Etik ilkeler tıbbi olgulardaki ikilemleri sonuca bağlarlar. Türkiye’de tıp etiği ile ilgili fikirler ve hasta-hekim ilişkilerinin bu ilkeler bağlamında değerlendirilmesi, yüzyıllar öncesine dayanır. Batı ülkelerinde yazılan kitaplarda bulunan bu fikirler ve uygulamalar, eski Türkler’den bu yana Türk tıp etiğinde de yer aldı ve gittikçe modern bir kavramlar yelpazesi olarak gelişimini sürdürdü. Araştırmalar gösteriyor ki on dokuzuncu yüzyıla kadar darüşşifalarda hastasına karşı ilkeli davranma çabası içinde olan Türk hekimleri, hastasına karşı yararlı olma, zarar vermeme, adaletli davranma, hastasının sırrını tutma gibi konuları yalnız uygulamakla kalmıyorlar, aynı zamanda bunları kitaplarında da belirtiyorlardı. Bu arada 1827’de modern tıp okulunun kurulması ile tıp etiği derslerinin de programlarda yer alması ve bunun bir modern çerçeveye yerleştirilmesi ile bu branşın 19. yüzyıldan itibaren Türkiye’de daha modern bir görünüme girdiğini anlamaktayız. Bu modernleşmeler zaman zaman tıp etiği ile ilgili yasalarda, tıp etiği eğitiminde, tıp etiği ile ilgili kongrelerde, tıp etiği dernekleri konusunda ve tıp etiği konularının araştırılması ve işlenmesinde görülmekte ve batıdaki gelişmelere paralellik göstermekte. Bazen batıdan daha ileride bir düzeye gelinebilmektedir. Bütün bu konularda Türk tıp etiği batıya örnek olacak bir düzeydedir.
Tıp etiği ilkeleri çok eski dönemlerden beri Türkçe tıp yazmalarında yazılıdır. Eski Türk devletleri zamanında, örneğin Karahanlılar (840-1212) döneminde, ünlü vezirlerden Yusuf Has Hacib tarafından 1070’de yazılan Kutadgu Bilig’de hekimin çalışkan, doğru ve fedakar olması gerektiği belirtilmektedir. Yine Osmanlı’lar dönemine bir örnek olarak 15. yüzyılın ünlü Türk hekimlerinden İbni Şerif’i verebiliriz. Onun Yadigar adlı kitabının Vesaya (Hekim Öğütleri) bölümünde, hekimin, hastayı iyi tanımasından söz edilmektedir. Böylece, tıp etiği ile ilgili bilgiler, batı dünyasında olduğu gibi Türkiye’de de yüzyıllar öncesinden beri tıp kitaplarında bulunmaktadırlar.
Yine Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in tıbbi deontoloji derslerini özet olarak anlatan Tıbbi Deontoloji Derslerinden Kısa Bahisler kitabı, bazı etik özellikleriyle 1945’li yıllar için tıp alanında önemli bir yere sahiptir. Yazar, bu kitabın önsözünde, 1933’de İstanbul Üniversitesi’nin kurulmasıyla beraber tıp tarihi derslerinin kış sömestrinde, tıbbi deontoloji derslerinin de yaz sömestrinde düzenli olarak verildiğini bildirir.
Ünver, yine kitabın önsözünde ve diğer bölümlerde, tıbbi deontolojiyi bilmeyenlerin ve tıp ahlâkına sahip olmayanların hekimlik yaşamlarında başarıya ulaşamayacaklarını belirtmekte ve etik ilkelere değinmektedir. Bütün bunlardan anlaşıldığına göre, son yıllarda, tıp etikçileri tarafından üzerinde durulan bu konular, bu anabilim dalının kurucusu Ord. Prof. Dr. A. S. Ünver tarafından da yıllar önce işleniyordu ve ondan önce de bu dersi veren amatör kişiler tarafından da anlatılıyordu. Ünver’in bu kitabı, tıp etiği ilkeleri olan yarar sağlama, zarar vermeme, özerkliğe saygı ve adalet ilkelerini bu şekilde bir ayırım içinde vermese de işlemektedir.
