Türkiye’nin yayılmacı (emperyalist) ülkelerin baskısından ve yaptırımlarından kurtulma çalışmaları 2010 yılında başladı.
Türkiye’nin, dünyayı sömürmek için her yolu denemiş ve denemekte olan yayılmacı ülkelerin baskı ve kısıtlamalarından kurtulma düşüncesiyle kendi kendine yeterli bir ülke olmak yolunda başlattığı çalışmaların semeresi 2016 yılında alınmaya başlandı.
Özellikle savunma sanayiinde atılan adımları ve gelişmeleri durdurmak için, yayılmacı ülkeler tarafından konan ambargolar ve kısıtlamalar bir bir aşılarak tam bir bağımsızlığa doğru ilerleme yolunda devam ediliyor. Günümüzde yapılan buluşlar, alınan patentler, üretilen silahlar, neredeyse dışa bağımlılığı yüzde 10’nun altına çekmiş bulunuyor.
Türkiye bugün İHA ve SİHA üretiminde en kaliteli ürün sınıfında ve ihracatında ilk sıralara yükselmiş durumda. En önemlisi de, yayılmacı ülkelerin yaptıklarının aksine İHA ve SİHA’larını sattığı ülkelere herhangi bir kullanım kısıtlaması ve koşulu getirmemesi.
Türk silahlı Kuvvetlerinin tüm gereksinimlerini yerli ve milli olanaklarla karşılayan TÜRK HAVA SANAYİİ, TUSAŞ, ASELSAN, BAYKAR, HAVELSAN, STM, ROKETSAN, BMC, KATMERCİLER, NETAŞ ve OTOKAR gerçekte birer efsaneler yaratmış üretici şirketler. Bu şirketlerin çalışmaları ve ürettikleri ile Türkiye artık kabuğunu kırdı ve dünya üzerinde dikkate alınan bir ülke haline geldi.
Özellikle uluslararası toplantılarda gözlemlediğim, Türkiye’nin masaya en son oturan, tüm diğer katılımcı ülkelerin ayakta karşıladığı bir ülke haline gelmiş olması.
Öte yandan 1992 yılında temelleri atılan ve 3 Ekim 2009 tarihinde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ortak bir dil, kültür ve dayanışma temelinde inşa edilmiş olsa da bugün bölgesel ve uluslararası iş birliğinin etkin bir teşkilatı haline dönüşmüş durumda.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın artık birinci hedefi üye ülkeler tarafından Türk dünyasının bütünleşmesi, ikinci hedefi de üye ülkelerin bulundukları kıtalarda Türk Devletleri Teşkilatı’nın karar verici konumda ve ilk söz sahibi olması.
Suriye’de yaşanan gelişmelerde Türkiye’nin üstlendiği rolün ve bölge üzerindeki etkisi, ABD’yi ve AB’yi telaşlandırarak zaman kaybetmeden Geçici Yönetim Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüşebilmek için sıraya girmeleri ve temsilciler göndermesi “Türkiye’nin bölgesel etkisinin” ne denli güçlü olduğunun güzel bir örneği aslında.
Tahminim odur ki, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusu da, bir tarafta yayılmacı güçler, diğer tarafta KKTC-Türkiye’nin oturduğu müzakere masasında sürerken, eninde sonunda Türkiye’nin istediği şekilde sonuçlanacak.
Özetle, “Dünya Tarihi” içinde yer alacak “Türk Birliği” dönemi 2025 yılında fiilen başlamış durumda. Yaklaşık 30 yıl sonra dünya üzerinde yaşayan insanların kullandıkları arama motorlarının tümünde ve eğitim sektöründe yer alacak dijital kitaplarda “Türk Birliği Dönemi” yer alacak.
Ne mutlu bizim kuşağımıza ki, bizler bu dönemin başlangıcının şahitleriyiz ve bu gururu yaşamlarımızın sonuna kadar içimizde hissedeceğiz.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili