14 Mart Tıp Bayramında Dünya ve Türk Tıp Tarihi boyunca görev almış, hizmet vermiş, savaşmış ve bu uğurda can vermiş tüm meslektaşlarımıza saygı, sevgi ve özlemle…
Tıbbın bir bilim dalı olarak kabul edilip temel ilkelerinin yer aldığı, batıl inançlar ve büyülü şifa yöntemlerinin reddedildiği, “Primum non nocere”, “Önce, zarar verme!” aforizmasının yer aldığı “Corpus Hippocraticum” adlı eserin sahibi Hipokrates’ı ülkemiz dahil bütün dünya doktorları bilir ve onun yemini ile mesleklerine başlarlar. MÖ 400 lü yıllarda yaşamıştır Hipokrates, Anadolu topraklarında doğmuş, mesleği icra etmiş ve ölmüştür. Yani bizdendir. Kendisinden 500 yıl sonra yaşamış Bergama doğumlu Galenos daha az bilinmekle beraber gene de tanıdık bir isimdir birçok doktor için. Ama acaba tarih kaç kadın doktoru yazdı tıp tarihinde çığır açan veya ilklere imza atan. Sadece kadın doktorlar mı tarihin yazmadığı; kaç edebiyatçı, kaşif, fizikçi, şifacı ya da kimyacı kadını yazdı tarih bugüne kadar. Erkek egemen toplumlarda kadın olmak hatta insan gibi yaşamak insanlık tarihinin her döneminde zor olmuştur ve ne yazık ki günümüzde de oldukça zordur. Yaşamın her noktasında yer alan ve üreten kadınların, sırf tarihi yazanların genelde erkek olmasından dolayı, isimlerinden hiç bahsedilmedi bazı istisnalar dışında.
Dünya Tıp Tarihinde İlk Kadın Doktorlar: Agnodice ve Metrodora
Kadınların doktor olmaları uzun süre yasaktı dünyada. Doktor olmayı çok isteyen Antik Yunanlı Agnodice isimli kadın, saçını kesip erkek kılığına girerek bu yasağı deldi. İskendiriye’deki tıp okuluna girerek kimseye fark ettirmeden tıp eğitimini tamamlayıp doktor oldu ve erkek kılığında mesleğini icra etmeye başladı. Bir gün Atina sokaklarında gezerken doğum sancısı çeken bir kadının çığlığını duydu. Kadına hemen yardım etmek isteyen Agnodice’nin kendisine dokunmasını istemeyen kadını giysilerinin altında sakladığı kadın kimliğini göstererek ikna etti ve sağlıklı bir şekilde doğum yapmasını sağladı. Bu olaydan sonra hamile kadınlar doğum için Agnodice’ye gitmeye başladılar. Agnodice’nin çok müşteri çekmesini kıskanan erkek doktorlar, kendisini hâlâ erkek sandıkları için kadın hastaları baştan çıkarmakla suçlayarak ölüm cezasına çarptırılmasına neden oldular. Bu durumda Agnodice kadın olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Bu defa da tıp okuduğu ve doktorluk yaptığı için ölüm cezasına çarptırıldı. Bu kararın ardından kadınlar ayaklandı, hatta ölüm cezası veren erkek yargıçların eşleri de tepkilerini gösterdi. Bazı kadınlar “Agnodice idam edilirse biz de onunla birlikte ölüme gideriz” diyecek kadar sert bir direniş gösterdi. Eşlerinin ve diğer kadınların yoğun baskılarına dayanamayan yargıçlar, Agnodice’in cezasını kaldırdı ve bundan sonra sadece kadınlara bakmak şartıyla kadınların da doktorluk yapmasına izin verdi. Böylelikle Agnodice ilk kadın doktor ve jinekolog olarak tarihe adını yazdırdı.
Bir diğer kadın doktor çağının ötesinde bir jinekolog olarak tarihe adını yazdıran Metrodora dır. Tıp tarihinde Hipokrates, Galenos ve Agnodice Antik Yunan’da tarih sahnesine çıkarken Metrodora Roma İmparatorluğunun doğduğu dönemde bir Mısırlı olarak, jinekoloji alanında yaptığı inanılmaz buluşlarla çağdaşlarının arasında ön plana çıkmayı başarmıştır. Metrodora Yunan ve Roma toplumlarının aksine cinsiyetçi olmayan bir ortamda büyümüş ve oldukça iyi bir eğitim almıştır. Jinekoloji alanında bir araştırmacı ve eğitmen olarak yapmış olduğu çalışmalar, kendi döneminde yaşayan meslektaşları arasında son derece saygın bir yer edinmesine olanak sağlamıştır. Tüm buluşlarını alfabetik sıra içerisinde kayda geçiren Metrodora, kariyeri boyunca jinekoloji ile ilgili olarak çok sayıda tedavi yöntemini kayıt altına almıştır. “Kadın Hastalıkları Ve Tedavileri” kitabı Tıp literatüründe, bir kadın tarafından yazılmış bilinen en eski metindir.
