ABD, ikinci cihan savaşından sonra dünyayı yönetme projesiyle ve MARSHALL PLANI kapsamında, savaş kalıntılarıyla yardım adı altında, birçok ülke ile birlikte Türkiye’yi de ‘HEGEMONYA’sı altına almanın stratejisini başarıyla geliştirmiş ve uygulamıştır.
Kırklı yıllarda, İngiltere’nin hegemonyası legal olarak devreden çıkarılıp, illegal olarak devam ettirilirken, ABD’nin hegemonyası legal olarak devreye girmiş, illegal olarak yerli işbirlikçilerle uygulamaya geçirilmiştir.
İşbirlikçilerle dayanışma içinde, hegemonya kapsamında halkların beslenmesine SAVAŞTAN KALAN SÜT TOZU uygun görülürken, halk tereyağı yerine savaşlardan arta kalan margarinle desteklenmiştir(!)
Bir taraftan işbirlikçileri kanalıyla tereyağının zararlarını(!) halk arasında yayarken, süt tozunun faydalarını(!)da ”köylü kadınlar çocuklarını sütle beslemiyor” yaftasıyla meşrulaştırma çalışmalarını sürdürmüştür.
Sanayileşmeyi, savaşlardan kalan hurda tank ve uçakları yardım adı altında yöneticilere kabul ettirirken, yedek parçalarını alma şartını dayatarak teknolojik gelişmenin en önemli dinamiğini güdümlü hale getirmiştir.
Eğitimde, Köy Enstitülerini devreden çıkarmak için gerekli halkı yanıltıcı propagandalara devam ederken, yerine alternatif eğitim kurumlarını(din ve Kur’an içerikli) destekleyen yozlaştırıcı süreçleri uygulatan dayatmalarını sergilemiştir.
Üniversite öğrencilerine burs sistemleri geliştirip, başarılı öğrencileri ABD’ye taşıyarak, ‘beyinleri derleme‘ misyonunu gerçekleştirirken, İngilizceyi ‘bilim dili‘ olarak bilinç altına yüklemede başarılı olmuştur.
ABD hegemonyası, Atatürk’ün bilime ve Türkçeye verdiği değeri ve yaptığı ve yaptırdığı tüm çalışmalarını bir kalemde silen ve bilim İngilizce ile olur, ‘Türkçe bilim dili değildir‘ gibi bilim felsefesine ters düşen düşünceleri(!) üniversitede bir kısım öğrencilere ve etkili ve yetkili bazı öğretim üyelerine benimsetme projelerini gerçekleştirmiştir.
Abdülhamit ve Atatürk döneminde toprağın satılmasına ve Filistin topraklarında İsrail Devleti kurulmasına izin verilmemesine karşın, İsrail Devleti’nin kurulması ve tanınmasına zamanın Türkiye’yi yönetenlerinden olur alma becerisini de göstermiştir.
En önemlisi de, ‘Güdümlü Demokrasi’ denebilecek bir yönetme yöntemini zamanın yöneticilerine benimseterek, Nato’ya girme çalışmalarını gerçekleştirip dümen’i de ele alınca, Marshall Planı’nı amaçladığı gibi gerçekleştirip ülkemizin 50 yılını BAĞIMLI halde tutabilmiştir.
İşte günümüzde hayata geçirilen TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI, bu tarihi derinliği olan oyunu bozmaya yönelik en önemli gelişme dinamiklerindendir ve BAĞIMSIZ hareket edebilme kabiliyetini gösteren Türkiye’nin gelişme sürecinde, en büyük adımlarından olan tarihsel belgedir.
ABD hegemonyasından kurtulma sürecinde, milletimizin ”TAM BAĞIMSIZ DİRİLİŞ’E” yönelişini yaşıyoruz.
‘Nas, helalleşme, Ömer adaleti’ gibi din kültürü içerikli kavramlar ancak tam bağımsız bir toplumun özgürce, bilgece ve kavramların felsefesini içeren bir akıl işletme yöntemiyle ‘akıllıca’ algılanmalarının gerçekleşmesiyle mümkün olabilir.
Önce bilim üretiminde, sanat üretiminde ve din algılamalarında özgürlük sonra birbirimizi anlama ikliminin yaşanması ve medeniyetimizin kodlarını yeniden keşfetme mutluluğu…
Yolumuz aydınlık olsun.
Hayırlı olsun!
4 yorum
Çok doğru tespitler. yazıda da anlatıldığı gibi çözüm dört kelime: Çok çalışıp, çok üretmek.
Eğitimde, Köy Enstitülerini devreden çıkarmak için gerekli halkı yanıltıcı propagandalara devam ederken, yerine alternatif eğitim kurumlarını(din ve Kur’an içerikli) destekleyen yozlaştırıcı süreçleri uygulatan dayatmalarını sergilemiştir.
Bu cümleyi tam anlayamadım. Aslında tersi bir eğitim dayatması olmamışmıydı. Bu manada tüm din mensuplarının özgürce kendi dinlerini öğrenmesinden daha doğal ne olabilir. Belki köy enstitülerinde tam tersi seküler bir nesil yetiştirilmesi arzu edilmişti.
Cokdogru tesbitler
Marshall yardımı projesi kapsamında oluşan ve Kur’an’ın okunmasının yasaklandığı,ezanın Türkçe okunduğu,İslamın Kur’an’a göre anlatılamadığı bir ortamda,dindar olan insanların dini(!) koruma adına,bir yandan Kur’an’ın ezberletilerek anlamının devreden çıkartılmasını içeren, islâmın vahyi mesajlarının orjinal kaynakdan edinilmesini yozlaştıran alternatif kurumların yapılandırılmasını destekleyen, emperyalist yaklaşım kasdedilmektedir.
Başka bir açıdan bakarsak,imanı kurtarma adına geliştirilen Kur’an dışı ve mucizelere ağılık veren yorumlarla beslenen, ‘alternatif din’diyebileceğimiz süreçleri başlatan ve günümüzde darbe zeminleri oluşturan yapılanmaları desdekleyen emperyalist yaklaşım kasdedilmektedir.
Köy enstitüleri ,seküler bir eğitim anlayışı değil,bir eğitim metodunun uygulanmasıdır.Ve doğru bir metotdur.
Ancak ideolojik bir yanı vardır.İdeolojik yanı düzeltilerek günümüzde ihtiyaç olan ara eleman sorununu çözebilecek bir sürece sokulabilirdi. Tüm kurumlarda ara elemanı hazırlanmış bir eğitim sistemi gelişme sürecinin temel dinamiğini hazırlamış demektir.Emperyalist projeler,sömürü programı yapan emperyalist güçler, sömürecekleri ülkeyi ve toplumu’olma ve ölme’ yaklaşımına göre planlarlar ve güderler.
Selam ve sevgiler.