Bundan tam bir yıl önce, ‘akademik akıl’ sitesindeki ‘tıp fakültesi’ konulu ilk yazımda, ülkemizdeki mevcut tıp fakültelerinin bir röntgenini çekmeye çalışmıştım. (1) Akabinde de, takip eden altı yazımda, bu verilerden hareketle tıp fakültelerini elimden geldiği kadarıyla “açılma ve kontenjan kriterleri, kalite ve kantite, tercih durumu ve nedeni, eğitim” gibi çeşitli açılardan değerlendirmeye gayret göstermiştim (2-7).
Aradan geçen bir yılın sonunda, bu ilk makalem epey rağbet gördü, 8000’i aşan okunma sayısı ile en çok okunanlar arasında yer aldı. Bu nedenle ben de bu makalemi, son bir kez daha ama 2021 verileri eşliğinde, ilk yazımdaki gibi maddeler halinde özetlediğim verileri güncellemek, önceki verileri geçen bir yıllık süre ile içindeki verilerle kıyaslayıp sonunda da bazı değerlendirmeler yapmak istedim.
Önce 2021 verileri ışığında, geçen yıl maddeler özetlediğim verileri güncel haliyle yeniden sunmak istiyorum. Yine yoğun ve titiz bir çaba sonucu, verileri yüzde yüze yakın bir doğrulukla saptamaya çalışmış ve bir hafta kadar önce kendi mesleki blogumda yayınlamıştım (8)
- Bünyesinde tıp fakültesi bulunan Üniversite sayısı 111’dir. Bu sayıya KKTC ve Azerbaycan’da olup ÖSYM puanı ile öğrenci alan üniversiteler dahil değildir. Bu 111 üniversitenin 109’unda birer tıp fakültesi olmasına karşın, biri devlet diğeri özel yani vakıf üniversitesinde ise birden çok tıp fakültesi mevcuttur. Bir devlet daha doğrusu bir nevi Sağlık Bakanlığı Üniversitesi olan Sağlık Bilimleri Üniversitesi(SBÜ)’ne bağlı İstanbul’da iki; Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Trabzon, Erzurum ve Kayseri olmak üzere yedi şehirde daha birer tıp fakültesi mevcuttur (toplam dokuz). Bir vakıf üniversitesi olan Medipol Üniversitesi’ne bağlı İstanbul ve Ankara’da birer tıp fakültesi mevcuttur. Bütün hepsi dikkate alındığında toplam tıp fakültesi sayısı 120’dir. SBÜ bünyesinde kurulan Suriye Halep Çobanbey Tıp Fakültesi’ni hariç tutarsak, son bir yıl içinde 4’ü devlet, 2’si vakıf olmak üzere 6 tıp fakültesi daha kuruldu. Tıp fakültesi sayısında geçen yıla göre % 5.4’lük bir artış söz konusudur.
- Tıp fakültesi bulunan üniversitelerin 79’u devlet, 32’si vakıftır.
- Üniversitesi olduğu halde halihazırda bünyesinde tıp fakültesi olmayan il sayısı 19’dur (Ardahan, Artvin, Bartın, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Burdur, Çankırı, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, Kilis, Muş, Nevşehir, Osmaniye, Sinop, Şırnak, Tunceli).
- İki ilçede devlet üniversitesine bağlı tıp fakültesi mevcuttur (Alanya/Antalya ve Bandırma/Balıkesir). İl sayısı 67 iken ilçe olup bilahare il olan 6 şehirdeki üniversitede tıp fakültesi kurulmuş durumdadır (Aksaray, Düzce, Karabük, Karaman, Kırıkkale, Yalova).
- İki ilde, tıp fakülteleri birer devlet üniversitesi olan o ilin Sağlık Bilimleri Üniversitesi bünyesindedir (Kütahya, Afyonkarahisar). İki şehirde birer vakıf üniversitesi olan ekonomi üniversiteleri bünyelerinde tıp fakültesi mevcuttur (Ankara TOBB Ekonomi ve Teknoloji, İzmir Ekonomi).
- En fazla tıp fakültesi olan il, İstanbul olup bunların 6’sı devlet, 21’i vakıf üniversitelerine (toplam 27) aittir. İstanbul’u; 5’i devlet, 7’si vakıf ile Ankara (toplam 12) ve 6’sı devlet, 2’si vakıf ile İzmir (toplam 8) takip etmektedir. SBÜ tıp fakültesi olan iller hariç birden fazla tıp fakültesi olan 5 il daha mevcuttur (Konya 2 devlet, 1 vakıf; Gaziantep 2 devlet, 1 vakıf; Malatya 2 devlet; Samsun 2 devlet, Kocaeli 1 devlet, 1 vakıf).
- Tıp fakültelerinin İstanbul’da olanlarının 9’unda Türkçe, 12’sinde Türkçe/İngilizce ve 6’sında İngilizce eğitim yapan programlar vardır. İstanbul’u 3’ü Türkçe, 8’i Türkçe/İngilizce ve 1’i İngilizce ile Ankara ve 7’si Türkçe, 1’i İngilizce ile İzmir takip etmektedir. Üç büyük şehir dışında Türkçe/İngilizce eğitim yapan tıp fakültesi bulunan iller Erzurum, Gaziantep, Muğla, Samsun Ondokuz Mayıs ve Malatya İnönü üniversiteleridir.
- 2021 yılı ÖSYM tercih kılavuzunda KKTC ve Azerbaycan’da olup ÖSYM puanı ile girilen tıp fakültelerini hariç tutarsak, tıp fakültesi kontenjanı toplam 16 858’dir. Bunun 13 206’sı devlet (830’u SBÜ) ve 3112’si vakıftır. Tıp fakültesi toplam kontenjanında artış geçen yıla göre 835 kişi olup % 5.2’dir. Devlet’te 199 kişi ile % 1.5’luk bir azalma ile gözlenirken, vakıf tıp fakültelerinde ise 504 kişi ile % 19.5’luk bir artış dikkati çekmektedir. Vakıf üniversiteleri bünyesinde olan tıp fakülteleri büyük ölçüde kontenjan artırımına giderken; devlet üniversitelerine bağlı tıp fakültesi kontenjanları 21 fakültede cüzi oranda artmıştır (19 fakülte 10 kişi, 1 fakülte 5, 1 fakülte 30 kişi). En büyük kontenjan artışı % 100 ile Karaman’daki tıp fakültesinde gerçekleşmiştir. Yedi devlet üniversitesi tıp fakültesinde de kontenjanlar azaltılmıştır (6 fakültede 10’ar, Ankara Gülhane TF MSB adına erkek 50 kişi).
- İllere göre en çok kontenjan 3326 ile İstanbul’da olup (1183 devlet, 2143 vakıf), onu Ankara 2393 (1697 devlet, 696 vakıf) ve İzmir 1080 (950 devlet, 130 vakıf) izlemektedir. Ankara ve İzmir’de kontenjanlarda fazla bir değişiklik göze çarpmazken, İstanbul’da vakıf üniversitelerine bağlı tıp fakültelerinde 417 kişi ile % 24.1’lik bir artış ilk bakışta dikkat çekmektedir.
- Bünyesinde en çok tıp fakültesi barındıran SBÜ’ni hariç tutarsak (830 öğrenci), en fazla kontenjan 390 öğrenci ile Ankara Gazi Üniversitesi’ne, en az da 40’ar öğrenci ile Ağrı, Amasya, Bandırma, Bilecik, Kırklareli, Siirt ve Yalova üniversitelerine aittir. İkisi devlet (Mardin Artuklu, Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji) ve biri vakıf (Kocaeli Sağlık ve Teknoloji) olmak üzere üç üniversite bünyesindeki tıp fakültelerinin bu yılki kılavuzda kontenjan ilânı mevcut değildir.
Şimdi de bu verilerden hareketle ve geçen yıl yayınlanan tıp fakültesi konulu diğer makalelerimdeki önemli hususların altını tekrar çizmek suretiyle bazı değerlendirmeler yapmak, geleceğe dair bazı öngörü ve önerilerde bulunmak istiyorum.
- “Tıp fakültesi açılma ve kontenjan belirleme kriterleri”nin olup olmadığı, varsa bu kriterlerin hangi ölçütlere göre belirlendiği” konusunu ele alıp irdelediğim makalemde; o ilin ya da ilçenin belirli bir nüfusun üzerinde olması dahil herhangi bir kriter olmadığı sonucuna varmıştım. Akabinde “henüz bünyesinde tıp fakültesi bulunmayan illerdeki devlet üniversitelerinde de zaman içinde rahatlıkla tıp fakültesi açılabilir, hatta nüfusu büyük ilçelerde bile tıp fakültesi açılmaması için bir sebep de yoktur” demiştim. Yine “tıp fakültesi olmayan bütün vakıf üniversitelerinin bünyelerinde tıp fakültesi açılabileceğini ve yine geçtiğimiz yıl beş ilde kendisine bağlı Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi (SUAM)’larına ilaveten tıp fakültesi açan SBÜ’nin, SUAM bulunan fakat henüz tıp fakültesi olmayan diğer illerde de tıp fakültesi açılma ihtimali olabileceğini” öngörmüştüm. (2) Nitekim bu öngörülerim geçen bir yıl içinde fazlasıyla, hatta yazımın sonundaki “ilginç, manidar, gülümsetici ve bir o kadar da düşün-dürtücü olarak nitelediğim yeni bir tıp fakültesi haberi” bile gerçek oldu. (8) İş işten geçmeden bir önlem alınmazsa, önümüzdeki yıllarda da bu durum devam edecek ve biz her an gerek devlet ve gerekse vakıf üniversiteleri bünyesinde yeni tıp fakülteleri açılma haberlerini okuyup duracağız.
- Elbette başta nüfus artışı olmak üzere, diğer parametrelerdeki gelişmelere paralel olarak ülkenin ihtiyacı kadar tıp fakültesi açılması ve hekim yetiştirilmesi zarurettir. Fakat ülkemizde, özellikle son yirmi yılda tıp fakültesi sayısı açısından muazzam kantitatif artışa rağmen, gerek yapısal (bina, araç gereç, donanım) ve gerekse akademik (öğretim üyesi, araştırma, yayın) açıdan kalitatif artış aynı ölçüde olmamıştır. (3) Ve bu yol, yöntem ve hız böyle devam ettiği takdirde de olması pek mümkün gözükmemektedir.