Ortaçağda Avrupa’da kilisenin etkisine giren hekimlik bilgi ve düşüncenin yerine dogmaların etkisine girmiş, kadınlara ise yasaklanmıştır, tek istisnası 11. Yüzyılda İtalya’daki Salerno Tıp Okuludur ve bu arada jinekoloji dersleri bir kadın hekim olan Trota tarafından verilmiştir. 13.-17. Yüzyıllar arasında Avrupa’da hekimlik yapan kadınlar cadılıkla itham edilerek binlercesi ölüm cezası ile cezalandırılmış ve “cadı avı” diye bilinen insanlık tarihinin en karanlık dönemi olarak tarihteki yerini almıştır. Günümüz Dünyasında ise tıp fakültesinde okuma hakkını elde eden ilk kadın Elizabeth Blackwell’dir. Ancak onun da 1849 yılında mezun olmasına rağmen 1853 yılına kadar mesleğini yapmasına izin verilmemiştir.
Osmanlı İmparatorluğunda İlk Kadın Doktor: Zaruhi Kavalcıyan (1877-1969)
Tıp tarihinde kadınlar Antik Yunan ve Mısır’da adlarını duyururken Osmanlı’da kadınların hekimlik yaptığına dair en eski bilgi 15. Yüzyılda cerrahi müdahale yapan “tabibe” minyatürlerinin yer aldığı Sabuncuoğlu Şarefeddin’in “Cerrahiyetü’l Haniyye” isimli eserinde görülmektedir. Osmanlı’da usta-çırak yöntemi ile yetişen kadın ebeler ve kadın hekimeler yıllarca kadınların sağlık problemlerine çare aramışlardır.
Osmanlı’da Tıp fakültesini bitiren ilk kadın doktoru ise 19. Yüzyıl sonunda Ermeni asıllı Zaruhi Kavalcıyan olarak görüyoruz. Babası Boston Tıp Fakültesi mezunu bir doktor olan Serope Kavalcıyan’dır. Zaruhi Kavalcıyan 1877 yılında Adapazarı’nda dünyaya gelmiş, 1898’de Adapazarı Amerikan Kız Koleji’nden mezun olduktan sonra, aynı yıl Osmanlı’da kadınların tıp okuması yasaklandığı için Amerika’ya giderek İllinois Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimini tamamlayarak tekrar Adapazarı’na dönüp bir dönem babasının yanında hekimlik yapmış ve aynı zamanda Amerikan Koleji’nde biyoloji dersleri vermiştir. Birinci Dünya Savaşı yıllarında aktif olarak hekimlik yaparak, yardım ve bakım kuruluşlarında görev alan Zaruhi Kavalcıyan, daha sonraları İstanbul’a taşınmış, Doktor Kaval ismiyle bir yandan mesleğini sürdürmüş, bir yandan da Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde ders vermeye devam etmiştir Üsküdar’da 1969 tarihinde vefat eden Zaruhi Kavalcıyan, Feriköy Ermeni Proteston Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.
Türkiye’de İlk Kadın Doktor Safiye Ali (1894-1952)
Türkiye tarihine bakıldığında kadınlara sağlık alanında eğitim alma hakkı verilen ilk meslek ebeliktir. Ebelik mesleğini eğitimli olarak yapmak isteyen kadınlar, ilk kez 1843 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne’de eğitim görmüşlerdir. Kadınlara ebelikten sonra 1909 yılında hemşirelik ve hastabakıcılık alanlarında da diploma alma hakkı tanınmıştır. Türkiye’de ilk kadın doktor olarak araştırma yapıldığında Safiye Ali ismi karşımıza çıkmakla birlikte o dönemlerde ülkemizde kadınların tıp fakültelerinde okumaları yasak olduğu için Safiye Ali tıp eğitimini Almanya’da almıştır. 2 Şubat 1894 tarihinde İstanbul’da doğan Safiye Ali küçük yaşta babasını kaybetmiş ve dedesi Emin Paşa’nın konağında büyümüştür. Balkan Harbi’nden çok etkilenen Safiye Ali, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde öğrenciyken doktor olmaya karar vermiştir. Ancak bu dönemde de kızlar Tıp Fakültesi’ne kabul edilmediği için 1916 yılında kolejden mezun olur olmaz, devlet bursu ile Almanya Würzburg Üniversitesi Tıp Fakültesine kaydolmuş ve eğitimini tamamlayarak, tek Türk olarak girdiği doktorluk sınavını birincilikle kazanıp doktor olarak İstanbul’a dönmüştür. Ancak kısa bir süre sonra kadın ve çocuk hastalıkları uzmanlık eğitimi için Almanya’ya tekrar gitmiş, burada Dr. Ferdinand Krekeler (Ferdi Ali) ile evlenmiştir.