1970’li yıllardan itibaren tıp etiği alanında Türkiye’de birçok kitap yayınlandı. Bazı örnekler vermek gerekirse, 1975’te yayınlanan Şehsuvaroğlu’nun Tıbbi Deontoloji Dersleri kitabı ve benim1994 ve 1996’da iki kez yayınlanan Tıbbi Deontoloji ve Genel Tıp Tarihi kitapları tıp etiği ilkelerini direkt olarak bağımsız bir konu şeklinde işlemese de metinler içinde vermektedirler. Yine son yıllarda bağımsız bir konu olarak beliren hasta hakları da bu kitaplarda vardır. Ayrıca E. M. Atabek’in Tıp Etiği adlı kitabı da bazı etik konuları inceler. Yine benim Lectures on Medical History and Medical Ethics (1994), Y. Kıyak’ın Medical Ethics ve M. Değer’in Medical Ethics adlı İngilizce yazılmış etikle ilgili kitapları da önemlidir. Ayrıca Etik Bunun Neresinde Deontoloji Ders Notları gibi kitaplar da etik alanında yazılmış diğer bazı çalışmalardır. Bu arada 2001 tarihli Klinik Etik kitabı da klinikteki etik problemleri veren dünyadaki tek özgün bir kitaptır. Bu arada 2003 tarihli Çağdaş Tıp Etiği kitabı son yılların tüm tıp etiği konularını işler. Yine Türkiye Biyoetik Derneği ve yeni kurulan Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği tarafından yayınlanan kongre kitapları da ulusal ve uluslararası düzeyde kitaplardır. Bütün bu kitaplar Türk tıp etiğine damgasını vurmuş yayınlardır. Modern tıp etiği öğretimi, hem Türkiye’de, hem de diğer ülkelerde 19. yüzyılın ikinci yarısında başlar. Bu bakımdan Türkiye, diğer ülkelerle paralellik göstermektedir. Buna örnek olarak, 1875’de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane denilen Askeri Tıbbiye’de, Dr. J. Nurican tarafından birkaç yıl süre ile tıp tarihi yanında tıp etiği dersleri de verildi. Bu dersler zaman zaman değişik kişiler tarafından çeşitli sınıflarda verilse de, önemi gittikçe artmaktaydı. Türkiye’de ilk Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü 1933’te Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver tarafından İstanbul Tıp Fakültesi’ne bağlı olarak açıldı. Dolayısıyla, Türkiye’deki Deontoloji kürsüleri, 1960’lardan sonra batıdaki kürsülere paralel olarak geliştiler. Bugün Türkiye’de profesyonel deontoloji anabiim dalı öğretim elemanları, İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Edirne, Eskişehir, Adana, Antalya, Manisa, vb. gibi bazı kentlerdeki tıp fakültelerinde bulunmaktadırlar. Zaman zaman bu kürsülerin eğitim programları, batı dünyasındaki tıp etiği uzmanları tarafından istenmekte ve kendi eğitimleri için örnek olarak alınmaktadırlar. Nitekim, 2004 yılında Avustralya-Sydney’de bulunan New South Wales Üniversitesi, hazırlamakta oldukları eğitim programları için, diğer ülkelerden istedikleri gibi, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı’ndan da tıp etiği eğitim planını istemişlerdir. Böylece, Türkiye’de tıp etiği eğitimindeki bazı aşamalar zaman zaman batı dünyası tıp etiği eğitimine örnek olacak düzeye gelmiştir.
Yirminci yüzyılda modern tıbbın gelişmesiyle çeşitli tıp konularının etik sorunları, daha modern bir gözlemle incelenmeye başlanmış ve tıp etiği konularında görülen ilerlemeler, Türkiye’de de, batıda olduğu gibi son 15-20 yılda hızla gelişmiştir. Hekim sorumluluğu, hayatın başı-sonu, kök hücrelerin kullanımı, hibernasyon (dondurarak yaşatma), ötanazi, organ aktarımı, aile planlaması, ilaç alışkanlığı vb. gibi konularda son 10-15 yılda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de araştırmalar yapılmaktadır.
Tıp etiği ile ilgili yasalar, Türkiye’de 1925’lerden bu yana vardır ve bu konuyla ilgili ilk yasa, 1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun olup, bu yasanın 69. ve 70. maddeleri, hekimin hastasına karşı sorumluluğundan ve aydınlatılmış rızadan söz etmektedirler. Yine, 6023 sayılı ve 1953 tarihli Türk Tabipleri Birliği Kanunu ise, hekimlerin görevleri, tabip odaları, görevleri ve Türk Tabipleri Birliği’nin diğer organlarından söz eder ve örneğin 64. madde, tıp etiğinin önemli bir konusu olan hekimlikte şarlatanlığa değinir. Bu yasada, tıp kurallarına uymayan ve ilkeli hareket etmeyen hekimlere verilecek olan disiplin cezaları da belirtilmektedir. Bugün halen yürürlülükte olan 10436 sayılı ve 1960 tarihli Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ise hekim-hasta ilişkileri ile ilgili tüm konuları, tıp etiği ilkelerine uyulması ile ilgili maddeleri ve buna uymayanların Tabip Odaları Haysiyet Divanı’na bildirilmesinden söz eder.
Bu örnek olarak verdiğimiz yasalar, tarih itibariyle çok eskidirler ve batıda bu konuda o tarihlerde çıkarılmış yasa çok azdır. Yine, 1998 tarihli ve Türk Tabipleri Birliği tarafından kabul edilen Hekimlik Meslek Etiği Kuralları henüz taslak halinde olup hekimlerin görevlerinden, tıp etiği ilkelerinden ve çeşitli tıp konularındaki etik kurallardan söz eder. Bu arada son yıllarda çıkmış olan Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Kanunu Tasarısı, henüz yasalaşmamış olup, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’nin daha modern şeklidir ve tıp etiği ilkeleri ve tıbbi konuların etik sorunlarından söz eder. 224 Sayılı ve 1961 tarihli “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanun”un 2. maddesine göre de sağlık, yalnız hastalık veya maluliyetin yokluğu olmayıp bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyilik halidir. Böylece bu yasayla Türkiye 50 yıla yakın bir zaman öncesinde dolaylı da olsa hasta haklarından ve bu hakların gereği olan sağlık hizmetleri ve bunun genel temel prensiplerinden söz eden bir yasayı uygulamaktadır. Her ne kadar Türkiye’de Hasta Hakları Yönetmeliği 1998 tarihli ise de, 224 sayılı Sosyalleştirme Yasası, yarım yüzyıla yakın bir zaman öncesinde hastaların haklarını dolaylı olarak belirliyordu. Böylece, hasta hakları konusunda Türkiye bir anlamda batıya örnek olmuş ve sosyalleştirme yasası ile batıdaki hasta hakları çalışmasından çok daha önce bu konuyu işlemiştir. -devam edecek-