Anesteziyoloji, tıbbın her alanında olduğu gibi büyük ilerlemelere ve değişikliklere sahne oldu. Her geçen gün yeni ilaçlar, uygulamalar ve araçlarla tanıştık. Uygulamaya giren her şey hastanın güvenliğini artırmak ve sağaltımını hızlandırmak adına yapıldı.
Anestezi uygulaması sırasında en önemli yardımcı cihazlar, şüphe yoktur ki anestezi cihazlarından sonraki sırayı alan monitörlerdir. Monitörler, hastanın her saniye yakından izlenmesine ve gereken tedavilerin bir an önce yapılmasına olanak sağlayan cihazlardır. Nabız oksimetreleri, kapnograflar, EKG ve otomatik sürekli tansiyon ölçerler anestezinin olmazsa olmazlarıdır. Üniversite ve bazı eğitim hastanelerinde, koşullar el verdiğince bu cihazlarla ameliyat odaları donanmaktadır. Ancak diğer hastanelerde bu koşulların tümünün sağlandığından yana ciddi kaygılar taşımaktayım. Bu alanda yapılacak bir standardizasyon tüm hastaların hak ettikleri güvenli koşulları sağlayacak ve anesteziyolog açısından ise en önemli dayanaklardan birini oluşturacaktır. Hata olasılığı sınırlandırılarak, yasalara karşı da hekimi güçlendirecektir. Durumu bir örnekle paylaşmak istiyorum; eğer kapnograf yoksa yenidoğan anestezisinin uygulanamayacağı modern dünyada kabul gören bir olgudur. Sormak istiyorum, kaç hastanede kapnograf kullanılmaktadır? Hala merkezi oksijen sistemlerinden yoksun hastanelerle doludur ülkemiz. Tüm bu olanaksızlıklara karşın ortaya konulan iş niteliklidir.
Çalışılan ortamda anestezik gazların atılmasını sağlayan sistemler bulunmamaktadır. Her hastada kullanılan anestezik ajanlardan anesteziyolog daima payına düşeni almaktadır. Enfeksiyon riski en yüksek tababet alanlarından birini de oluşturmaktadır. Kapalı ortamda ve yüksek stres katsayısı ile çalışmanın kaçınılmaz sonucu olarak, sıkça psikolojik sorunlar da yaşanabilmektedir. Tüm bu ağır çalışma koşullarına rağmen anestezistlerin, radyologlar gibi daha kısa çalışma süreleri ve uzun izin süreleri yoktur. Hastaya harcadıkları zaman bir cerrahla aynı olduğu halde yasal olarak alabilecekleri ücretler, cerrahinin % 30’u kadardır! Bu oldukça düşündürücüdür. Serbest çalışan hekimlerin en ciddi sorunlarından biri ücretlendirmedir. Tüm hekimlerin kazanımlarının gün geçtikçe azaldığı bir gerçektir; ancak anesteziyologların bu sorunu eskidir. Her geçen gün iş bulma kaygısı ile daha düşük ücrete rıza göstermek zorunda kalan anestezi uzmanı sayısı da artma eğilimindedir. Aynı ücretlendirme sistemi üniversite hastanelerinde yapılan mesai dışı özel hasta uygulamaları için de geçerlidir. Bir anestezi öğretim üyesinin zamanı, muadili bir cerrahtan daima daha ucuzdur! Özellikle yeni TCK’daki düzenlemeler de göz önüne alınacak olursa, bu durumun iş barışını bozduğu düşüncesindeyim.
Tüm olanaksızlıklara, kısıtlamalara rağmen ülkemizde anestezi, batı ülkelerinden önemli bir farklılık göstermemektedir. Branşlaşmaların getirdiği özen, artan bilgi birikimi ve mesleğini seven ve iyi yetişmiş hekimlerin ülkeye yayılması günümüzden 20 yıl öncesiyle kıyaslanamaz durumdadır. Anestezi donanımlarında yapılacak standardizasyon ve koşulların iyileştirmesi ülkemiz insanının hak ettiği mükemmel sağlık koşullarının kolayca sağlanmasına önemli katkıda bulunacaktır. Gerekli düzenlemelerin yapılması için Sağlık Bakanlığı’na, Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği’ne, Türk Tabipleri Birliği’ne büyük ödevler düştüğü kanısındayım.