Tek isteği yurduna dönerek çalışmaya başlamak olan Safiye Ali, Haziran 1923’te Türkiye’nin ilk kadın doktoru olarak çalışma iznini almış ve Cağaloğlu’nda ilk muayenehanesini açarak çalışmaya başlamıştır. Yalnızca muayenehane hekimi olmakla kalmayan Safiye Ali ilk kız tıp okulunda jinekoloji ve obstetrik dersleri vererek, kızlara tıp eğitimi veren ilk kadın akademisyen olarak tarihe geçmiştir. Kadın olduğu için düşük ücretler teklif edenlere, “eşit işe eşit ücret” ilkesiyle karşılık vererek kadın hakları konusunda da aktif olarak rol oynamıştır. Doktorluk yanında Türk Kadın Birliğindeki çalışmaları ve kadın haklarıyla ilgili görüşleri gazetelerde yer almış Türk Kadınlar Birliği’nde Sıhhiye Komisyonu Başkanlığı yapan Safiye Ali fuhuşla mücadele için de çalışmalar yürütmüştür.
Anne sütünün besleyici üstünlüğünü savunan Safiye Ali anneleri emzirmeye teşvik etmiş, eğitimler düzenlemiş ve uygulanışını takip edecek bir sistem kurmuştur. Özverili çalışmalarının başlangıç noktası sayılabilecek Süt Damlası Bakım Evleri sayesinde bütün çocukların süte ulaşmasını sağlamayı ve anneleri bilinçlendirmeyi hedefleyerek, bu sistemin içinde Türkiye’nin ilk pediatri kliniği sayılabilecek nitelikteki Hilal-i Ahmer Hanımlar Merkezi Küçük Çocuklar Muayenehanesi’nde anne adaylarına ve annelere sağlıklı ve modern çocuk bakımı, gebelik ve emzirme ile ilgili eğitim vermiştir. Bunun yanı sıra sütten kesilmiş çocuklar hakkında bilimsel çalışmalar yürütmüş, bilimin yanında insan odaklı bir sivil toplum yapılanması inşa ederek ihtiyaç sahibi genç annelere kundak, çocuk bezi, giysi gibi yardımlar sağlamıştır. Bütün bu çalışmaları gönüllü olarak yapmıştır.
Safiye Ali bilimsel çalışmalarını üç büyük uluslararası kongrede sunarak ülkemizi başarı ile temsil etmiştir. Bunlardan biri olan Londra Kadın Doktorlar Kongresi’nde tek Türk kadın doktor olduğunun altı çizilince, nezaketle Türkiye’deki ebelik eğitiminin İngiltere’dekinden köklü, üstelik teoride ve pratikte daha nitelikli olduğuna dikkat çekmiştir.
Hem iyi ve donanımlı bir doktor, hem bir bilim kadını, hem de gerçek bir yurtsever olarak pek çok yenilik ve hizmete imza atan Safiye Ali yakalandığı meme kanseri nedeniyle hastalığı sonrasında yerleştiği Almanya’da 58 yaşında hayatını kaybetmiştir. Erkek meslektaşları tarafından çekememezlik yüzünden zaman zaman iftira ve karalamalara maruz kalan Safiye Ali genç Türkiye Cumhuriyeti’nde bulunduğu süre içerisinde mesleki becerilerini para kazanmaktan çok toplum yararına kullanarak modern Türk kadınının mücadelesine çok önemli katkıda bulunmuştur.
Safiye Ali ile eş zamanlı olarak öğrenim gören Bedriye Bedri Almanya’da, Semiramis Ekrem ve Hayrünnisa Hanımlar İngiltere’de tıp eğitimlerini tamamlamışlardır.
Türkiye Cumhuriyeti’nde Tıp Eğitimi Alan Öncü Kadın Doktorlar
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılıp, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin kuruluşu ile birlikte kendi ülkelerinde okuyup hekim olmak isteyen Türk kızları kadın hakları savunucularının uğraşları sonucunda 1922 – 1923 ders yılında ilk kez tıp fakültesine kabul edilmişlerdir. 1922 yılında on kız öğrenci Tıp fakültesine kabul edilmiş ve bunlardan altısı 1928 yılında tıp fakültesinden mezun olmuştur. Bu öğrencilerden Dr. Suat Rasim Giz (genel cerrahi, daha sonra Türkiye’nin ilk göğüs cerrahı olmuştur), Dr. Fitnat Celal Taygun (genel cerrahi), İffet Naim Onur (jinekoloji ve genel cerrahi), Dr. Sabiha Süleyman Sayın (çocuk hastalıkları ve sağlığı), Dr. Hamdiye Abdurrahim (Rauf) Maral (dermatoloji, fizik tedavi ve radyoloji) ihtisası yapmışlardır. Dr. Müfide Kazım Küley ise dahiliye ihtisası yapmıştır, kadınların tıp fakültelerine girmesinin mücadelesini yapan en etkin isimlerden biridir ve ilk mezunlar içinde akademik kariyer yapan tek hekimdir.
