Görsel ve yazılı medyada sık sık patlama haberlerini izler veya okuruz. Maddi hasarın yanında çoğu kere yaralanma ve hatta vefat haberleri yer alır. Gerekli inceleme ve araştırmaların yapıldığı ve hazırlanan bilirkişi raporları sonrası patlamanın gerçek nedeninin belirleneceği duyurulur. Sonrasında ne olduğu, patlamanın esas nedeni hakkında bilgimiz olmaz veya basında yer alsa bile çok dikkatimizi çekmez. Ancak hepimizin başına gelmesi muhtemel bu tür kazaların/patlamaların nedenlerinin ne/neler olabileceği hususunda temel bazı bilgilere sahip olmamızın yanı sıra alınabilecek çok küçük önlemlerle patlamaların önüne geçilebileceğini anlamak ve uygulamak günlük yaşantımızda çok önemli olsa gerek. İşte bu amaçla küçük hacimli bu yazı ana hatları ile bu tür kazaların nedenleri ve önlemlerini içerecek şekilde ilginize sunulmaktadır.
Halk arasında kısaca tüp olarak adlandırılan LPG (Sıvılaştırılmış petrol gazı) tüpleri halen kullanım alanı bulmaktadır. Ülkemizde doğal gaz kullanımın yaygınlaşması ile ev ve işyerlerinde kullanımları sınırlı hale gelmeye başlayan bu tür tüplerden kaynaklanan patlama türü kazalar halen meydana gelebilmektedir.
Tüp aslında bir basınçlı kaptır. Ancak basınçlı kapları sadece LPG tüpleri ile sınırlı tutmamak gerekir. Yaşamımızda günlük kullanımlarda mutlaka basınçlı kaplarla ilişkimiz olmaktadır. Belli bir şekle ve boyuta sahip içinde sürekli veya geçici bir süreyle gaz veya sıvı depolanan birkaç litre hacimli kaplardan onlarca metreküp hacme sahip kaplara kadar tüm bu tür elemanlara basınçlı kaplar denilmektedir. Yukarıda adı geçen LPG tüpleri, sanayi amaçlı kullanılan değişik tüpler (oksijen, azot, asetilen vb gazlar için tüpler), hatta tedavi amaçlı evlerde kullanılan oksijen tüpleri, hastanelerde farklı amaçlar için kullanılan tüpler, kompresör tankları, LPG veya LNG taşıyan kamyonların tankları, mutfakların olmazsa olmazı düdüklü tencerelerin hepsi birer basınçlı kaptır.
Bu tür basınçlı kaplar özel şartnamelere uygun olarak imal edilir ve tahribatsız muayene yöntemleri (NDT) ile muayene edildikten sonra piyasaya sunulurlar. Kullanım güvenliğini sağlamak amaçlı bu kaplardan seçilen belli sayıda numune tüp/basınçlı kap alınarak çalışma basınçlarının bir buçuk katı basınç uygulanarak patlatma deneyleri yapılır. Tüm bu tahribatlı ve tahribatsız muayenelerden geçen, belli bir mekanik ömre sahip, bu tür basınçlı kaplar kullanılmaya başlanır. Kullanımları esnasında zamanla bazı değişimlerin olması, çatlakların oluşma ve yorulma hasarının ortaya çıkması ihtimaline karşı belli aralıklarla bu konuda eğitim almış ve yetkilendirilmiş elemanlarca “periyodik kontroller” gerçekleştirilir. Tüm bunların yanında bu tür kapların imalatında kullanılması öngörülen malzemelerin sünek davranması (kolayca hasara uğramayan, eğilip bükülebilen) şartı yerine getirilir.
İşte emniyet açısından yapılan bunca önleme rağmen bu tür basınçlı kapların nadir de olsa patlaması söz konusu olabilir. Basınçlı kaplarda sıvı depolanıyor ise çok fazla endişeye gerek olmadığı açıktır. Çünkü bu kaplardaki sıvı sızmaya başladığı andan itibaren basınç hızla düşer. Basıncın düşmesi tehlikenin azalması veya ortadan kalması anlamına gelir.
Hepimizin görmüş ve/veya yaşamış olmamız muhtemeldir ki hastalarda herhangi bir nedenle kan sızmasının olup olmadığını belirlemek amacıyla bir süreliğine kısa aralıklarla tansiyonun ölçülmesi (kan basıncının sürekli düşüp düşmediğini kontrol amaçlı) benzer bir uygulamadır. Çünkü insan vücudu da kapalı bir sistemdir ve vücut içinde dolaşan kan kalp tarafından belli basınçta sürekli pompalanır. Eğer bir kaçak varsa basınç hızla düşecektir. Ancak basınçlı kap içinde gaz saklanıyor/depolanıyor ise herhangi bir kaçak oluşması halinde etrafta oluşturacağı hasar/yıkım/zarar çok fazla olacaktır. Çünkü gazın basıncı sıvılarda olduğu gibi hızla düşmez. Bu ayrıma dikkat etmekte büyük fayda olduğu açıktır.
