Demokrasilerde halktan oy alabilmenin en etkili yaklaşım tarzı, muhalefette söylenen sözlerin iktidarda tersyüz edilmesi ve hiçbir şey yokmuş gibi devam edilmesinde bir sakınca görülmemesidir.
Bu ikiyüzlü kimlik, kendi partisinin bağımlısı olan bireyler ve giderek toplum tarafından kanıksanma sürecine girilince, bireysel ikiyüzlülük toplumda sosyal psikoloji kapsamında bilimselleşir ve savunulur hale gelir.
Toplumda birkaç jenerasyon değişikliği gerçekleştiğinde, beslenen kültürel yapı kendi çelişkiler yumağından oluşan sosyolojisini üretir ve giderek çelişkilerin çatışmasından ortaya çıkan huzursuz ve güvensiz toplum iklimi yaşanmaya başlar.
Çözümü, çelişkiler yumağının nedenlerine inmek ve evrensel ilkeleri benimsemiş ve yaşam tarzı haline getirmiş bireylerin topluma rehberlik edecek evrensel adaletin uygulayıcısı olan öncülerin yetiştirilmesidir.
Sözler teoriktir, yaşam pratiktir. Evrensel ve bilimsel temeli olan kavramlara göre düşünen ve uygulayan yöneticilerin/öncülerin, artık ‘’pratikten kaynaklanan’’ teorik söylemlerini ilke olarak kabul etmek ve toplumu inşa ve imar etmek nesnel/somut değeri olan bir yapılanmanın gelişmesine neden olabilir.
Yaptığını söyleyenin söylemi yanlış olabilir; ancak yalan olmaz. Yanlışın eksiğini düzeltmek mümkündür ancak yalanın eksiğini düzeltmek mümkün değildir.
Trump, yalan söyleme ihtiyacı duymuyor.
İktidarda başka, muhalefette başka tutum ve davranış göstermiyor.
‘Devletler arası sürekli dost-sürekli düşman olmaz’ anlayışını benimsemiyor.
Duygularla hareket etmiyor.
Rasyonaliteye(nesnelliğe/gerçekliğe)önem veriyor.
Ülkesini anonim şirket gibi yönetiyor.
Başka ülkelerin yöneticilerinin zaaflarını tespit ediyor ve kullanıyor.
Sistemini kuruyor ve sizi sistemine uymaya davet ediyor.
Bağımsız, bilimsel ve evrensel düşünüyor.
Kendi devletinin derin olanına güvenmiyor.
Dünya kamuoyuna ve kanaat önderlerine ‘’ön görülemeyen kişiliğini’’ kabul ettirerek politik manevralarında kullanıyor.
Müttefiklere ihtiyaç duymuyor.
Son söz: Trump yalan söylemeyi politik güç olarak kullanan tüm ülkelerin politikacılarını sollar geçer.
TRAMP dünyayı bir jandarma gibi değil, ABD Merkezli bir holding gibi, diğer ülkeleri de bir holding şubesi gibi örgütlemeye kararlıdır.
Soykırım yapanları her durumda destekleyen emperyalist bir gücün kullandığı ‘ fiziksel güce’ inananların mı’ yoksa, ‘inanıyorsanız en güçlüsünüz’ diye uyaran Kur’an’a inananların mı haklı çıkacağını tarih bize gösterecektir.
Yolumuz aydınlık olsun.