Tıp Alanında Akademik Kariyer Yapan İlk Türk Kadın Prof. Dr. Fatma Müfide Kazım Küley (1899-1985)
Prof. Dr. Fatma Müfide Kazım Küley; 1904 yılında Sakız Adası‘nda doğmuştur. İlk Kadın Türk doktoru, İlk Kadın Klinik Profesörü, İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Kliniği Gastroenteroloji Bölümü kurucusudur. Müfide Küley‘in Babası, Morali Ali Bey‘in oğlu askeri hekim Kazım Ali Bey‘dir. İlk ve orta öğrenimini Sakız Adası‘nda, liseyi Çamlıca Kız Lisesi‘nde tamamladıktan sonra İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi‘ne kız öğrenci alınmadığı için eğitimine İstanbul Darülfünunu Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünde başlamıştır. 1921 yılında Fen Fakültesi‘nden mezuniyeti sonrasında, Müfide Küley ve kız arkadaşlarının tıp fakültesine başlama istekleri, İslamcı yayınların başlattığı kampanya ile Sıhhiye Meclisi’nin kadınların hekim olamayacaklarına dair bir mazbata çıkarmasıyla olumsuz sonuçlanmıştır. Fatma Müfide Küley; 1922 yılında on kız arkadaşı ile birlikte yeniden tıp fakültesine başvuru yapmış ve İstanbul Darülfünun Rektörü Prof. Dr. Besim Ömer Akalın‘ın desteği ile tıp fakültesine kabul edilmiştir. Fatma Müfide Küley, tıp fakültesine devam ettiği sırada fen fakültesi mezunu olması sebebiyle; çalışmak ve para kazanmak zorunda olduğu için öğretmen açığını kapamak üzere getirilen “mecburi memuriyet” statüsüne dahil edilmiş ve tıp öğrenimi sırasında Üsküdar Selçuk Hatun Kız Sanat Mektebi‘nde “Malumatı Fenniye, Hıfzısıhha ve Çocuk Bakım Muallimliği” yapmıştır. 1928 yılında tıp fakültesinden başarılı bir şekilde mezun olan Dr. Müfide Küley; 1 Eylül 1929 tarihinde öğretmenlik görevini bırakıp, tıp fakültesinde II. Dahiliye Kliniğinde Prof. Neşet Ömer Bey’in asistanlığını yapmak üzere işe başlamıştır. 1930 yılında Dahiliye Kliniğinin Başasistanı olan Dr. Küley; aynı yıl Tıp Fakültesi Mecmuası‘nda “Dr. Fatma Kâzım-Asistan” imzasıyla ilk makalesi yayınlanmıştır. 1933 yılında “dahiliye mütehassısı” unvanını almaya hak kazanan Dr. Müfide Küley, Kadıköy’de muayenehane açmıştır.
Fatma Müfide Küley, 1936 yılında Haydarpaşa Numune Hastanesi Dahiliye Kliniği’nde iç hastalıkları uzmanı olarak çalışmaya başlamıştır. 1937 ve 1938 yıllarında eğitim almak ve gözlem yapmak amacıyla; Viyana, Berlin, Düsseldorf ve Törnsheide Sanatoryumlarında bulunmuştur. 1943 yılında Prof. Dr. Tevfik Sağlam‘ın III. Dahiliye Kliniği’nde doçent olarak göreve başlamıştır. 1945 yılında Türk Tıp Cemiyeti genel sekreterliği, 1949 yılında Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği‘nin kurucu üyeleri arasında yer almıştır. 1952 yılında ilk kadın klinik profesörü olmuştur.1960 İhtilali sırasında Milli Birlik Komitesi tarafından 147 öğretim görevlisi ile birlikte görevinden alınan Prof. Dr. Müfide Küley; 1961 yılında Türk Tıp Cemiyeti başkanı olmuş ve 27 Nisan 1962 tarihinde de tekrar hastanedeki görevine geri dönmüştür. 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nin İç Hastalıkları Kliniği‘nde gastroenteroloji bölümünü kurarak, 1973 yılına emekliye ayrılıncaya kadar gastroenteroloji bölümünü yönetmiştir. 1993 yılında kendisine İstanbul Üniversitesi tarafında onursal doktor payesi verilmiş, 26 Aralık 1995 günü 91 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Türkiye’nin İlk Kadın Cerrahı: Operatör Doktor Suat Rasim Gız (1903-1980)
1922 yılında tıp fakültesine ilk kayıt yaptıran ve mezun olan altı kadın doktordan biridir Suat Rasim. 1927 yılında fakülteyi bitirmiş ve 1931 yılında genel cerrahi uzmanı olmuştur. O tarihlerdeki bir gazete kupüründe “ 26 yaşında 500 ameliyat yapan kadın operatör Rasim kızı Suat “ başlığı ile yer almıştır. Aynı haberden anladığımıza göre Şişli Çocuk Hastanesi Hariciye (genel cerrahi) kliniğinde çalışmakta, çalışmakta olan bölümün ihtimam ve temizliği göze çarpmakta ve beş yaşında bir çocuğun mesanesinden bir saat on beş dakika süren ameliyat sonucunda fındık büyüklüğünde bir taş çıkardığı yazmaktadır.