- Normalde yeni bir tıp fakültesi açılırken, önce binaları (dekanlık, derslikler vb.), laboratuvarları, kütüphanesi, araç gereç donanımı ile SUAM’ının hazır edilmesi, öğretim üyesi kadrosunun tamamlanması gerekmektedir. Ancak ondan sonra uygun kontenjan belirlenip öğrenci alımına geçilmelidir. Fakat son yirmi yılda ve özellikle son yıllarda yeni bir tıp fakültesi kurulması söz konusu olduğunda süreç şu şekilde işliyor; önce o ilin ya da ilçedeki üniversitenin rektörü, özellikle iktidardaki partinin il başkanı, milletvekilleri, belediye başkanı başta olmak üzere siyasetçiler ve halktan önde gelen kişiler, YÖK ve Cumhurbaşkanlığı nezdinde kulis yapıp girişimde bulunuyorlar. Bu girişim yeterli ve etkili olduğu takdirde, Resmi Gazete’de yayınlanan bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile tıp fakültesi kuruluş kararı açıklanıyor. Sonra da takip eden yılki ÖSYM tercih kılavuzunda, 30-40 civarında bir öğrenci kontenjanı ilan ediliyor. Ortada ne bir bina, ne bir araç gereç ve ne de bir akademik kadro olmadığından alınan öğrenciler o ildeki ya da o ile en yakın bir başka ildeki üniversite ile anlaşılıp protokol imzalanıyor ve üç yıl boyunca o üniversitenin tıp fakültesinde öğretim görmeleri sağlanıyor. Bu üç yıllık sürede bina, donanım ve öğretim üyesi kadrosu iyi kötü oluşturulmaya çalışılıyor. Bunun için evvela o ildeki (ya da ilçedeki) devlet hastanesi alınan bir kararla SUAM’a dönüştürülüyor yani tabelası değiştiriliyor. Böylece bir kalemde üç yıl sonra gelecek öğrencilerin staj yapacakları yer de halledilmiş oluyor. “Kırk yıllık kâni, olur mu yani” demeyin, oluveriyor. Gerek içerden yani o ilin devlet hastanesinde çalışan bazı uzmanlara gerekse dışarıdan bulunan uzmanlara doktor öğretim üyesi payesi verilerek öğretim üyesi tedarik yoluna gidiliyor, böylece akademik kadro da iyi kötü tamamlanmaya çalışılıyor. Tabir-i caizse ‘kervan yolda diziliyor’. [Bir Tıp Fakültesi Kuruluş Öyküsü] Yani halk deyimi ile “hayırlısı ile yola bir çıkalım, zamanla her şey yoluna girer, hallolur” mantığı ile hareket ediliyor. Bu yol ve yöntemle, sorunlar hiçbir zaman bitmiyor, gerçek manada çözülmüyor, ne öğrenciler ne de öğretim üyeleri mutlu, huzurlu ve başarılı olabiliyorlar. Kurumsallaşma gerçekleşmediği gibi yola plansız programsız ve hazırlıksız çıkıldığı için problemler, sıkıntılar bitmek bir yana katlanarak artıyor. (3)
- Özel (vakıf) hastane ve üniversitelerin, bünyelerinde özellikle son yirmi yılda tıp fakültesi kurdukları sıkça gözlenen bir durumdur. Özellikle hastanesi/hastane zincirleri olanlar, tıp fakültesi açmaktadır. Tabir-i caizse meşhur ressam Bob Ross’un resim yaparken ‘şunun yanına şunu da yerleştiriverelim’ sözüne atfen, hazır hastane ve hastane zincirleri varken yanına bir de tıp fakültesi kondurmak/kurmak neden olmasındı ki? Yine bir devlet üniversitesi olan SBÜ bile, bu yoldan hareketle SUAM bulunan (ama bir çoğunda eğitim kliniği ve öğretim üyesi bile bulunmayan) illere bile peyderpey tıp fakülteleri kurma yoluna gitmiyor mu? Hatta ekonomi alanında öne çıkan bazı üniversiteler bile bu büyük pastadan pay almak için tıp fakültesi açma yoluna gitmişlerdir. Tıp fakültesi öğrenimi en pahalı bir eğitim olup kârlı bir iştir, yatırımdır (geçen yıl yıllık öğrenim ücreti 58 bin – 140 bin TL arasında değişiyordu). Tıp fakültesi o hastane ve üniversiteye prestij kazandırır, eğitim verdikleri öğrencilerden ileride kendi ihtiyacı kadarını bünyesinde istihdam etme ve yine kendi bünyesindeki doktorlara akademik unvan kazandırma imkanına kavuşurlar ayrıca bu yolla akademik unvana kavuşmak isteyen hekimleri de, hatta emekli olanlarını bile kendi kadrolarına katarlar. (4) Devlet üniversitelerinde tıp fakültesi açılmasında ise daha çok siyasi faktörler ön plandadır. O ildeki siyasilerin, seçim bölgelerine bir tıp fakültesi kazandırma kazançları ise işin politik yani bir başka nedenidir. Tıp fakülteleri, üniversitelerin halka bakan yüzüdür ve aynı zamanda prestij kazandırıcıdır. Bu şekilde üniversiteye bir fakülte daha kazandırılmış olur ve yeni binalar yapımı, donanım ve araç gereç alımı dışında çok sayıda öğretim üyesi, asistan ve öğrenci kazanılmış olur. Böylece o ile ekonomik bir canlılık kazandırıldığı gibi tıp fakültesi ile afiliye olan hastane, döner sermayesi olan bir kuruluş olduğu için, o ilin üniversite rektör ve yardımcılarına da döner sermayeden hatırı sayılır bir pay da sağlanmış olur. Nereden baksanız kayıp değil, tam tersi başta maddi olmak üzere birçok getiri söz konusudur.
- Bugüne kadar olan gelişmelere bakılacak olursa, olup bitenler benim üç öngörümü kanıtladı, kanıtlamaya da devam ediyor. İlki, bünyesinde tıp fakültesi kurulmayan il üniversitesi kalmayacak. İkincisi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, kendisine bağlı SUAM olan bütün illerde, o ildeki üniversitelere paralel olarak bir başka tıp fakültesi kuracak. Üçüncüsü ise, Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastanelerinin çoğu ya da tümü eğitim ve araştırma hastanesine dönüştürülüp şehir hastaneleri ile birlikte o ildeki tıp fakültelerine bağlanacak, ayrıca Bandırma, Alanya örneğinde olduğu gibi büyük küçük ilçelere dahi üniversite ve tıp fakülteleri kurulacak, özel üniversiteler bünyesinde de tıp fakültesi kurulmaya devam edecek.
