Türkiye’de Petrol var mı, yok mu? konusu yıllardır tartışılmaktadır. Son zamanlarda ulusal basına yansıyan keşifler ve bununla ilgili her kesimden yapılan değerlendirmeler bunun en açık göstergesidir.
Türkiye’de petrol aramacılığı Osmanlı döneminde başlamış olup Musul, Trakya (Mürefte, Şarköy, Ganos, Hora), Van-Erzurum (Kürzot, Pulk, Katranlı, İskenderun (Çengen) bölgeleri ilk inceleme yapılan sahalar olmuşlardır. Hatta Musul Petrolleri için Alman ve İngiliz bankaları Türk Petrol Şirketi‘ni kurmuşlardır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu şirkete Amerikan ve İngiliz şirketleri ile Gulbenkyan isimli bir ermeni de hissedar olmuştur. Şirketin ismi de Irak Petrol Şirketi olarak değiştirilmiştir.
Cumhuriyet dönemi petrol aramlarımız 1926 yılında 792 nolu “Petrol Kanunu” ile hızlanmıştır. 1929 yılında Osmanlı devleti tarafından yurt dışına Maden Mühendisliği eğitimi almak için gönderilen Cevat Eyüp Taşman davet edilerek ülkemizin petrol olanakları yönünden incelemeler yaptırılmıştır.
Cevat bey hükümete sunduğu raporda,
“Petrol işleri çok riskli, büyük sermaye isteyen ve pek çok miktarda teknik malzeme ve eleman gerektiren bir iştir, dar bir bütçe ile hükümetlerin değil büyük sermayeli ve muazzam teknik kabiliyetleri olan petrol şirketleri ancak bu işin hakkından gelir“
şeklinde hükümete tavsiyelerde bulunmuştur [1]. Amerika’ya dönüşte şirketlerin Türk petrollerine ilgisini artırmak için büyük çaba sarf eden Cevat beyin o günkü yorumunun günümüzde geçerliliği tartışma konusudur.
O günden bu yana ülkemizde petrol arama faaliyetleri hız kesmeden artmış 1927-1928 yıllarında Van Petrolleri Emil Mayan isimli bir Fransız sermayedara devredilmiştir. 1928 yılında Çımağıl petrolleri gözden geçirilmiştir. Amerikan Standart Oil Şirketi Mürefte, Boyabat, Mardin-Cizre bölgelerinde jeolojik araştırmalar yapmıştır.
1929 yılında Cizre-Harbol asfaltitlerinin jeolojik incelemeleri yapılmıştır.
1930 yılında ilk kez bir Türk ekibi ülkemizin petrol olanakları değerlendirilmek üzere incelemeler yapmıştır. Trakya’da Mürefte, Finike asfaltitleri, Çıralı doğal gaz sızıntısı, Mardin-Cizre-Şırnak-Harbol-Zivengök-Kerbende petrol sızıntıları, Çımağıl, Hasankale, Kürzot petrolleri, Mapavri (Çayeli), Katranlı, Divanhüseyin, Neftik, Pulk, Boyabat bölgelerindeki petrol emarelerinin jeolojik incelemeleri yapılmıştır.
1933 yılında 2189 nolu kanunla “Petrol Arama ve İşletme İdaresi” ve “Altın Arama İşletme İdaresi” adıyla iki kurum kurulmuştur.
1934 yılında dönemin Ekonomi Bakanı Celal Bayar’ın huzurunda Basbirin’de ilk derin sondaj kuyusuna başlanmıştır.
1935 yılında 2804 sayılı kanunla MTA kurulmuştur. MTA altın, kömür gibi madenlerin aranması yanında petrol arama işlerini “Petrol Grubu Direktörlüğü” aracılığıyla gerçekleştirmiştir.
1937 yılında Hermis’te başlanan sondaj kuyusunda petrol ve asfalt emarelerine rastlanmıştır. Mardin ilindeki petrol aramalarına devam edilirken Adana, Trakya ve Van bölgelerinde de araştırmalara devam edilmiştir.
1935 yılında Trakya’da yapılan 4 küçük sondajda petrol emarelerine, 1936-1937 yıllarında Mürefte’de yapılan sondajlarda gaz fışkırmış ve petrol emarelerine rastlanmıştır.
1937 yılında Van’ın Muradiye ilçesi Kürzot köyünde petrole rastlanmıştır.
Adana yöresinde 1935 yılında Hoca Ali civarında 3 küçük sondaj, 1939 yılında yapılan daha büyük sondajlarda gaz emarelerine rastlanmıştır.