Türkiye’nin İlk Kadın Beyin Cerrahi Uzmanı Dr. Aysima Altınok
1929 yılında Erzincan’da dünyaya gelen Aysima İlkokulu Erzincan’da, ortaöğrenimini İstanbul Kız Lisesinde tamamlamış ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1952 yılında mezun olmuştur. Bir yıl Cerrahpaşa 3. Cerrahi Kliniği’nde Genel Cerrahi asistanlığından sonra Doç. Dr. Feyyaz Berkay ile Nöroşirürji Departmanı’nın kuruluşundan itibaren üç yıl asistan eğitimi almış, ancak üniversitede Nöroşirürji Kürsüsü kurulmadığı için 1956’da Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde Op. Dr. Hami Dilek ve Op. Dr. Ertuğrul Saltuk yanında eğitimini tamamlayarak 1959 yılında beyin cerrahi uzmanı olmuştur. Türkiye’nin ilk kadın beyin cerrahı olan Aysima Altınok, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde göreve başlamış ve klinik şefi olarak görevine devam etmiştir. 1968’de Prof. Dr. Feyyaz Berkay ve Prof. Dr. Bülent Tarcan ile Türkiye’de ilk Nöroşirürji Cemiyeti kurucuları arasında yer almış, İstanbul Tabip Odası üyeliği, İstanbul Cerrahi Derneği üyeliği, Nöropsikiyatri Derneği üyeliği, Bakırköy Akıl Hastanesi Vakfı kurucu üyeliği ve başkan yardımcılığı yapmıştır. 1990’da Sağlık Bakanlığı tarafından yılın en başarılı uzman hekimi seçilen Aysima 1992 yılında 38 yılı aşan resmi görevinden ayrılmıştır, Hiç evlenmeyen ve çocuğu olmayan. Dr. Aysima Altınok meslek hayatı boyunca çalışıp kazandığı ne varsa, büyük çoğunluğunu kız çocuklarını okutmaya adamış ve çok sayıda kız çocuğunun idolü olarak ödüllendirilmiştir.
Dr. Hatice Bodur (1902-1993) Kimyager-Tıp Hekimi, İlk Kadın Kulak Burun Boğaz Uzmanı
İstanbul Darülfünunu Fen Fakültesi Kimya Bölümünü pekiyi derecesi ile bitirerek kimyager olmuş, Fizik-Kimya-Biyoloji (FKB) bölümünde asistanlık yaparken 1931 yılında da Tıp Fakültesine kaydolmuştur. Mezun olduktan sonra Biyokimya ve Kulak Burun Boğaz alanlarında ihtisas yapmıştır. Türkçe, Almanca ve Fransızca olarak 36 tane makalesi yayınlanmıştır.
Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu (1906-1987) İlk Türk Kadın Patalog
Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu; 1906 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası Avukat Mehmet Şevki Bey, annesi Fatma Rahime Hanım‘dır. Kamile Şevki Mutlu, 1924 yılında İstanbul Kız Lisesi, 1930 yılında İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi‘nden mezun olmuştur. 1928 yılında öğrenci olduğu dönemde lenfogranülomatoz üzerinde yaptığı araştırmanın bulgularını içeren makalesi Darülfünun Tıp Fakültesi Mecmuasında yayımlanmış ve kendisine akademik bir dergide yazısı yayımlanan ilk Türk bilim kadını unvanını kazandırmıştır. Tıp fakültesini bitirdikten sonra patoloji ihtisasına başlamış, 1931 yılında, yaptığı çalışmalarla ilgili 4. Milli Tıp Kongresi’nde bir sunum yapmış, 1933 yılında eğitim amacıyla gittiği Almanya‘da Berlin Tıp Fakültesi Patoloji bölümünde iki yıl süreyle çalışmış, 1934 yılında böbreküstü bezi medulla bölgesindeki kromaffin hücrelerinin sitoplâzmalarındaki özel kromaffin granüllerini ortaya çıkaran yeni bir teknik geliştirmiş ve “Şevki Metodu” olarak literatüre geçmiştir. 1935 yılında Almanya’da ki eğitimini tamamlayıp İstanbul’a dönerek Patoloji uzmanı unvanını alarak Türkiye’nin ilk kadın patoloji uzmanı olmuştur. Türkiye’ye döndükten sonra Ankara Numune Hastanesi‘ne patoloji uzmanı olarak atanmış ve hastanede patoloji laboratuvarı kurmuştur. Ankara Tıp Fakültesi‘nin kurucu öğretim üyelerinden olan Dr. Kamile Şevki Mutlu; 1945 yılında Ankara Üniversitesi‘ne bağlı olarak Histoloji ve Embriyoloji kürsüsüne profesör unvanı ile kurucu başkan olarak atanmıştır. Kurucu öğretim üyesi olarak görev aldığı Ankara Tıp Fakültesi‘nin 19 Ekim 1945 tarihinde gerçekleştirilen açılış töreninde “Morfoloji Bilimlerinin Tıp’daki Önemi” başlıklı ilk dersini vermiştir. Ankara Üniversitesi yönetiminde de görev alan Prof. Mutlu, 1951 yılında Ankara Üniversitesi senatosuna seçilmiştir.
Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu yönetimindeki Ankara Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Kürsüsünde, 1954 yılında Türkiye’nin ilk elektron mikroskobu laboratuvarını kurmuş, 1955 yılında orijinal mikrograflara dayalı histoloji bilgileri veren “Histoloji” isimli ders kitabını yayınlanmıştır.
Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu; 1959 – 1962 yılları arasında ABD‘nin Pennsylvania eyaletinin Philadelphia kentinde, Pennsylvania Üniversitesi‘nde konuk öğretim üyesi olarak bulunmuştur. 1976 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nden emekli olan ve benimde öğrencisi olma şerefine eriştiğim Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu hocam 1994 yılında TÜBİTAK tarafından Hizmet Ödülü‘ne layık görülmüş, 3 Ekim 1987 tarihinde de Ankara’da yaşamını yitirmiştir.
Prof. Dr. Fatma Perihan Çambel (1909-1987) Türkiye’de Patoloji ve Kanserle Mücadelede Öncü Bir İsim
Prof. Dr. Fatma Perihan Çambel, 17 Ağustos 1909 tarihinde İstanbul‘da doğmuştur. Babası Mustafa Kemal Atatürk‘ün yakın arkadaşlarından eski milletvekili ve Türk Tarih Kurumu kurucularından Hasan Cemil Çambel ve annesi Remziye Hanım‘ın dört çocuğundan biridir.
Prof. Dr. Fatma Perihan Çambel, 1928 yılında Amerikan Kız Koleji’nden, 1934 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1934-1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesi Patolojik Anatomi, 1936 – 1938 yılları arasında da İç Hastalıklarında asistan olarak görev yapmıştır. 1938-1945 yılları arasında Vakıf Gureba Hastanesinde, 1945 -1948 yılları arasında Ankara Numune Hastanesinde patolog olarak görev yapmıştır.
Prof. Dr. Fatma Perihan Çambel 1947 yılında Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun kurulmasına öncülük etmiş, 1948-1949 yılları arasında Washington Üniversitesi St. Louis Tıp Fakültesi ve Barnard Deri ve Kanser Hastanesinde kanser araştırma laboratuvarında araştırmalar yapmıştır. 1949-1952 yılları arasında Florida Gainesville Üniversitesinde; patoloji, onkoloji ve normal ve neoplastik dokuların biyolojisi dersleri ile kanser biyolojisi dersleri öğretim üyeliği yapmış ve profesörlüğe seçilmiş, 1952 yılında Türkiye‘ye dönmüştür. 1952- 1963 yılları arasında Ankara Kanser Hastanesinde Patoloji şefliği yapmıştır. Yurt içi ve yurt dışında kanser araştırmalarında aktif bir şekilde rol alarak, deneysel ve bilimsel kanser çalışmaları ile dünya çapında tanınmış. Kanseroloji ve Ekoloji Derneğini (1976) kurmuş, Türkiye Atom Enerjisi Komisyonunda görev yapmıştır. 1983 yılında, Amerikan Kanser Kurumu tarafından “Onursal Üyelik Payesi” ile ödüllendirilmiş, 21 Ocak 1987’de İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.
Prof Dr. Türkan Akyol (1928-2017) İlk Kadın Sağlık Bakanı ve Kadın Rektör
12 Ekim 1928’de İstanbul’da dünyaya gelen Türkan Hoca ilk ve orta öğrenimini subay olan babasının görevi nedeniyle Anadolu’nun çeşitli okullarında, lise eğitimini İstanbul’da Erenköy Kız Lisesi’nde tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1953’te mezun olmuştur. Aynı fakültenin Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini almış, 1965′te doçent, 1970′de de profesör olmuştur. Fransa ve Hollanda’da kısa dönem burslu olarak çalışan Akyol, 1959’dan 1962’ye kadar New York’taki Albert Einstein Tıp Fakültesi’nde solunum fizyolojisi ile ilgili çalışmalarına devam etmiştir. Türkiye’nin veremle savaşında, göğüs hastalıkları alanında fakültesinde uzun yıllar görev yapmış, on binlerce doktor ve uzman hekimin yetişmesine katkıda bulunmuştur. Benim de fakültede hocam olmuş ve 1979 yılında mezuniyet töreninde diplomamı elinden alma şansını vermiştir. Üniversitedeki akademik çalışmaları yanı sıra Türk siyasetinde de görev almış, 26 Mart 1971’de Türkiye’nin ilk kadın Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olarak kabineye girmiştir. 13 Aralık 1971 tarihine kadar bu görevi yürüten Prof. Akyol 1980 yılında Ankara Üniversitesinin ilk kadın rektörü olarak seçilmiş, 1982’de YÖK Kanunu’na karşı çıkması nedeniyle YÖK’ün onayı ile rektörlük görevinden ayrılarak tekrar öğretim üyeliğine dönmüştür. 1983 yılında Prof. Dr. Erdal İnönü’nün davetiyle Sosyal Demokrasi Partisi’nin kurucuları arasına katılmış, 1987′de 18. dönem milletvekilliği seçimlerinde İzmir Milletvekili seçilmiştir. Erdal İnönü’nün Başbakan Yardımcısı olduğu Demirel hükümetinde 1992’de Kadın İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı olarak dışardan atanan Akyol, 25 Haziran 1993 – 27 Temmuz 1994 tarihlerinde 50. hükümette de görevini sürdürmüştür. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Onursal Üyeliği ve Sosyalist Enternasyonal Kadınları Şube Başkan Yardımcısı görevlerinde de bulunan Türkan Akyol, 1955’te evlendiği okul arkadaşı, meslektaşı Prof. Dr. Turhan Akyol ile 62 yıl boyunca yaşamı paylaşmış, 7 Eylül 2017 tarihinde tedavi gördüğü hastanede 89 yaşında Ankara’da hayata gözlerini yummuştur.