- Tıp fakültesi öğrencisi olduğum seksenli yıllarda birtakım olumsuzluklar olsa da bizler, bu yıllara nispetle oldukça şanslı imişiz. Zira biz en azından planlı programlı kurulmuş köklü ya da iyi kötü oturmuş fakültelerde ve belirli bir nüfusa sahip büyük şehirlerde öğretim gördük. Şimdilerde ise küçük iller bir yana, ilçelerde bile kurulan ve hiçbir hazırlık ve altyapı oluşmadan açılan tıp fakültelerinin çoğunda ne bir morfoloji (temel tıp bilimleri) binası, ne yeterli bir hastane, ne tecrübeli eğitici kadro, ne yeterince tıbbi donanım, ne de yeterli sayıda hasta var, hatta fakültenin tabelasını asacak bir dekanlık binaları bile yok. (6) Yeni kurulan tıp fakülteleri, varsa o ildeki eğitim&araştırma hastanesi ya da devlet hastanesi tabelası sökülüp SUAM tabelası asılan devlet hastanesi ile stajlar için afiliyasyon yapsa bile hasta sayısı ve çeşitliliği asla yeter düzeyde olmayacaktır. Vakıf üniversitelerinin birçoğunda da durum bundan farklı değildir. Zira birçok özel üniversitenin bünyesindeki tıp fakültesi uygulama hastanelerinde hasta sayısı devlet hastanelerine göre hem daha azdır ve hem de özel hasta konumundadır. Van Tıp’ta iken stajyerlerimizden birinin İstanbul’da bir özel üniversiteden geçiş yaptığını duyduğumda nedenini sormuştum. Cevabı beni hayli şaşırtmış ve düşündürtmüştü. “Hocam stajlarda gördük ki hasta sayısı hem çok az hem de özel hasta oldukları için biz stajyerleri istemiyorlar, rahatsız oluyorlar. Biz 4. sınıfta doğru dürüst ne hasta muayenesi, viziti yaptık, ne de herhangi bir işlem gördük, ortalıkta dolandık durduk, bir yerlerde vakit geçirdik” demişti. (7) Kurulan onca yeni tıp fakültesinde bu olumsuz şartlarda yetişen doktorların ikbal ve istikbali ileriki yıllarda ne olacak derseniz, ben bilmem Allah bilir.
- Akademik ve eğitici kadro konusunda ise bahis açmaya yüreğim elvermiyor. Uzman olduktan hemen sonra hasbelkader akademik hayata geçme şansı yakalamış biri olarak uzun yıllar asistan ve öğrenci eğitimi ile uğraştıktan sonra zar zor, burnumuzdan fitil fitil gelerek (Allah’ın lütfu ve yardımı ile) doçent olmuş, doçent olduktan sonra bile 14. yılda profesör kadrosuna atanmış biri olarak, ne asistan ne de öğrenci eğitimi ile uğraşmamış, laboratuvar, klinik ve ameliyathaneye uzun yıllar girmemiş kişilerin dahi doktor öğretim üyesi, doçent olduğunu ve üstelik bir de tıp fakültelerinde olduğunu gördükçe şaşırıyor, üzülüyor ve kahroluyorum. Akademik kadrolarda teamüllerin, kuralların nasıl göz ardı edilip ehliyet ve liyakatın önemsenmediği, umursanmadığı konusu ise hüzün verici ayrı bir bahistir ve yeri burası değildir.
- Türkçe bilim dili olarak yeterli olduğu halde İngilizce eğitim yapan tıp fakültesi olmasını öteden beri hep yadırgamışımdır. Elbette bir yabancı dil ve özellikle uluslar arası özelliği olan İngilizceyi bilmek, tıbbi kaynaklara erişim ve yurtdışı eğitim ve çalışma faaliyetleri için oldukça önemlidir. Fakat ülkedeki yabancı dil eğitiminin durumu ortada iken, üniversitelerde bile İngilizceyi anlayıp anlatacak düzeyde akademisyen yetersizken, Türkçe tıp kaynakları ve de en önemlisi Türkçe bilim dili olarak yeterli iken, tıp eğitiminin İngilizce olmasını anlamlı ve isabetli bir uygulama olarak görmediğimi belirtmek zorundayım. İngilizce eğitim elbette yurtdışından öğrenci kabulünü ve talebini arttırıp kolaylaştırabilir ama bu ancak bu yönde akademik kadrosunu oluşturmuş az sayıdaki köklü devlet üniversiteleri ve vakıf üniversiteleri için düşünülebilir. Hele aynı fakültede aynı akademik kadro ile hem Türkçe hem de İngilizce eğitim için öğrenci alan üç büyük şehir dışındaki illerdeki tıp fakültelerinin durumunu ise hiç anlayabilmiş değilim. Kaldı ki İngilizce ve İngilizce/Türkçe eğitim için öğrenci kabul edilen üniversitelerde temel tıp bilimleri derslerinin bir kısmı İngilizce yapılsa bile klinik stajlarda dersler tümüyle Türkçe yapılmaktadır. Hadi diyelim İngilizce anlayan ve konuşan akademik kadro yeterli ve stajyerlerin tamamı da İngilizce anlayıp konuşabilse bile, fakülte ve hastane personeli, hasta ve yakınları Türkçe konuşup anlaştığı için klinik staj eğitimi İngilizce nasıl mümkün olabilecektir? Hem yurtdışından tıp eğitimi için gelen yabancı öğrencilerin de Türkiye’de tıp eğitimlerini Türkçe yapmaları, Türkçe’nin öğrenilmesi ve yaygınlaşması açısından iyi ve faydalı olmaz mı? Tıp eğitiminde İngilizce’nin eğitim dili olarak kullanılmasının uluslararası öğrencisi olmayan fakülteler için gözden geçirilmesi, mümkünse vazgeçilmesi ve gerçekten İngilizce eğitim yaptırabilecek yeterli akademik ve idari personele sahip olan, hatta yurtdışından yabancı hastaların rağbet ettiği sınırlı sayıdaki ve özellikle vakıf tıp fakülteleri ile sınırlandırılması kanaatindeyim. (7)
