinap edip taburcu oluyor. Ardından siz hastanın beyanını esas alıp kazanın olduğu il ve ilçe sınırlarını dikkate alarak söz konusu mahallin savcılığına ve ilgili karakollara yazı yazıp söz konusu hastanın karıştığı trafik kazasıyla ilgili "olay yeri kaza tespit tutanağını, kazaya sebep olan aracın trafik sigorta poliçesi ile aracı kullanan kişinin sürücü belgesi kopyasını" istiyorsunuz. Gelen cevabi yazıda: "kendilerine intikal etmiş böyle bir trafik kazası kaydının olmadığı" yazıyor.
Bu arada taburcu edildikten sonra hasta, size belge filan da getirmiyor. Bazen beyan ettiği adres ve telefonda da ona ulaşamıyorsunuz. Şimdi ne yapacaksınız? Hastane yöneticisi olarak kamu alacağının tahsiliyle ilgili geçerli mevzuata uygun olarak tahsilat/icra işlemlerine başlıyorsunuz. Sorunu çözmesi gerekenler sizi arayıp, "Ne yapıyorsunuz? Acil gelen vatandaştan nasıl para talep edersiniz? Hemen işlemi durdurun" filan tarzında tepkiler veriyorlar.
Onlara istediklerini yaptığınız takdirde, Sayıştay denetçilerinin zimmet çıkarabileceğini söylüyor ve bu sorunun çözümü için neler yapılması gerektiğini raporlar şeklinde iletiyorsunuz. Bu raporları ilgili tüm taraflara birinci elden gönderiyorsunuz. İlgili medya organlarında kamuoyuyla paylaşıyorsunuz. Ancak, aradan aylar, yıllar geçiyor, hiçbir şey yapılmıyor. Her ay kan kaybeden bir yaralı gibi, gün geçtikçe yüz binlerce lira yitiriyorsunuz. Verdiğiniz hizmetin karşılığını alamıyorsunuz. Alacağınız milyon liraları geçiyor.
Bilen var mı? Bu sorun nasıl çözülecek?