Prof. Dr. Türkan Saylan (1935-2009) Cüzzamla Savaş Öncüsü
Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey ile evlendikten sonra Leyla adını alan İsviçreli Lili Mina Raiman çiftinin beş çocuğunun en büyüğü olan Türkan Saylan13 Aralık 1935 günü İstanbul’da dünyaya gelmiş, Kandilli İlkokulu ve Kandilli Kız Lisesi’nde ilk, orta ve lise eğitimini tamamladıktan sonra girdiği İstanbul Tıp Fakültesini 1963 yılında bitirmiş. 1964-1968 yılları arasında SSK Nişantaşı Hastanesi’nden Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanlığını almıştır. 1968 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa başlamış,1971’de İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere’de ileri eğitim görmüş 1974’de Fransa’da ve 1976’da İngiltere’de kısa süreli çalışmalar yaptıktan sonra, 1972’de doçent, 1977’de profesör olmuştur. 1982–1987 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nı, 1981–2001 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yürütmüş, uzun yıllar Türkiye’de Lepra ile savaşta özverili çalışmalar yaparak hem yurtiçinde hem de yurtdışında ismi lepra ile özdeşleşmiştir. 1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başlamış Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurarak lepralı hastalara birebir ulaşmış, hem tıbbı hem de sosyal konularda özveriyle hizmette bulunmuştur. Bu özverili çalışmaları ile 1986’da Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” ile ödüllendirilmiş, uzun yıllar Dünya Sağlık Örgütü’nün lepra konusunda danışmanlığını yapmış ve Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesi ve başkan yardımcısı görevlerini yürütmüştür. İstanbul Üniversitesinde Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasında yer almış 1981-2002 yılları arasında 21 yıl gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi başhekimliğini yapmıştır. 1990’da oluşturulan “İÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev almış ve 1996’ya kadar müdür yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatörlüğünü yapmıştır. Dermatoloji Kliniği öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalışmış ve 13 Aralık 2002’de emekli olmuştur. Emekli olduktan sonra kurucusu ve başkanı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) çalışmalarına ağırlık vermiş, yol arkadaşları ile birlikte yurdun dört bir yanında kız çocukları başta olmak üzere binlerce öğrencinin çağdaş eğitim almasına iş hayatına atılmasına katkıda bulunmuştur. Yaşamının son 17 yılında bir yandan meme kanseri ile mücadele ederken, diğer yandan Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı Başkanlığı’nı yürütmüş ve ÇYDD deki çalışmalarına hiç aksatmadan devam etmiştir. Ancak bu yoğun çalışma nedeniyle kanserle mücadeleye yenilerek 18 Mayıs 2009 tarihinde hayata veda etmiştir.
Prof. Dr. Ayhan Çavdar (1939-2019) İlk Pediatrik Onkoloji Bölüm Kurucusu
Türkiye’nin ilk pediatrik onkoloji bölümünü kuran Prof. Dr. Ayhan Okçuoğlu Çavdar 1930 yılında Adana’da dünyaya gelmiş, 1947’de Erenköy Kız Lisesi’ni ve 1953’te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra, aynı fakültede Pediatri Kliniği’nde uzmanlık eğitimini tamamlayarak, 1961′de doçent, 1966′da profesör olmuştur. Uzmanlık sonrası çalışmalarını çocukluk dönemi kan hastalıkları ve kanserleri konusunda devam ettirerek 450 ye yakın yurtiçi ve yurtdışı yayın yapmış ve çok sayıda ödülle ödüllendirilmiştir. 1975-1982 yıllarında TÜBİTAK tarafından desteklenen Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji ve Çinko Eksikliği birimlerini kurmuş ve başkanlıklarında yapmıştır. 1987′de Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı olarak Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Araştırma Merkezi’ni kuran Prof. Çavdar 1987-1993 yıllarında bu merkezin başkanlığını yürütmüş, 1993′te Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) kurucu üyesi olmuş ve aynı yıl seçimle TÜBA başkanlığına getirilmiştir. 1997′de Tübitak Eser Elementler Çalışma Grubu’nu kurmuş ve 1997-2002 yılları arasında başkanlığını yürütmüştür. 1997′de ikinci kez TÜBA başkanlığına seçilmiş ve bu görevine de 2000 yılına kadar devam etmiştir. 2000 yılında kendisine Kurucu Başkan unvanı verilmiş ve Şeref Üyesi seçilmiştir.
Öğrencisi olmaktan büyük onur duyduğum ve hayatımdaki idollerden biri olan Prof. Dr. Ayhan Çandar Türk Hematoloji Cemiyeti kurucusu, İnternasyonal Pediatrik Onkoloji Derneği (SIOP) ve Amerikan Pediatrik Hematoloji-Onkoloji Derneği’ne (ASPHO) Türkiye’den seçilen ilk üye, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) kurucu üyesi ve seçimle gelen İlk başkanıdır. Türkiye’de tıp biliminde birçok ilke imza atan Atatürk ve Cumhuriyet’in ışıklı yolunda yetişmiş Prof. Dr. Ayhan Okçuoğlu Çavdar, 24 Haziran 2019 tarihinde 89 yaşında Ankara’da vefat etmiş ve 28 Haziranda son yolculuğuna uğurlanmıştır.