Hatay’ın anavatana katılmasında sonra 1940 yılında Çengen civarında yapılan sondajda petrole rastlanmıştır.
Gaziantep bölgesi Sazgın mevkiinde 46 metrede petrole rastlanmıştır. Cizre‘de petrol arama çalışmaları jeolojik, jeofizik etütlerle başlamıştır.
Ülkemizde ekonomik anlamda ilk petrol kuyusunun yer aldığı Ramandağ bölgesindeki arama çalışmalarına 1934 yılında başlanmıştır. 1937 ve 1938 yıllarında yapılan ayrıntılı jeolojik çalışmalar sonucunda 1939 yılında Ramandağ, Maymune boğazında açılan 1 nolu kuyuda 1048 metreden günde 10 ton petrol üretimine başlanmıştır.
Daha sonra üç kuyu daha açılmış olup beşinci kuyudaki verim 921 metrede günde bir ton olarak gerçekleşmiştir. Arkasından aynı bölgede 6, 7 ve 8 nolu kuyular açılmış, 1945 yılında açılan 8 nolu kuyudaki verim ise 1350 metrede günde 5-6 ton olmuştur.
1942 yılında bölgede günde 10 ton petrol işleyen bir rafineri dahi kurulmuştur.
1947 yılında açılan 9 nolu kuyuda ise günde 40-50 ton petrol elde edilmiştir. Olumlu sonuçlardan sonra Garzan sahasında da jeolojik etütlere başlanmış açılan sondaj kuyularında petrol çıkması üzerine günlük kapasitesi 1000 ton olan ikinci bir rafineri kurulmuştur.
1926 yılından bu yana ülkemizde Trakya, Adana, İskenderun, Gaziantep ve Mardin’de yapılan petrol amaçlı sondajlar, Raman ve Garzan sahalarında üretime dönmüştür. 1954 yılında 6326 nolu kanunla “Petrol Dairesi” kurulması sonucunda ülkemizde petrol arama amaçlı jeofizik ve jeolojik incelemeler artmıştır [2, 3].
Petrol Dairesinin kurulmasıyla birlikte ülkemizde toplam 14 adet petrol arama şirketi kurulmuştur. Bu şirketlerin bir tanesi Türk, bir tanesi Alman, bir tanesi Hollanda ve 11 tanesi Amerikan şirketidir. Bu şirketlerin tamamı Petrol Kanununa göre arama ruhsatları alarak faaliyete geçmişlerdir.
Bu çalışmalar sonucunda ülkemizin petrol içerebilecek sahaları çok ümitli, ümitli ve az ümitli olarak değerlendirmeye alınmıştır. Çok Ümitli sahalar Güneydoğu Anadolu, Antakya-İskenderun, Adana-Mersin ve Trakya bölgeleri; ümitli sahalar Van-Muş-Hınıs-Malazgirt, Sivas-Erzincan-Erzurum, Rize, Malatya, Çorum-Çankırı, Ankara-Tuz Gölü-Konya Ereğli, Antalya, Niksar-Boyabat-Kastamonu-İzmit; az ümitli sahalar ise Karadeniz Dağ kuşağı ve Toroslar olmak üzere tortul kalınlığı daha az olan bölgeler olarak değerlendirilmiştir.
Yapılan jeolojik, jeofizik incelemeler sonucunda elde edilen veriler değerlendirilerek MTA personellerinden Cahit Erentöz ve Zati Ternek tarafından Türkiye Petrol Haritası oluşturulmuştur [4]. Bu haritaya ülkemizdeki petrol ümitli alanlar ve petrol emarelerinin bulunduğu yerler işlenmiştir. Bu harita sadece petrol emarelerini göstermekte olup doğal gaz emarelerini içermemektedir.
Yapılan harita incelendiğinde ülkemizin neredeyse her bölgesinde petrol emarelerine rastlamak mümkündür. Doğu Karadeniz bölgesinde Rize-Çayeli açıkları, Sinop-Boyabat, az ümitli alanlar olmasına rağmen Toroslarda petrol emarelerine rastlanmıştır.
Günümüzde elde edilen veriler de bu haritaya işlendiğinde ülkemizin petrol imkanları daha fazla değerlendirilebilecektir. Denizde sadece Çayeli açıklarındaki petrol sızıntısı işlenmiş olan haritaya Sinop açıklarındaki petrol emareleri ile Akçakoca açıklarındaki doğal gaz üretimi de dahil edilmelidir.