- Bu yılki tıp fakültesi kontenjanlarına bakıldığında hemen bir şey dikkati çekiyor. Devlete ait üniversitelerde kontenjanlarda fazla bir artış gözlenmezken, vakıf üniversitelerinde kontenjan büyük bir artış göstermiştir. Ben bunun büyük ihtimalle Türkiye’de yeni kurulanlar dahil herhangi bir tıp fakültesine yeterli puan alamadığı için giremeyen, bu nedenle özellikle Türkiye’ye yakın ülkelerde sınavsız girilebilip ücretle eğitim yapılabilen ve YÖK’ün denklik verdiği öğrencileri yurtiçinde tutmak ve bundan istifade etmek düşüncesiyle ilişkili olduğunu düşünüyorum. Böylece bu mali kaynak hem ülkede tutulmuş olacak, hem de dil problemi ve eğitim kalitesi yönünden ne halde olduğu bilinmeyen üniversitelere gidilmesine gerek kalmadan, “nasıl ve hangi yolla olursa olsun illa da doktor olmak isteyenlere” bu ülkede bir kolaylık, fırsat sağlanmak istendiğini düşünüyorum. Zaten o ülkelere giden öğrenciler her yıl bu ülkedeki özellikle vakıf üniversitelerine geçmek için uğraşıyorlar, o da olmazsa o ülkede tıp fakültesini bitirip Türkiye’de denklik alıp Sağlık Bakanlığı kadrolarına atanma yoluna gidiyorlar. Hekimlik bu ülkede iş garantisi, prestij, yüksek kazanç getirisi olan bir meslek olduğu sürece de bu ve benzeri yol ve yöntemler devam edecektir.
- Kanaatimce artık uzun yıllar (belki bir on yıl) ister devlet isterse vakıf olsun bir tane bile yeni tıp fakültesi açılmamalı, hatta eğer mümkünse (ki bu ortamda zor gözükmesine rağmen) kurulma kararnamesi çıkmış fakat henüz eğitime başlamamış olan ya da kurulmasına karar verilmesine rağmen halihazırda öğrencilerini 3 yıl süreyle başka bir fakültede okutanların öğrencileri, öğrenim gördükleri ilgili üniversite tıp fakültelerine aktarılıp bu tıp fakülteleri kapatılabilir. Zira ortada ne bina ne de akademik kadro olmadığı gibi o il ya da ilçedeki devlet hastanesinin sadece tabelası değiştirilip SUAM yapılmıştı. Zaten her şey kağıt üzerinde olup ortada hemen hemen hiçbir bina ve icraat da yoktur, dolayısıyla hiçbir kayıp da olmayacaktır, hatta kazançtan bile bahsedilebilir. Eldeki bütün zaman, kaynak, enerji ve dikkat bugüne kadar açılmış olanların üzerine yöneltilmeli, yoğunlaştırılmalıdır. Bugüne kadar açılmış olanların rehabilitesi, mevcut sorunlarının çözülüp eksiklerinin giderilmesi, kalitelerinin ülke ve dünya ölçeğinde arttırılmasına çalışılmalıdır. Aksi halde ülkemizi hekim fazlalığı ve dolayısıyla işsizliği, daha da vahimi hekim bilgi, beceri ve kalitesinde ciddi düşüş bekliyor.
- Çok değil birkaç yıl içinde doktorluk iş garantili bir meslek olmaktan çıkacak gibi duruyor. Şimdilerde mecburi hizmet kurasında Şemdinli, Cizre, Bahçesaray, Diyadin gibi yerler çıkınca üzülüp karalar bağlayan doktorlar, ileride tıpkı öğretmenler gibi bu gibi yerlere atanabildiklerinde sevinç gözyaşları dökecekler. Doktorları ayrıca pazarlık şansını yitirme, ücretlerde hızlı erime, itibar kaybı, sağlıkta şiddet, tıbbi hatalardan ötürü açılan davalarda patlama ve daha birçok sorun bekleyecek. Oluşan doktor fazlasını, enflasyonunu eritmek de on yıllar alacak. Bütün bunların sonucu olarak da yeni tıp fakültesi açılması söz konusu olmayacak ya da çok az olacak, kontenjanlar da düşecek. Nasıl şimdilerde tıp fakültesi kazanılması haberi dışında hiçbir fakülte kazanılması medyada haber yapılmıyorsa, o zaman geldiğinde tıp fakültesi kazanılması da haber değeri taşımayacak. (4)
- Tekrar altını çizerek söylemek isterim ki; yakın geçmişte ya da henüz yeni kurulmuş olan tıp fakültelerinde eğitim ve kalite işine odaklanmak, elde mevcut olanakları doğru ve yerinde kullanabilmek için, şu andan itibaren bir tane bile olsa yeni tıp fakültesi kurmaktan/açmaktan vazgeçilmelidir. Elbette yıllar içinde mevcut tıp fakülteleri toparlanıp her açıdan eksikleri giderilir, her biri kaliteli ve nitelikli bir tıp fakültesine dönüşürse, ayrıca nüfus artar, hekim ihtiyacı belirirse o zaman planlı programlı olmak kaydıyla yeni bir tıp fakültesi daha açılması gündeme gelebilir. Tersi olursa tekrar ifade edeyim, doktor işsizliği bir yana ondan daha vahim ve acı neticesi, her geçen yıl bir öncekine göre doktorluk ve dolayısıyla sağlık hizmetlerinin kalitesindeki düşüş olacaktır. Tıp diploması yetmeyecek, hangi tıp fakültesinden mezun olduğunuz öne çıkacak, dahası bu yeni tıp fakültelerinin açılmasında rol alanların dahi kendilerinin ve yakınlarının sağlığını, canını bu fakültelerden mezun olmuş doktorlara emanet etmede ciddi güven sorunları yaşanacaktır. Buna ise hekimler olarak ne bizim ne de eğitim&sağlık politikalarını belirleyenlerin razı geleceğine inanmak dahi istemiyorum. (7)
