Ülkemde bilimsel okuryazarlığın oluşması gerçekten zor bir süreç çünkü elde etmeye çalışanlar yani akademik bir kariyer yapmak isteyenler bunu yaşayarak anlıyorlar. Kişinin bunu öğrenme sürecinde kendisine düşen sorumluluklar oldukça fazla ancak sadece kendi çabası sürecin kısalmasını sağlamaya yetmeyebiliyor. Çünkü yurt dışındaki bilim insanlarının daha erken bu süreci aştıklarını gördüm. Araştırdıklarını, bulduklarını, yaptıklarını, gözlediklerini ve eleştirilerini bilimsel bir makale olarak dünya ya kolayca aktarabiliyorlar. Aslında her bilimsel yazıyı bir bilimsel haber olarak değerlendirebiliriz. Ancak ülkemizde bu bilimsel haberleri çıkarabilmekte gecikmekteyiz. Her yazı tipinde örneğin bir romanda olduğu gibi yazılmasında ve aktarılmasında bazı usuller var. Ama her şeyden önce bu sürece başlarken önemli olan bilime katkı sağlayabilecek bir ürünü oluştururken bu ürünün gerçekten bir katkı sağlayıp sağlayamayacağı konusu. Bunun içinde öncelikle benzer konuda çok sayıda bilimsel makalenin okunması gerekiyor. Okunan makalelerinin nitelikleri ve vurguladıkları zamanla kavranabiliyor. Kişinin daha sonra ki yaşantısında mesleği ile ilgili veya doğadaki olaylarda bilimsel farklı yönü kavramasını kolaylaştırdığını görüyoruz. Yani bilimsel bir bakış elde etmek için ilk kural çok sayıda bilimsel makale okumanın gerektiğidir.
Birçok insanın bilime katkı yapabilme kaygısı olmadığı için çok azımız buraya yazacaklarımı merak edip okuyacağını düşünüyorum. Niye böyle, çünkü öncelikle bilimin bir ihtiyaç olması gerekiyor. Yani bilim bir araç değil bir amaç olmalı. Bilim kullanmak için değil üretmek için yapılmalı. Birçok ülkede böyle veya gelişmiş entelektüel düzeyi yüksek toplumlarda böyle denebilir. Bence bilime aynı peynir ekmek veya hava su gibi ihtiyaç duyulabilmelidir. Böyle olabildiği ve değeri fark edilebildiği zaman toplumca onu çoğaltmaya ve daha çok üretmeye belki başlayabiliriz. Günümüz dünyasında bunun örnekleri oldukça fazla, hızla gelişen toplumlar var. İlk aklıma gelen en son ayın güney kutbuna insansız araç iniş yapan Hindistan, sonra üretim devi olan Çin, Japonya ve kendi küçük üretimi büyük Kore. Daha sonra Avrupa ve Amerika sayılabilir. Hatta artık Afrika ülkelerinden bile oldukça fazla sayıda bilimsel çalışma çıkmakta, gün geçtikçe daha çok isimlerini görmeye başladım.
Peki bu güzel ülkem neden geriliyor. Halen güzel ülkemin eski ve köklü devlet üniversitelerinden yılda toplam 3-5 arası SCİ veya SCİ-E makale üretildiğini görüyoruz. Hatta bu kadar az bildirime rağmen bu güzel üniversitelerimin akademisyenleri çok iyi olmakla gururlanabiliyorlar. Bir çok eski üniversitemizde tıp fakülteleri ile birlikte binlerce akademik personel varken toplam sadece 3-4 bazılarında yıllık sadece 1-2 çalışma çıkarılabilmesi bence üzülmemiz geren bir durum. Bu durumu bir an önce yenmemiz ve üniversitelerimizi gerçekten bilim üreten merkezler haline getirmemiz gerekiyor. Aslında bilim üretmek üniversitelerin bence meslek eğitiminden öncelikli ilk görevi ve işi olmalı. Çünkü meslek eğitimi süreci böyle bir bilimsel gelişim ile pekişirse daha çok anlam kazanacak.
Neden zorlanıyoruz?