Günümüzde petrol aramacılığı havada, karada, denizde ve hatta uydulardan dahi yapılabilmektedir. Karada ve denizde yapılan aramalar iki ve üç boyutlu sismik çalışmalar yanında jeolojik araştırmalarla; havadan yapılan çalışmalar gravite ve manyetik verilerle [5], uydudan yapılan çalışmalar ise Radar görüntüleri üzerinden denizdeki petrol sızıntılarının yerlerinin tespiti ile mümkün olabilmektedir. Batum, Ünye ve Çayeli açıklarındaki petrol sızıntılarının yerlerinin tespiti bu şekilde mümkün olabilmiştir [6].
Antalya Olympos, Çıralı’daki doğal gaz sızıntıları antik dönemden bu yana bilinmektedir. Günümüzde bu alan turizm merkezi olarak değerlendirilmektedir [7].
1999 depreminden sonra Marmara Denizi‘nde yapılan jeofizik çalışmalar da bu bölgenin doğal gaz açısından oldukça büyük rezerve sahip olduğunu göstermiştir. Deniz dibinden yüzeye çıkan doğal gaz kabarcıkları bunun en açık göstergesidir [8].
Devletimizin son yıllarda yaptığı petrol ve doğal gaza yönelik faaliyetler oldukça önemlidir. Libya ile yapılan mutabakat anlaşması ile ülkemiz çok önemli kazanımlar elde etmiştir. Doğu Akdeniz’deki ve Karadeniz’deki sondaj gemilerimizin faaliyetleri de takdire şayandır.
Mavi Vatanımız hidrokarbon açısından oldukça büyük potansiyele sahip olup Gaz Hidrat ve Hidrojen Sülfür açısından birkaç akademik çalışma dışında yeterince incelenmemiştir. Bu potansiyelin ortaya çıkarılması için Jeofizik ve jeolojik çalışmaya daha da önemlisi sondaj çalışmalarının yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Bunun için devletimizin sahip olduğu Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis araştırma gemilerimiz 2B/3B derin sismik, gravite, manyetik gibi Jeofizik araştırmalar yanında deniz tabanının ayrıntılı görüntülemesini ve deniz tabanından jeolojik örnekleme yapabilecek ekipmanla donatılmışlardır.
Arama çalışmaları sonucunda hidrokarbon kaynaklarının ortaya çıkarılması için denizlerde sondaj yapacak Fatih, Yavuz, Kanuni ve Abdülhamit Han isimli 4 adet gemimiz büyük başarılara imza atacaktır. Yapılacak arama ve keşifler bu gemilerde çalışacak ülkemizin genç, dinamik, yetkin Jeofizik, Jeoloji, Maden, Petrol ve Doğal Gaz ile Sondaj mühendisleri sayesinde olacaktır.
Bunun için ülkemiz üniversitelerinde Jeofizik, Jeoloji, Maden, Petrol ve Doğal Gaz ile Sondaj Mühendisliği öğretimi yapan bölümlerimize destek verilmesi, derece ile mezun olanlara istihdam garantisi sağlanması, Yüksek Lisans yaptırılmak üzere Burslu olarak yurt dışına gönderilmesi siyasetin değil coğrafyanın gereğidir.
Kaynakça
[1] https://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/c8c76b39d294759_ek.pdf
[2] Lokman, K. (1958). Memleketimizde petrol araştırmaları. Türkiye Jeoloji Bülteni, 6(2), 91-114.
[3] İlhan, E. (1961). TÜRKİYE PETROL ARAŞTIRMALARI. Bilimsel Madencilik Dergisi, 1(2), 63-67.
[4] https://dergi.mta.gov.tr/dosyalar/images/mtadergi/makaleler/tr/20151123095604_1001_227b33aa.pdf
[5] Nettleton, L. L. (1976). Gravity and magnetics in oil prospecting. McGraw-Hill Companies.
[6] Ivanov, A. Y., Matrosova, E. R., Kucheiko, A. Y., Filimonova, N. A., Evtushenko, N. V., Terleeva, N. V., & Libina, N. V. (2020). Search and Detection of Natural Oil Seeps in the Seas Surrounding the Russian Federation Using Spaceborne SAR Imagery. Izvestiya, Atmospheric and Oceanic Physics, 56(12), 1590-1604.
[7] https://www.kemer.bel.tr/tr/haberler/cirali-yanartasin-statusu-degistirildi.html
[8] https://www.milliyet.com.tr/gundem/tehlikeyi-acikladi-marmaranin-dibinde-bulundu-2101364