Son Söz
Bugün kadın doktorların, görevlerini yapabilmeleri bize çok doğal geliyor fakat ilkleri başarmak hiç kolay olmadı. Asırlardır birçok şey için mücadele eden kadınlar, hâlâ pek çok konuda mücadele etmeye devam ediyorlar. Umarız ki bir gün kusursuz eşitlik sağlanır.
Doktorluk insan canı ile uğraşmayı gerektirdiğinden önce can diyen insanoğlu için çok kutsal bir meslek olarak görülmesi gerekir. Ancak 21. yüzyılda ülkemizde doktorlar başta olmak üzere sağlık çalışanlarına uygulanan ve bazen ölümle sonuçlanan şiddet önü alınamaz bir şekilde artmaktadır. Hipokrat “Tıp sanatının sevildiği her yerde insanlık için de sevgi var demektir” özlü sözü ile hem doktorların mesleklerini severek yapmalarını hem de toplumun bu mesleği icra edenlere şiddet değil sevgi göstermeleri gerektiğini vurgulayarak tüm insanlık için sevginin ve barışın yolunun tıp sanatını sevmekten geçtiğini bildirmektedir. Şiddetsiz bir toplumda barış içinde yaşayacağımız ve kutlayacağımız 14 Mart Tıp bayramları dileği ile bu yazıyı şiddete maruz kalarak hayatlarını kaybeden, COVID-19 salgınında savaşta canları pahasına ön cephede mücadele ederek yaşamlarını kaybeden tüm sağlık emekçilerine adıyorum.
Kaynaklar
1. İlk Kadın Doktor ‘Agnodice’in Film Gibi Hikâyesi – Webteknohttps://www.webtekno.com 23 Oca 2022
2. Çağının Ötesinde Bir Jinekolog: Metrodora – Aklınızı Keşfedin https://aklinizikesfedin.com › Kültür › Biyografiler 29 May 2020
3. Metrodora – Sağlık Kenti Blog | 0 850 222 53 68https://www.kentsaglikgrubu.com 26 Şub 2017
4. Hayat veren ve yaşatan onlardır: İlk kadın hekimler – tarihhttps://tarihdergi.com › osmanlilardan-cumhuriyete-sagl…1 Nis 2019
5. Osmanlının ilk kadın doktoru: Ermeni Zaruhi Kavalcıyan https://www.ermenihaber.am 2017/07/14
6. Tıbbın Kurtuluşu: İlk Kadın Doktorlar – Matematiksel https://www.matematiksel.org › … › Tarih 16 Kas 2019
7. Sapmaz B, Kaya Z.S. Safiye Ali, Türkiye’nin İlk Kadın Hekimi – Acilci.Net https://acilci.net
8.Cumhuriyetin İlk Kadın Doktoru – Sağlık Kenti Blog – Kent …https://www.kentsaglikgrubu.com › blog › cumhuriyetin-i…29 Oca 2017
9.. İlknur Genç Kuzuca TÜRKİYE’ DE TIPTA UZMANLIK VE AKADEMİSYENLİK AŞAMALARINDA CİNSİYETÇİ YAKLAŞIMLAR https://dspace.ankara.edu.tr Yüksek Lisans Tezi, 2007
10.Türkiye’nin İlk Kadın Tıp Doktorları kimlerdi? – Bilimma https://www.bilimma.com › turkiyenin-ilk-kadin-doktor…Safiye Ali ( 1891-1952)
11. Buluşları ve Tedavileriyle Tıp Biliminin Öncüsü Olan 15 Türk …https://onedio.com 7 Eyl 2018
12.Anılar ve Düşünceler: Bir Beyin Cerrahının Yaşamıhttps://www.acibadem.edu.tr › etkinlikler › tip-fakultesi…
13. Aysima Altınok kimdir? Aysima Altınok kaç yaşında, nereli …https://www.haberler.com › Gündem 7 Mar 2021
14. https://www.nobelmedicus.com PROF. DR. FATMA PERİHAN ÇAMBEL (1909-1987) Türkiye’de Patoloji ve Kanserle Mücadelede Öncü Bir İsim
15. Perihan Çambel – Biyografi.infohttps://www.biyografi.info › kisi › perihan-cambel
16. Prof. Dr. Fatma Perihan Çambel – Hipokratisthttp://hipokratist.com › Doktorlar 8 Şub 2019
17. Prof. Dr. Müfide Küley – Hipokratisthttps://hipokratist.com › Doktorlar 22 Oca 2020
18.Prof. Dr. Ayhan Okçuoğlu Çavdar’ı kaybettik – Herkese Bilim https://www.herkesebilimteknoloji.com 25 Haz 2019
19.Türkiye’nin ilk pediatrik onkoloji bölümünü kuran Prof. Dr Ayhan Çavdar…https://www.medimagazin.com.tr 27 Eki 201