- Kanaatimce ve zannımca, bir kısmı ülkenin ihtiyacına binaen olmaktan ziyade başka saiklerle açılan ve şimdilik sayısı 120 olan tıp fakültelerinde istenilen düzeyde, donanımlı, nitelikli hekim yetişmesi çok zor olduğundan korkarım mebzul miktarda “tıp işçisi” yetişecek, tıp fakültesinde okumak teveccüh, popülerlik ve değerini yitirecek, tıp doktoru işsizliği yakın zamanda başlayacak, mecburi hizmet de buna bağlı olarak kalkacak (ki bir meslektaşımız 2014 yılında dönemin maliye bakanının bir toplantıda her mezun hekime kadro tahsisinin artık mümkün olmadığını, mecburi hizmetin kalkması gerektiğini ifade ettiğini belirtmişti), hekimler diğer birçok meslek grubunda olduğu gibi KPSS sınavına girip ülkenin her tarafında devletin ya da özel sektörün istediği ücret ve şartlarda çalışmak mecburiyetinde kalacaklar.
- Son söz olarak; Tıp fakültesi konusuna acilen el atılıp kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenlerle ilgili ciddi ve stratejik kararlar, önlemler alınmazsa şayet; eğitim ve öğretimde kalite çok daha fazla düşeceği için (ki salgın dönemi bile öğretimi ve pratiği menfi yönde hayli etkilemişken) tıp fakültelerinde hikmet ve felsefeden uzak, hekimden ziyade bir nevi tıp teknisyeni ya da tıp işçisi yetişecek, tıbbımızın geleceği masada kalacak ve tababet san’atının tarz-ı icrası’nın tadı tuzu kalmayacak. (9-11)
KAYNAKLAR
- https://www.akademikakil.com/turkiyedeki-tip-fakultelerinin-panoramasi/irfanyalcinkaya/
- https://www.akademikakil.com/tip-fakultesi-acilma-ve-kontenjan-belirleme-kriterleri/irfanyalcinkaya/
- https://www.akademikakil.com/tip-fakultelerinde-kalite-ve-kantite/irfanyalcinkaya/
- https://www.akademikakil.com/tip-fakultesini-tercih-durumu-ve-gelecek/irfanyalcinkaya/
- https://www.akademikakil.com/universite-tercihinde-neden-tip-fakultesi/irfanyalcinkaya/
- https://www.akademikakil.com/tip-fakultesinde-egitim-uzerine-notlar/irfanyalcinkaya/
- https://www.akademikakil.com/tip-fakultesi-konusunda-son-goruslerim/irfanyalcinkaya/
- https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2021/07/turkiyedeki-tip-fakulteleri-ve.html
- https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/guncel-yazilar3/6161-tip-felsefesine-dair-notlar
- https://www.aksam.com.tr/yazarlar/prof-dr-cevdet-erdol/tibbimizin-gelecegi-masada-kalmadan/haber-1120625
- https://yenipencere.com/yazilar/bir-14-mart-yazisi-tababet-sanatinin-tarzi-icrasinin-tadi-tuzu-kaldi-mi-prof-dr-irfan-yalcinkaya/
45 yorum
Hocam değerli tespitleriniz için teşekkür ederim. Umarım yönetimdeki yetki sahibi kişiler de yazınızı okuyup gerekli düzenlemeleri yaparlar
Her cümlenizin altına imzamı atıyorum. Çok doğru tespitler. Medimagazinde yıllarca bende artan bu kontenjanlarla ilgili çok yorum yazdım. 1983 ile 2007 arasında tıp fakültelerine 4500 ile 5400 arası yani ortalama 5000 öğrenci alındı. 2007 yılından sonra yılda 1000, 1500, 2000 gibi artışlar yapılarak bugüne geldik. Eski bakan Mehmet Müezzinoğlu kontenjanlar 14.000 olduğunda artık yavaş yavaş kontenjanların düşürülmesi gerektiğini makul sayının 8000 olduğunu söylemişti, ama bakanlıktan alındı. 14.000 olan sayı düşmedi bilakis daha da arttırıldı. Çok yakında hekim işsizliği başlayabilir. Pratisyen hekime mecburi hizmet kalktığı anda şu an tercih edilmeyen bütün uzmanlık kontenjanları da dolacaktır. İş garantisi nedeniyle YKS de ilk 25.000 e giren çocukların 20.000 nin tıp fakültesini tercih etmesi de ülkemiz adına garabettir. Şu an çok popülerleşen bilgisayar mühendisliğinin bazı üniversitelerde 250.000. sıradan öğrenci alması da ayrı bir garabettir. Şu şu üniversitelerin bilgisayar mühendisliğinden mezunsan tamam, onun dışındaki üniversitelerden mezun olursan asgari ücretle bile iş bulman bile mümkün olmayacaktır. Bütün meslekler bitirilmişti sadece hekimlik kalmıştı muhtemelen o da 3, 5 yıla bitecektir. Rusya ‘da işsiz doktorlar, hele hele İtalya’ da işsiz doktorlar haberlerini duyar şaşırırdık, bizde de ramak kaldı. Düzelir mi? Çok zor.