Basınçlı kapların yüksek sıcaklığa maruz kalması, delici-batıcı cisimlerle delinmesi veya kabın duvarına zarar verecek şiddette çarpışmaların olması dışında kendiliğinden patlaması pek olası değildir. Pek çok defa yanan bir binada eğer herhangi bir tüp varsa ve alevlere maruz kalıp sıcaklığı yüksek değerlere çıkması söz konusu olacağından tüp sayısı kadar patlamanın olduğunu yine TV haberlerinden izlemişizdir. Tüp hacmi sabit olduğundan termodinamik kanunlarına göre sıcaklığın yükselmesi sonucu kabın iç basıncı artar. Bu arada yüksek sıcaklığa çıkıldıkça metalik malzemelerin dayanım değerleri hızla düşer. Yükselen basıncın kap çeperinde oluşturduğu gerilme artarken diğer yandan dayanım düştüğü için patlama kaçınılmaz olur.
Gelelim ortam patlamasına. Eğer bir ortamda herhangi bir nedenle gaz kaçağı varsa bu gaz o ortamda belli bir konsantrasyona erişir. Bazı gazlar belli karışım oranına erişince başka bir etkene veya kıvılcım/aleve gereksinim olmadan ani yanma oluşur. Bazı hallerde ise gaz belli bir hacimsel orana erişir ve o şekilde ortamda bulunur. Herhangi bir nedenle – örneğin bir alev, elektrik düğmesinin açılmasıyla oluşan bir kıvılcım, iki metal parçanın kıvılcım oluşturacak şiddette çarpışması vb) tutuşma olursa yanma çok hızlı olur. Yanma hızının çok yüksek olması patlama şeklinde kendisini gösterecektir. Bu tür kazalar kapalı oda, konut, işyeri gibi mekanlarda bulunan LPG tüplerinden kaynaklanan sızıntılar veya doğal gaz sızıntılarının istem dışı ve kullananlar tarafından fark edilmeyecek şekilde gerçekleşir.
Ortamda gazın varlığı ancak kokusundan anlaşılabilir. LPG tüplerine sözü geçen koku ayırdımı yapılabilsin diye özel koku yapıcı bir bileşen ilave edilir. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ilk yapılacak iş kapı ve pencereleri açarak hacmin havalandırılması olacaktır. Bu arada LPG gaz yoğunluğu havaya göre daha yüksek olduğundan sızıntı gaz hacmin tabanında toplanır. Bu gazı dışarı atmak için gazın çıkışına yardımcı olmak amacıyla süpürge vb bir gereçle gaz adeta süpürülerek dışarı atılmalıdır. Eğer doğal gaz sızıntısı varsa sızıntı gaz hacmin üst bölgesinde toplanacaktır. Çünkü doğal gazın yoğunluğu havaya göre daha düşüktür. Nasıl yoğunlukları sudan daha düşük olduğundan yağlar suyun üzerinde toplanıyorsa doğal gaz da benzer şekilde üst kısımda toplanır. Bundan dolayı üst kısımlardan bir menfez, pencere vb açılmalı ve gazın hızla kapalı hacimden uzaklaşması sağlanmalıdır. Doğal gaz sızıntısını belirlemek için gaz detektörleri mevcuttur ve kapalı hacimlerde uygun bölgelere- tavana yakın bölgelerde olması tercih edilmelidir- yerleştirilmelidir. Eğer bir sızıntı olursa detektör gazın kesilmesini sağlayarak gaz akışı durdurulmuş olur. Diğer yandan bu tür hacimlerde mutlaka gazın dış ortama akışını sağlayacak menfezler konulmalıdır. Böylece herhangi bir nedenle gaz kaçağı/sızıntısı durumunda bu menfezden hacmin dışına atılması kendiliğinden sağlanmış olacaktır. Genellikle bu konuda yapılan en büyük hata bu menfezlerin kış aylarında kapatılmasıdır. Tabandan yüksekte bulunan bu menfezlerden dışarıdan soğuk hava sızması söz konusudur. Çünkü yoğunluk farkından dolayı ısınan hava üst tarafa doğru hareket ederek soğuk hava alt kısımlara iner. Buna doğal sirkülasyon denir.
