Ülkelerin kamu ve özel kuruluşlarının istikrarlı sürdürülebilir kalkınmaları için her alanda yetişmiş insan ve teknoloji gücüyle oluşturulmuş planlar ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma için kritik bir rol oynar.
Türkiye, köklü bir planlama geleneğine sahip olmakla birlikte, son dönemlerde bu sistemde çok sayıda sorunla karşılaşmıştır. Sağlık konusunda çalışmalar sürdürün bir akademisyen olarak bu konuda yakın dönemdeki COVID-19 pandemisi gibi beklenmedik krizi örneklendirmek mümkün. Bu pandemi Dünyada ve Türkiye de planlama eksikliğinden doğan sorunları gün yüzüne çıkarmış ve planlama sisteminin esneklik, koordinasyon ve yenilikçilik açısından güçlü bir altyapıya ihtiyaç duyduğunu göstermiştir.
Bu yazıda, Türkiye’nin planlama sistemini, COVID-19 pandemisi örneği ele alındığında bu süreçteki temel sorunların koordinasyon, veri tabanlı karar alma mekanizmalarının, uzun vadeli stratejik düşünce ve yerel ile merkezi planlama arasındaki uyum eksikliklerinin olduğu söylenebilir.
Planlama ve uygulama aşamaları arasındaki kopukluklar, kaynak israfına ve etkin olmayan çözüm yollarına yol açmış. Özellikle pandemi gibi kriz dönemlerinde kurumlar arası etkili bir iş birliğinin eksik olduğu görülmüştür. Planlamada karar alma süreçlerinin yeterince veri tabanlı olmaması, etkin çözümler geliştirilmesini zorlaştırmıştır. Genelde Dünyada özelde Türkiye’deki planlama sistemi, kısa vadeli amaçlara odaklanmakta, uzun vadeli hedeflere yönelik somut bir vizyon geliştirilmediği görülmüştür. Merkezi ve yerel yönetim arasındaki planlama yetkileri açısında da bakıldığında da açık bir şekilde tanımlanmadığı, buna bağlı olarak da uygulamada sorunlara neden olduğunu söylemek mümkündür.
Eğer; sağlık sisteminin yükünü hafifletmek için esnek ve hızlı karar alma mekanizmaları kurulmuş, şeffaf veri paylaşımı ve yerel yönetimlerin rolü tam olarak etkinleştirilmiş olsaydı bu kaynaklar etkin şekilde kullanılmış olacak çözüme ulaşmada zaman kazanılmış olacaktı.
Bütün bunların yanında bu süreçteki en anlamlı planlama; akademisyenlerin yapmış oldukları araştırmaların veri analizi ve modelleme yoluyla pandeminin yayılımını öngörmeleri ve etkili müdahale stratejileri geliştirmiş olmalarıdır. Konu ile ilgili disiplinlerarası ekiplerle birlikte hareket eden akademisyenlerin, politika yapıcılara kanıta dayalı ve uygulanabilir çözüm yolları sunmuş olmaları ve aynı zamanda COVID-19 sürecinde halkı bilimsel bilgilere dayalı olarak bilinçlendirme ve yanlış bilgileri çürütme konularında; uzaktan eğitim ve çalışma modellerinin iyileştirilmesindeki rolü önemlidir. Ancak yeterli olmamıştır.
Bu bağlamda çözüm olarak Türkiye’de planlama süreçlerinin bilimsel verilere dayandırılması için altyapı ve kapasitesi artırılmalıdır. Akademisyenler, kamu sektörü ve özel sektör bir araya getirilerek disiplinlerarası projeler yürütülmelidir. Yerel yönetimler, kriz yönetiminde daha fazla yetki ve kaynakla desteklenmelidir. Kısa vadeli kazançlardan ziyade, sürdürülebilir kalkınmayı merkeze alan uzun vadeli planlama yaklaşımları benimsenmelidir. Bilimsel verilerle donatılmış akademik bilgilerin, kamu politikalarına entegre edilmesini sağlamak için akademisyenler planlama sürecinin aktif bir parçası haline getirilmelidir.
Son olarak COVID-19 pandemisi sürecinde Türkiye’nin planlama sistemindeki güçlü ve zayıf yönleri baz alınarak akil kişiler olarak akademisyenlerin bu sürece katkıları, bilimsel bilgi ve yenilikçiliğin politika yapımında oynayabileceği kritik rolü göz önünde bulundurulmalıdır. İşte o zaman akademik ve uygulamalı yaklaşımları birleştirilerek Türkiye’de gelecekte oluşabilecek pandemilerle baş etmede planlı ve sistemli bir yapı oluşacaktır.
Saygılarımla.