Değerli hocam, katkılarınız için teşekkürler, ben elimden geldiği gücüm yettiğince bu hayati ve güncel sorunu, konuyu gündeme getirmeye, işlemeye çalıştım. Benden bu kadar, adım hıdır değil ama elimden gelen bu kadar, gücü yeten ve imkânı olan herkes bu sesin duyulması ve kamuoyu oluşması için kendi sosyal medya ortamları dahil katkı verirse müteşekkir olurum
Bu bir Hekimliği bitirme projesidir.Liyakat sahibi olmayan doktorlara can emanet edilir mi?
https://www.cnnturk.com/turkiye/tip-ve-hukuk-puanlarinda-sert-dusus
Şaşırdım mı hayır
Maalesef gitgide tıp fakülteleri ve tıp eğitimini zor yıllar ve bol sorunlar bekliyor.
Ben iki yıldır bu konuda avazım çıktığı kadar haykırıp sesimi duyurmaya, farkındalık oluşturmaya, sorunları tespit ve çözüm önerileri sunmaya çalışıyorum, adım hıdır değil ama elimden gelen budur
https://www.birgun.net/haber/para-varsa-tip-bile-okunabilir-357288
Parası varsa kişinin devlet, olmazsa özel, o da olmazsa yurtdışı bir tıp fakültesine gidip sonta yurtiçi ozellikle özel tıp fakültelerinden birinin ara sınıflara geçiş yaparak, daha daha olmazsa yurtdışı bir tıp fakültesini bitirmek suretiyle mutlaka doktor olup türkiye’de doktorluk yapabilir, aksi durum şaşırtıcı olur
https://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-iste-son-yks-ile-en-yuksek-puanla-alan-10-tip-fakultesi-11-681-97093.html
Bu yıl ünivetsitelere kayıt yapmayan öğrenci sayısı 250 bin. Bu sayı, yeni açılan 10 üniversitenin aldığı öğrenci sayısından fazla.
Kayıt yaptıranlar çok mu memnun?
Diğer taraftan 380-400 aralığında tıp fakultelerine öğrenci alınıyor. Bu puanlar daha önceki yıllarda, bugün öğrenci bulamayan FKB’lere girmeye bile yetmiyordu
Kırk tane yazdık, bir faydası oldu mu? Tabii ki hayır. Bu hayırda hayır yokkkkk
Prof. Dr. Hasan Boynukara’dan alıntı
İşin bir de bu yönü var
https://www.gazeteduvar.com.tr/yok-son-5-yilda-8-bin-yabanci-ogrenci-tip-ve-dis-hekimligi-kazandi-haber-1534936
Bu yazıda dile getirdiğim sorun ve sıkıntıların bir kısmını başka bir yazar da dile getirmiş
https://www.akademikakil.com/bu-cigligimi-mutlaka-okuyun/bulenttopuz/
Sevgili hocam,
Yazınızı ilk yayınlandığında hızlıca okumuş, daha sonra sindire sindire bir kere daha okurum diye kafama not almıştım. Durum nedir? neler yapılabilir? diye bir rapor hazırlığı içinde olunca tam zamanı diyerek yazınızı bir kere daha okudum. Tespitlerimizin ve kaygılarımızın bireysel olmadığını, bunların dillendirildiğini bilmek vicdani rahatlık sağlıyor. Yetkililer gereğini yapar veya yapmaz, sizin benim gibi bu milletin imkanları ile makam ve imkan sahibi olmuş insanların, olması gerekeni bir not olarak düşmek gibi bir görevleri var. Ben de sizin gibi bu düşünceden hareketle hem kişisel tarihime, hem de içinde yaşadığımın toplumun tarihine notumu düşmeye çalışıyorum. Yukarıdaki notumu görünür kıldığınız için çok teşekkür ederim. Durumumuzu derli toplu ve net olarak anlatan yazınız için ayrıca teşekkür ederim.
BİR TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİNİN MEKTUBU VE CEVABIM
MEKTUP
Hocam kolaylıklar dilerim.
Tokat Gaziosmanpaşa Tıp Fakültesi 1. Dönem öğrencisiyim. “akademikakil.com” sitesinde yazmış olduğunuz “Türkiye’deki Tıp Fakültelerinin Panoraması” yazısından çok etkilendim ve kesinlikle aynı fikirdeyim. Ben de 3 büyük şehirdeki ve diğer bir kaç ildeki köklü bir tıp fakültesinden hekim olarak yetişmeyi hayal ediyordum.Ancak sınav sonucum gereği “Gidebileceğim en eski,en çok akademisyeni olan en azından kadavrası bulunan (şaşırtıcı ancak birçok ilde yok) bir tıp fakültesi yazayım.” dedim ve Tokat Gaziosmanpaşa Tıp en azından ben de kendimi geliştirirsem ileride kendimi hekim diye tanımlarken rahatsız olmayayım diye tercih ettiğim bir tıp fakültesi oldu. Sadece köklü bir tıp fakültesinden mezun olmak bile yetkin bir hekimlik için yeterli değilken perifer ve görece daha düşük puanlı öğrencilerin bulundugu bir fakültedeki bir hekim adayı olarak kendimi nasıl daha iyi hekim olmak için yetiştirmeliyim?
Ablam da … Tıp ta olduğu için benim de hep meraklı olduğum hekimlikte, 6 yıl boyunca daha yetkin ve nizamlı bir eğitim alan iyi tıp fakültesinden mezun olacak meslektaşlarımla aramda oluşabilecek farkı nasıl en aza indirebilirim?
