Günümüzde yediden yetmişe dünya genelinde yaygın kullanıma kavuştuğu her fırsatta bildirilen sosyal medya, kendine özgü ifade biçimlerini barındırıyor. Her ne kadar çeşitli sosyal medya uygulamalarının olduğu belirtilse de aslında belli başlı sosyal medya mecraları popüler ve bu mecraların da kendi içinde ağırlık verdiği bir iletişim şekli var. Yazılı iletişim, sözlü iletişim, görsel iletişim ve bunların odağında etkili iletişim unsurları… Sosyal medyada sağlanan iletişimin yüz yüze iletişimden ne yönüyle değiştiği sorgulandığında, iletişim şeklinin ve hatta Türkçe’nin dahi dönüştüğü bir çağın içinde buluyoruz kendimizi.
21. Yüzyılın getirilerinden birisi şüphesiz ki, dijital teknolojilerin gelişimi ve yeni medya, özellikle sosyal medyanın her alanda merkezi bir hal alması diyebiliriz. Fakat her yeni teknoloji de gündeme gelen olumlu ve olumsuz etkiler konusu elbette sosyal medya için de çokça bilimsel yazında ve medya kanallarında yer aldı, alıyor da… Söz konusu çift yönlü etkilerin, iletişim odaklı ele alındığında, Türkçe’yi de etkilediği kaçınılmaz bir gerçek.
Şimdilerde okuma, yazma alışkanlıklarının sosyal medya ile farklılaştığı, günlük yaşam aktivitelerinin çevrimiçi ağlarda gerçekleştiği ve böylece birlikteliklerin de, kurulan iletişimin kalitesinin de sosyal medya tarafından belirlendiği bir çağda yaşıyoruz. Kimi zaman yazılı mesajların giderek kısaltmalar dahilinde iletildiği, kimi zaman bir emojinin onaylama ya da onaylamama ifadesinin yerine geçtiği ve daha pek çok örnekte aslında yazılı, sözlü ve hatta sözsüz iletişimin dönüştüğü görülüyor.
Öyle ki özellikle dijital mecraları daha çok tercih eden genç kuşakların düz yazı, şiir, hikâye gibi edebiyat türlerini günümüzde çevrimiçi olarak takip ettiği, bununda okuma ve yazma alışkanlıklarını olumsuz yönde etkilediği bir gerçek. Diğer bir konu ise, kültür ve değerlerin aktarımına aracılık eden Türkçe’nin doğru ve etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı.
Tıpkı ağacın köklerinin güçlü bir şekilde toprağa bağlı olması gibidir değerlerimiz ve değerlerimizi kuşaktan kuşağa aktarmada en güçlü aracımız dilimiz…
Değerler toplumun geneli tarafından kabul edilen ve davranışlara yön veren ortak kavramlardır ve hatta değerlerin, duygu, düşünce ve davranış boyutu olduğu belirtiliyor [1]. Yani, kişi kıymet ifade eden bir kavramı doğru kabul etse de duygusal olarak hissetmiyorsa o değeri uygulamaya geçiremiyor. Peki sosyal medyada değerler aktarımı ele alındığında, duygu, düşünce ve davranış boyutları yeterince işlev kazanabiliyor mu? sorusu da gündeme geliyor. Kişinin düşüncelerini ve düşüncelerine yön veren duygularını sosyal medyada etkin bir şekilde harekete geçirmesi mümkün olabiliyor mu?
Türkçe değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasındaki en güçlü aracımızdır. Önceleri değerler kuşaktan kuşağa, dededen toruna, anne-babadan çocuğa, öğretmenden öğrenciye gibi farklı kombinasyonlar eşliğinde yakın çevrede, duyguların da katıldığı yüz yüze iletişim biçimi ile aktarılırken, artık dünyanın diğer bir ucundan değer aktarımına maruz kalıyoruz. Bunun için internet bağlantısı olan mobil bir cihaz yeterli oluyor; değerler sistemi geniş ölçekteki küresel çevrimiçi ağlar ile bambaşka bir hal alırken aktarım ve buna yön veren Türkçe’nin nasıl kullanıldığı da merak konusu…
Diğer yandan, farklı kültürlerin edebiyatlarına bakarak ortak siyasi hareketleri, duygu ve eğilimleri ile ahlak anlayışlarının yakalanabileceği belirtiliyor [2]. Kuşakların tanımında da sıklıkla ifade edilen ortak kültür, değer ve yaşanmışlıkların olması ve bunların kuşaktan kuşağa aktarılması ile geleneklerin ve kültürel değerlerin yaşatılmasında edebiyat ve aslında özünde Türkçe’nin doğru kullanımı, baş rolü oynayan bir faktör olarak ele alınabilir. Hatta edebiyatına bakarak o kültürün duygusal eğilimini anlamak da mümkündür.