ODTÜ, URAP Laboratuvarının da aralarında olduğu 11 üniversite sıralama kuruluşu, ARWU, CWUR, LEIDEN, NTU, QS, RUR, SCIMAGO, THE, USNEWS ve WEBOMETRICS’in, 2022’de Türkiye’deki toplam 206 üniversitenin dünya sıralamalarına ilişkin değerlendirmelerini yapıp raporlaştırmış. URAP’ın yayımladığı rapora göre, Türkiye’den sadece 9 üniversitemiz, 2022 yılında açıklanan dünya sıralamalarında ilk 500’de yer alma başarısını gösterdiği bildirilmiş. Buna göre, ODTÜ 336, Hacettepe Üniversitesi 433, İstanbul Üniversitesi 450, İTÜ 384, Bilkent Üniversitesi 485, Boğaziçi Üniversitesi 437, Koç Üniversitesi 477, Sabancı Üniversitesi 434 ve Çankaya Üniversitesi 173. olmuş. Bu üniversiteler dışında hiçbir üniversitemiz bu sıralamaya girememiş. Ayrıca ilk 500’ e yakın Erciyes, Gazi, Ankara ve Ege üniversiteleri var. Aslında bu rakamlar üniversitelerimizin uluslararası düzeydeki yerlerini göstermekte. Ne yazık ki çocuklarımızın geleceklerine katkı sağlayacak üniversiteler olabilmeleri için, çocuklarımız kadar sorumluluk bu kurumlara da düşmekte. Yani sadece bina yapmakla olmuyor, beyinlerle ve kurumsallaşma ile oluyor.
Neler yapılabilir ?
Kişinin bilimsel okuryazar olma yolunda sorumluluklar hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bulunmaktadır. Bizler kişisel gelişimimiz için sürekli merakımız yüksek tutmalı bilimsel kaynakları sürekli takip edip okumalı ve eleştirel düşünce becerilerimizi geliştirmeliyiz. Okuduğumuz bilimsel yazılardan dergilerden veya makalelerden özetler çıkarmalı notlar almalıyız. Daha da önemlisi sürekli anlamlı sorular sorabilmeliyiz. Ancak sorular tekerrürden ibaret olmamalı o konu ile ilgili tüm bilgiye sahip olup eksiği fark eden bir bakış açısı ile olmalıdır. Mutlaka bu sonsuz evrende daha özele inmeli ve kendi ilgi alanlarımızı belirleyerek araştırmaya ve daha çok okumaya devam etmeliyiz ki farklı olanı fark edebilelim. İlgi alanımız ne kadar spesifikleşirse yani sınırları ne kadar daraltabilirse sonsuz bilgi evreninde bir limana yaklaşıp o derece daha verimli olabileceğimizi düşünüyorum.
Aslında bilim okur yazarlığı sürecinde bütün bunların yanında süreci en baştan hızlandırabilecek olanın sistemin bilim için çalışabilecek uygun zeki çalışkan kişileri seçebilmesi ve yönlendirebilmesidir diye düşünüyorum. Sistem kişileri seçebilir ve yeteneklerini ortaya çıkarabilirse işte o zaman başarılı bir toplumun temelleri atılmış olacaktır. Bu ise ancak iyi planlanmış bir eğitim sistemi ile olabilir. Özellikle Almanya’nın eğitim sisteminde çocukları ortaokulda iken yeteneklerine ve becerilerine göre yönlendirebilmesi oldukça önemli bir örnektir. Bu sayede tüm öğrencilerin üniversite kapısına varmasına gerek olmadan ülkelerindeki gerekli teknik ara elemanlarında bu eleme sayesinde belirlenebilmesi sağlanmaktadır.
Son söz
Sonuç olarak bilimsel okuryazarlığın elde edilebilmesi uzun ve meşakkatli bir süreçtir ancak bu yetenek elde edildiğinde ise asıl kalıcı olana erişildiği anlaşılacaktır. En gerekli olan kişinin mutlak kendi yüksek çabasıdır. Başlangıçta herkese zor gelecektir ama bu yönde ilerleyen başka bilim insanları örnek alınarak veya onlarla görüşülerek mutlaka bu dürtümüzü diri tutabiliriz. Hatta feyz alabiliriz. Yeter ki merakımız bitmesin. Bilim yolculuğumuza devam edelim. Herkese başarılar dilerim.
Doç Dr Vaner Köksal
27.09.2023
Kaynaklar:
- Bilim okuryazarlığı nedir? Neden önemlidir? https://yazbuz.com/bilim-okuryazarligi-nedir/
- Bilim, Halkın bilimi ve Bilim okuryazarlığı. Tübitak yayınları kaynak internet web sayfası.
- Bilimsel okuryazarlık. Ekşi sözlük. kaynak internet web sayfası.