Tıpta Uzmanlık Kurulu Başkanlığının daveti üzerine 94 uzmanlık alanına ait müfredatı ve standart rotasyonları belirlemek üzere akademik unvana sahip yaklaşık bin hekim 15-17 Ocak 2010 tarihleri arasında Antalya\’da biraraya geldi.
Tıp etkinlik alanına katkı sağlayan bilimlerdeki gelişmeye paralel olarak değişen ve gelişen bilimsel tıp bilgileri ve uygulamaları tıpta uzmanlık alanlarında ayrışmaya neden olmaktadır.
Tıptaki bu uzmanlık alanı ayrışmasının sağlık hizmetlerinden yararlanma ihtiyacı olan ve hukuki mevzuata göre hasta olarak adlandırılan bireye yararlılık sağlayıp sağlamadığı konusunda en azından şüphelerim vardır. Toplantıda da bir bilim adamının yaptığı sunuda aksettirdiği bir karikatürde hasta" hastaneye ayak ağrılarım için gelmiştim. İki gündür graş çektir, oraya konsültasyona git buraya kan vermeye git, derken ağrılarım kalmadı, modern tıp dedikleri demek ki buymuş "cümleleri bu ayrışmaya çok iyi niyetli bir bakıştır.
Uzmanlık alanları komisyonları mekân olarak birbirilerine çok yakın çalıştıklarından ve hemen her komisyonda farklı açılardan arkadaşlıklar bulunduğundan elde edilen bilgiler de göstermektedir ki, tıpta alan ayrışmaları sıkıntıları da beraberinde getirmektedir.
Özellikle biyomedikal cihaza dayalı tanı yöntemlerinin giderek daha fazla kullanılması metodolojik açıdan tıbbın binlerce yıllık uygulamalarını olumsuz etkilemektedir. Örneğin; hastalığın hasta tarafından verilen hikâyesi (anamnez) ve hekimi özel kılan muayene maalesef bazı durumlarda laboratuvara dayalı tanı yöntemlerinin gerisine itilmektedir.
Tıpta uzmanlaşmanın amaç olarak algılanması tıp fakültelerimizde verilen eğitimin de yönünü değiştirmektedir. Bunun sonucu çoktan seçmeli testlerdeki başarı olarak algılanan iyi hekimlik, TUS’ta sorusu bulunmayan ya da soru sayısı az olan uzmanlık alanlarını hemen hiç kapsamamaktadır. Bu iyi hekimliğin kapsamı alanında bulunmayan alanlardan biri de Adli Tıp’tır.
Bu toplantıda dile getirmek istediğim, ancak başarılı olamadığım bir konuyu geniş kitlelere ulaştığına inandığım Medimagazin\’de belirtmek isterim. Aşağıda belirteceğim bu düşüncem, inşallah, Tıpta Uzmanlık Kurulu Başkanlığına ulaşır ve inşallah Sayın Kurul Üyeleri en azından bu düşüncemi tartışırlar.
Hasta haklarının insan haklarının sağlık alanındaki yansıması olarak tanımlanmasının bilinci ile son dönemlerde tabii ki farklı etkenlere de bağlı olarak hekimlerin mesleki faaliyetleri daha fazla sorgulanır hale gelmiş ve bunun somut sonucu olarak hekimler aleyhine açılan davalarda önemli bir artış olmuştur. Maalesef, bu artışın önümüzdeki günlerde de süreceği öngörülebilmektedir. Bu artışın önüne geçilebilmesi için tıp meslek etiğinin, sağlık uygulamaları ile ilgili yasal mevzuatın ve temel hukuk bilgisinin hekimlerce bilinmesi önemlidir. Bu nedenle oluşturulan uzmanlık alanları rotasyonlarında belirlenebilecek asgari bir süre için adli tıp ana bilim dalı rotasyonunun uygun olacağı kanaatindeyim. Böylece uzmanlık sınavı jürilerinde yer alabilecek adli tıp öğretim üyesi sınavın’da eğitimin bir parçası olduğu ilkesinden hareketle tıpta uzmanlık eğitimine katkıda bulunabilecektir.