Türk Sanat Müziği olsun, türkülerimiz ve pop müziğimiz olsun, tümünü de çocukluğumdan beri çok sevdiğim için, hangi kanalda olursa olsun, kendimizden olan müzik programlarını, vakit buldukça izlemeye çalışırım. TRT müzik, bunların arasında, hatta ilk başta geliyor. TRT, ülkemizdeki ilk olduğundan, TV’yi açtığımda, ilk önce TRT kanallarında, şöyle bir gezinip bakarım.
Ancak, TRT müziği, eleştirmeden de edemeyeceğim. Belki, yazdıklarımı okuyan ve duyan birileri olur. Öncelikle, programlarındaki sahne ve dekorlar yıllardır hep ayni, hemen hiç değişmiyor, arka plan çok koyu ve loş dan da öte karanlık mekanlar.
Birden çok sanatçının katıldığı programlar, hatırlarsınız bir zamanlar Levent Kırca’nın ‘Olacak o kadar’ programlarında bile eleştirilip hicvedilmişti. Ona rağmen, TRT de, yıllardır değişen pek bir şey yok. Sanatçılar yan yana, programın başından sonuna kadar, asker sıralanır gibi, saatlerce ayakta dikiltirler. Okul müsameresi gibi, sırası gelen öne çıkıp, şarkı ya da türküsünü okur, sonra yerini bir başkası alır.
Işık ve görüntü efektleri, sağa sola özensizce yerleştirilen alakalı, alakasız objeler, hiç değiştirilmez, yıllardır hep aynıdırlar. Kameralar genellikle otomatik pilottadır, belki de kameramanlarla resim seçiciler uyuklamaktadır. Keman, kanun ya da başka bir enstrümanla çok güzel bir solo icra edilirken, kel alaka ilgisiz başka yerleri gösterirler. Solo bitmek üzereyken, nihayet akıllarına gelince, bir zahmet kısa süreyle de olsa, yasak savar gibi ekrana alırlar. Kah çok uzaktan çekim yaparlar, kah gereksiz bir çabayla sanatçının sivilcesini göstermeye çalışırlar.
Gündüzleri repertuvar seçimlerinde, çoğunlukla bilinmedik fi tarihinde bestelenmiş, kimsenin adını bile duyup hatırlamadığı, kenarda kıyıda kalmış eserler cımbızla seçilirken, günümüzün popüler ve çok izlenen eserleri, çoğu zaman göz ardı ediliyorlar. Eserleri yazan şairler ve bestekarlar hakkında, ya hiç bilgi verilmez, ya da bir iki sözcükle geçiştirilir. Ekran kenarında, çok kısa süreyle isimlerini yazıp hemen kaldırırlar. O anda görüp okudun ne ala. Halbuki o şairler, bu eserleri ne zaman ve hangi olaylardan esinlenerek yazmışlardır, bestelenmeleri nasıl olmuştur? Bu bilgiler, çokça vakit almadan, biraz görselle de süslenerek anlatılabilirler. Ancak, bu bilgileri, önceden birilerinin, araştırıp bulması gerekiyor.
Programlarda ve yayın akışında, sanatçıların, devamlı olarak birbirlerine vıcık vıcık yağ çekmeleri, izleyenleri hiç ilgilendirmeyen kişisel detaylara girmeleri, incir çekirdeğini doldurmayacak espriler, izleyenlerde sanki bunları yapmaları mecburiyetmiş gibi bir his uyandırıyor. TRT müziğin, yıllardır gedikli olmuş bazı değişmez sanatçıları var. Onların programları, izleyenlerden reyting alsa da, almasa da, devamlı ekrana çıkarılmaları, halkımız üzerinde, sanki bir yerlerden torpilli ve arkaları varmış imajını oluşturuyor. Kadrolarında bulunan, diğer genç ve çok değerli sanatçılara, her nedense çok az yer veriliyor.
Aslında her programın, kendine özgü bir teması, konusu ve senaryosu oluyor. Çoğu kez yayınlar canlı olmadığından, çekimler yapıldıktan sonra, montajda, gereksiz olanlar çıkartılıp, süreye uygun olarak kısaltmalar da yapılıyor.
Programlarına çok kısıtlı repertuvarla çıkan, dön dolaş, ‘senin en güzel yerin kahverengi gözlerin’ ve devamlı olarak en yakınındaki keman sanatçısına, özeline giren, hatta bel altı sözlerle espri yaptığını sanan, eserleri bağıra çağıra okuyan sanatçı, reyting almasa da, yıllardır her hafta ekranda görünmeye devam ediyor. Bilmem hatırlar mısınız, yapılan o espri ve takılmalar nedeniyle mi, yoksa maddi sıkıntıları, psikolojik ya da ailevi sorunları nedeniyle midir bilinmez, o keman sanatçısı intihar etmişti de, koskoca kanaldan cılız bir iki söz dışında, kimsenin kılı bile kıpırdamamıştı. Sanatçının, maddi konularda sıkıntıları varmış da, ilgi gösterilmemiş mi, sıkıntı, dert ve sırlarını paylaşacak, TRT de bir Allah’ın kulunu bulamamış mı, bilemiyoruz.
TRT Müzik’te özellikle akşam saatlerinde, hiç kaçırmadığımız, tekli-çoklu şahane programlar oluyor. İsimlerini tek tek yazmayayım. Onlar, gerçekten çok doyurucu ve çok kaliteli. Bu yüzden de, çokça izleniyorlar. Ses ve saz sanatçılarımızın, hepsi de çok deneyimli, eğitimli ve çok iyi olmalarına rağmen, özellikle gündüz programları gece programlarının düzeyine çıkamıyor.
‘Dost acı söyler’ derler. Dostlar, kimseden çekinmeden, gerektiğinde eleştirerek, gerekli gördükleri uyarıları, kah yazar, kah söylerler. İstenilen, daha kapsamlı, yenilikçi ve belleğimizde yer eden programların, TRT de, daha da artması ve müzik kanalımızın, sadece ülkemizde değil, komşu ülkelerde, hatta bizden binlerce kilometre uzaklarda yaşayan halkımız tarafından da, daha çok izlenmesidir. TRT müzik, hepimizin gencinden yaşlısına, rahatlıkla izlediği bir müzik kanalımız olmalı. Yediden yetmişe, herkes tarafından daha çok izlenmeli, başta kendimizden olmak üzere müziği, daha çok tanıtıp sevdirmeli. Gençlerimizin tercih etmediği, ilahi ve din temalı müzikler yerine, çoğunluğun daha çok izlemek istediği, geleneksel ve güncel müziğimiz, yerli-yabancı pop, şarkı ve türkülerimize, daha çok yer verilmeli diye düşünüyorum. Bilmem siz ne dersiniz.
1 yorum
Haldun Bey TRT konusunda beklentilerinizde çok haklısınız. Ancak TRT nindaha iyi olma konusunda herhangi bir niyeti yok, daha önemlisi kapasitesi de yok.