İşte tavana yakın bölgelerde toplanan sıcak havanın yoğunluğu dışarıdaki soğuk havanın yoğunluğundan daha düşüktür. Bundan dolayı dışarıdaki daha soğuk ve dolayısıyla daha yoğun hava içeri sızarak ortamın soğumasına ve ısı kaybına neden olacaktır. Ancak herhalde bu kadarcık tasarruf sağlamak için ortam patlaması riskine maruz kalmayı hiç kimse istemez. Bu tür ortam patlamaların sadece kapalı ortamlarda meydana geldiğini söylemek yanlış olur.
Herkesin hafızasında yer ettiğini zannettiğim İstanbul Ümraniye Hekimbaşı çöplüğünde 1993 yılında meydana gelen metan gazı patlaması buna bir örnektir. Uzun yıllar biriken çöplerin arasında oluşan gazlar bir anda tutuşarak ani yanma sonucu patlama meydana gelmiştir. Bu örnekten anlaşılacağı gibi açık veya kapalı ortamda eğer bir gaz birikmesi varsa bu patlamaya hazır beklemektedir. En ufak bir yanma etkeni söz konusu olursa patlama kaçınılmaz olur. Halbuki tüplerde bu tür bir patlama meydana gelmez ve daha emniyetlidir. Halk arasında ortam patlamaları da tüp patlaması olarak adlandırılmakta ve yanlış sonuçlara ve inanışlara/mitlere doğru yol alınmaktadır.
Bir anekdotumu anlatarak konuyu tamamlamak istiyorum. İç Anadolu’da bir ilimizde görev yapmaktayken ilin periferinde bir mahalde bir patlama olmuş küçük sıyrıklarla insanlar kazadan kurtulmuş ancak evin mutfağı büyük hasar görmüştür. Kamu davası açıldığı için mahkeme kararı ile keşif yapılması ihtiyacı doğmuş. Üniversitede doktora yaparken öğretim görevlisi olarak çalışmaktaydım. Tüp imalatı, muayenesi vb konularla ilgilenmekte olduğumdan resen bilirkişi atandım. Keşif için olay yerine ekip halinde gidildi. Hâkim bey kendi soruşturmasını yaptıktan sonra bana olayın teknik boyutunu soruşturarak bir rapor hazırlamam gerektiğini söyledi. Olayın üzerinden altı ay geçmiş olduğunu öğrendim. Dava dosyasına olay “tüp patlaması” olarak geçmiştir. Sorularımıza karşılık evin sahibi tüpü olaydan sonra keşif gününe kadar geçen sürede birkaç defa değiştirdiğini beyan etti. Ayrıca mutfak duvarının komple yıkıldığını ancak yine bu zaman zarfında duvarı da tamir ettirdiğini ifade etti. Ben “bize olayın nasıl olduğunu anlatmasını” istedim. Hasar analizi uygulamalarında altın bir kural vardır. Görgü şahitlerinin mutlaka dinlenmesi, uzun ve sıkıcı da olsa, ilgisiz gibi görünse de ne anlatılırsa anlatılsın sonuna kadar dinlenmesi ve sözünün kesilmemesi gerekir. Bu kuralı esas alarak ev sahibini sonuna kadar dinledim. Anlatılanlara göre “akşam oturmasına komşularına giden aile gece geç saatte evlerine gelirler. Baba su içmek için mutfağa gider. Işığı yakmak için elektrik düğmesine bastığı anda patlama olur”. Evet kaza tüp patlaması değil ortam patlamasıdır. Tüp patlamış olsa metal parçalarının etrafa yayılmış olması beklenir. Üstelik ev sahibi tüpü yeniden boşalma sonrası dolu tüple bayiden değiştirdiğini beyan etmiştir. O halde tüpte bir hasar yoktur. İşte bu örnekte olduğu gibi ortam patlamaları da halk arasında tüp patlaması olarak anılmaktadır. Bu karmaşayı ortadan kaldırmak gerektiği açıktır.
Sonuç olarak: Tüp patlamaları ile ortam patlamaları karıştırılmamalıdır. Tüplerin emniyet kurallarına uyularak imal edildiğini unutmamak gerekir. Uzun süreli sıcaklığa maruz kalmayan tüplerde patlamanın olmayacağını bilmemizde fayda vardır. Daha çok ortam patlaması ile karşılaşma ihtimali yüksektir. Alınacak küçük önlemlerle bu tür patlamaların önüne nasıl geçilebileceği yukarıda anlatılmaya çalışıldı. O halde kurallara ve önlemlere uyarak patlamalardan, istenmeyen kazalardan uzak kalalım. Kazalardan, patlamalardan uzak, önlemlerin dikkate alınarak uygulandığı bir toplumda yaşamak dileklerimle.