Yeni kuşaklar için; “Oyuncak yerine tablet bilgisayarlarla oynarlar” tabiri tamamen bir benzetme olarak ele alınırsa iyi niyetli anlaşılıyor, fakat bu durumun Türkçe kullanımını etkilediği de bir gerçek. Klavye aracılığıyla iletilecek mesajların, çoğunlukla hızlı yazmaktan kaynaklanan yanlış yazımlara, anlatılacak şeyin ifade ediş nezaketinden uzak bir şekilde az kelime kaynağı kullanılarak yetersiz anlatımına, cümle kurmak yerine sık kullanılan kısaltmalara maruz kaldığı ve bunun da okuma ve yazma alışkanlıklarına ket vurduğu bir gerçek. Okumuyoruz, yazmıyoruz ve hatta hareket yetisi kaybını dahil edersek yaşamıyoruz…
Özellikle kontrolsüz teknoloji kullanımının çocuğun gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerine işaret ediliyor. Buna göre, hareketsiz bir şekilde ekran başında oturarak parmak hareketi ile internette dolaşmaktan kaynaklanan konuşma bozuklukları ve daha ötesi öğrenilmiş otizm konusu, çocukların duygusal zekalarının gelişiminin ne şekilde etkilendiğini ortaya koyuyor [3]. Bunun gibi söz konusu yeni dijital hastalıkların, okuma, yazma alışkanlıklarını yok etme pahasına, kişilerde güçlü bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor.
Okuma/Yazma Yerine İşaretler, Emojiler…
Sosyal medyada sözler, işaretler, fotoğraflar ile duygusal ifadeler küresel çapta çevrimiçi ağlarda dolaşıyor ve yaydığı duygusal anlam o paylaşıma maruz kalan kişilerin duygusal durumunu etkileyerek kişiden kişiye yayılım gösteriyor. “Sosyal ağların şaşırtıcı gücü” isimli eserde yer alan pek çok sosyolojik ve deneysel çalışmalar sonucunda, çevrimiçi sosyal ağların tıpkı gerçek yaşamdaki sosyal ağlarda olduğu gibi, yüksek derecede etkileme gücüne sahip olduğu ortaya koyulmuş. Buna göre, duyguların üç dereceye kadar kişiden kişiye yüksek etki göstererek yayıldığı, dördüncü seviyede düşüş gösterdiği vurgulanıyor [4].
Yani, sosyal medyada paylaşım yapıldığında ağda yer alan arkadaşlar, arkadaşların arkadaşları ve onların arkadaşları duygusal olarak etkileniyor. Söz konusu duygusal yayılım aynı zamanda “duygusal bulaşma” olarak ifade ediliyor. Deneysel çalışmalar ile araştırmacıların ilgilendiği yeni bir alan olarak duygusal yayılım gösteriyor ki; duygularımız bilimsel kategori olarak ele alınıyor. Burada, duyguların doğru bir şekilde aktarılıp aktarılmaması etkili iletişimin de konusudur. Uzun uzun konuşarak karşımızdakini ikna etme becerilerimizi, önceleri olduğu gibi mektup, kompozisyon vb. yazma deneyimlerimizdeki bize özgü ifadelerimizi ele aldığımızda, aradaki uçurum aslında günümüzde Türkçe’nin az kullanılmasının etkilerini ortaya koyuyor.
Pek çok örnekte ilişkilerin sosyal medyada hızlıca başladığı ve yine aynı hızda sosyal medyada sonlandığı görülüyor. İletilen bir mesajın doğru ifade edilmesi ve bunun için de ilgili kelimelerin özenle seçilmesi gerekirken, diğer yandan da emoji kullanımı devreye giriyor; bir mesajın sonuna gülen emoji koyulması dahi mesajı olumlama da etkili olurken, hiç kullanılmaması karşı tarafa kişinin ciddi olduğu yönünde fikir veriyor [5].
Türkçe Kullanımı Bilimi de Etkiler
Tüm disiplinlerin iletişiminin sağlanmasında bir köprü görevi gören Türkçe’nin etkin kullanımı bilimi de etkiler. Bilimsel yazının da ortak bir dili vardır. Bu dil kapsamında kullanılan kelimeler ve anlatım tarzı bilim insanlarını ve ilgilenen herkesi ortak noktada buluşturur. İnsanların ortak duygu, düşünce ve iletişim alanı kullandığı dil, özel olarak vurgulamak gerekirse Türkçe kadar olmaktadır. Burada, Türkçe’nin aslında yaşantımızda ne kadar büyük öneme sahip olduğu anlaşılıyor.
Disiplinlerin kendine özgü bir terminolojisi vardır ve bu terminolojinin kullanımındaki etkinlik de ortak dil oluşuma katkı sağlar. Bu yüzden okuma alışkanlıklarını, yazma alışkanlıklarını azaltmak ya da dijital teknolojileri işe katıp kopyala/yapıştır iletişimi sağlamak, bilimi yakalamada olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Kaynaklar
[1] Tarhan, N. (2019). Duyguların psikolojisi ve duygusal zekâ. 23. Baskı. İstanbul: Timaş Yayınları.
[2] Küçükaydın, M.A., Arslan, R., & Sağır, Ş.U. (2014). Çok kültürlülüğün medya, edebiyat, oyun ve müziğe yansımaları. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 7(34), 583–593.
[3] Tarhan, N., Ekinci, Y., & Tugun-Ünal, A. (2021). Dijital Sağlık Okuryazarlığı: Yeni Dijital Hastalıklar ve Siberkondri. İstanbul: Der Yayınları.
[4] Christakis, N. A., & Fowler, J.H. (2012). Sosyal ağların şaşırtıcı gücü ve yaşantımızı biçimlendiren etkisi. İstanbul: Varlık Yayınları.
[5] Tutgun Ünal, A. (2021). Sosyal medya: etkileri-bağımlılığı-ölçülmesi. 2. Baskı. İstanbul: Der yayınları.