Önce birkaç önerme: 1) Genellemeler her zaman hata yapma, birilerini incitme ve yanlış anlaşılma riskini içinde barındırır.
2) Kişinin başka milletlerin değersiz olduğunu iddia ve ima etmemesi şartı ile kendi milletini en çok sevmesi ve övmesi yanlış değildir.
3) Kişinin kendini dışlamamış olması ona, ait olduğu topluluk hakkında haksız, yersiz ve acımasız eleştiri yapma hakkı vermez.
Bu önermeleri daha da uzatmak mümkün ancak bu kadarı da 6 Şubat ve 6 Mart tarihli Medimagazin’lerde değerli bilimadamı Prof. Dr. Erol Özmen hocamızın ‘Psikiyatri Penceresinden’ köşesinde yer verdiği ‘Türk İnsanı’nın Özellikleri’ başlıklı yazıları üzerine mülahazalarımı arz etmem için yeterli diye düşünüyorum. Prof. Özmen, “İnsanın ilişki içinde olduğu insanları tanıması ve onların kişilik özelliklerini bilmesi, kişiler arası ilişkilerde daha başarılı olmasını sağlayacak önemli bir etmen” olduğundan bahisle ve “her gün karşı karşıya olduğumuz Türk insanını tanımanın; hekime diğer insanlarla, hastalarıyla, hekim-dışı sağlık çalışanlarıyla, meslektaşlarıyla, astları ve üstleriyle ilişkilerinde daha olumlu sonuçlar almasına yardımcı olacağı” düşüncesiyle, son iki ayki yazısında bizler için, “her hangi bir araştırmaya dayanmayan fakat kişisel deneyimlerden ve edinilen bilgilerden yola çıkılarak” ‘Türk insanı’nın özeliklerini’ sıralamış. İlk yazısını okuduğumda, 40 yaşına gelmiş, 20’ye yakın farklı ülkede bulunmuş ve en az 30 farklı ülkeden insan tanımış birisi olarak hayret ve dehşete kapıldım. Ancak, “Erol hoca, nasılsa farklı bir yere bağlayacaktır, yoksa benim anladığımı anlatmak istiyor olamaz” zannı -ve ümidi- ile mart sayısındaki yazıyı merakla bekledim. Prof. Özmen, mart sayısındaki yazısında bir önceki ay yazdığı ve değil ‘Türk İnsanı’nın da, hiçbir milletin insanında tümünün bir arada bulunması imkansız ‘özellikleri’ sıralamaya devam etmiş. Bu özelliklerin tümünü burada saymam imkansız ancak Prof. Özmen’e göre Türk insanının bazı özellikleri şunlar: “Türk insanı bahane ve mazeret bulma konusunda ustadır. Geliştirici rekabet, yarışma, tartışma ve müzakere etme kültürü gelişmemiştir. Hiçbir zaman kendi sorumluluğunu kabul etmez; Emek ve çaba harcamadan köşe dönmenin hayallerini kurar. Türk insanı için devlet malı denizdir. Türk insanı, nasihat etmeyi çok sever; fakat nasihat dinlemeyi hiç sevmez. İşe gitmemenin, işi kaytarmanın yolları yaratılır. Türk insanı kendisi eğlenirken başkasının rahatsız olabileceğini düşünemez. En büyük hayali bir fırsat yakalayıp köşeyi dönmektir. Fırsatı değerlendirirken haksız çıkar elde edenler için “bal tutan parmağını yalar” der.”
Geçtiğimiz hafta değerli hocamıza e-posta ile, bu başlık altındaki yazılarının devam edip etmeyeceğini sorduğumda, “bu konuda kararsız olduğunu, bitsin istemediğini, diğer yandan biraz da olumlu özellikler yazmak istediğini” ifade ederek “benim düşünce ve önerilerimi büyük bir merakla beklediğini” yazmıştı. Bunun üzerine, öneriden ziyade düşüncelerimi içeren bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Bilmem bu yazımı Atlantik’in diğer tarafından yazdığımdan mıdır, Türk insanı hakkında bu kadar olumsuz şeyin peş peşe sıralanması beni çok etkiledi. Yüzyıllar boyu üstün bir kültür ve medeniyet oluşturmuş, başka kültür ve inançtaki insanlara kucak açmış, ülkesini ve milletini savunmak için her türlü fedakarlıkta bulunmuş, doğal felaketleri ve ekonomik krizleri özündeki yardımlaşma, dayanışma, yaratıcılık, fedakarlık ve sağlam aile mefhumu ile en az zararla atlatmış bu milletin, bunca güzel özellikleri varken, her millette olabilecek son derece “insani” bu özellikleri bize yakıştırmak niye diye düşündüm. Sayın hocamın yazısını bu özellikleri de nazara vererek en uygun ve en güzel şekilde sonlandıracağına olan ümidimi korumaktayım, aksi takdirde kendisinin yanlış anlaşılabileceği endişesini taşımaktayım.
Bu hafta sizlere Atlantik’in diğer tarafından yazıyorum demiştim. Cleveland State University, Case Western Reserve University, John Carroll University ve Cleveland Clinic Foundation’da bir dizi ders ve konferans vermek üzere 1 aylığına Amerika’dayım. Henüz Cleveland’da ilk günüm olduğu için burası hakkında bir şey yazmıyorum. Ancak 2 hafta sonra buradaki akademik, sosyal ve kültürel yaşamı konu alan bir yazı yazacağımı tahmin etmek çok zor değil. Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle…
10
önceki yazı