Değerli tavsiyeleriniz benim için yol gösterici olacaktır. Tekrardan kolaylıklar dilerim.
CEVAP
….. meslekdaşım merhaba
Böyle bir derdin, endişen olması ne güzel
Bu yazıyı yazma, soru sorma ve iyi hekim olma kaygısı olmak zaten başlı başına bir farktır, gelişmedir, değerdir
Daha yolun başındasın ama uzun ince bir yola çıkmışsın kolay gelsin
Ezbere kaçmadan her dersin kliniğin özünü esasını kavramaya bak, bol bol değişik kaynaklar oku, internette araştır, sadece tokat tıptaki eğitim, hoca ve imkânlarla sınırlama kendini
Bir yandan kendini yetiştir, bir yandan da ülke ve dünyadaki hekimlikteki gelişmelere kulak ver
Artık internet ve sosyal medya çağında eğitim ve öğretimin yeri ve zamanı yok, tabir caizse 7/24
İngilizceyi mutlaka ama mutlaka çok iyi öğren, o zaman hem kaynaklara ilk elden ulaşırsın hem de dünya vatandaşı olursun
Kendini okuyarak izleyerek devamlı geliştir ve değişime açık tut
Bildiklerini sorgulamaktan ve tekrar gözden geçirmekten korkma
Her üniversite ve fakülteden her çeşit ve nitelikte doktor çıkar, sen kaliteli ve ahlaklı bir hekim olmaya bak
Yakında senin gibi yıllar önce yola çıkmış, ankara tıpı bitirip meslekte 34 yılına adım atmış bir meslektaşın olarak anı kitabımı yayınlayacağım
Bir iki ay içinde yayınlanacak inşaallah
Alıp okursan sorularının cevabının çoğunu orda bulacaksın
Şimdilik bu kadar
Selam ve sevgilerimle
Sonunda özel üniversiteler ve tıp fakülteleri konusunu güldür güldür show programı ve oyuncuları da işledi. Harika olmuş, yazmaya çalıştığım şeylerin önemli bir kısmını mizahi bir tarzda işlemişler 287. Bölümdeki “İbrahim Üniversitesi” adlı skeçte. Mutlaka izleyin derim.
https://youtu.be/jUiTXkQJ3Ls
BU MAKALE REKORA KOŞUYOR
10 Ağustos 2021 tarihinde “Akademik Akıl” sitesinde yayınlanan “Türkiye’deki Tıp Fakültelerinin Panoraması (2021 verileri ışığında gözden geçirilmiş ve yorumlanmış yeni hâliyle)” adlı makalem haftalardır en çok okunanlar arasında iken 6 ay sonra bile 1 numara’ya yükseldi. Toplamda 11133 kişi ile bir rekora imza attı. Yoksa siz hala okumadınız mı?
5 GÜNDE 2000 OKUNMA, BU OLAĞANÜSTÜ BİR RAKAM
6 ay önce güncellenmiş bir makalem öncekinden de (önceki şekli 8000 civarı idi) fazla ilgi gördü ve 6 sonra bile haftalık en çok okunan yazılarda 1 numaraya yükselmişti, ki hala ilk sırada. Bu yazı 5 günde 2000 okuma ile doğrusu beni bile şaşırttı, şu ana kadar bu sitede yazdığım yazılar içinde en çok okunan ve paylaşılan yazı oldu. Teşekkürler
Cumhurbaşkanından doktorlara: Varsın gidiyorlarsa gitsinler!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Doktorlar az para aldıkları için ayrılıyorlarmış, varsın gidiyorlarsa gitsinler. Buralar boş kalmayacak. Doktorluk gibi bir mesleği sadece paraya dayamak insani değildir.” dedi.
“..eğitim araştırma hastanelerinin kendi iktidarları döneminde yapıldığını kaydeden Erdoğan…”
“Bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz, bunlarla beraber bu yola devam ederiz.”
“..Ve şu anda asistan doktorlarımızla biz bu yola devam ederiz. Çünkü buralar boş kalmayacak…”
https://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-cumhurbaskanindan-doktorlara-varsin-gidiyorlarsa-gitsinler-11-681-99637.html
doktorları kadın muhtarlara hitap edilen bir konuşmada şikayet konusu yapıp “giderlerse gitsinler” demek ve onları “para düşkünü” gibi göstermek olacak iş midir? ve ayrıca “üniversiteyi yeni bitiren” (pratisyen doktor)ler ve asistan hekimlerle yol devam ederiz ne demektir anlayan varsa beri gelsin. mesleğinin 34. yılında bir hekim olarak ben bugüne kadar böyle sözleri kimseden duymadım, aklım havsalam almıyor, ne günlere kaldık, bu günler de geçer ya Hu.
https://www.youtube.com/watch?v=K0VK3fugnAY
Bir meslektaşımız, bir hocamız “vurun doktora!” adlı hislerimize tercüman olan bir yazı kaleme almış. Okumanızı öneririm.
https://millidusunce.com/vurun-doktora/
Herkes kendisini bu ülkedeki Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak… hekimlerle birlikte Suriyeli, Azerbaycanlı, Afganistanlı, Filistinli, İranlı, Bulgaristanlı, Arnavutluklu, Makedonyalı… hekimlere emanet etmeye hazırlasın. Zira şu an az biraz olan bu durum, ilerde çoğunluk olacak. Gidenler zaten gidiyordu, “gidenler gitsin, yerleri doldurulur” sözünden sonra bu gidiş daha da hızlanacak ve ithal ikame doktorlar gelecek ve bunların para kazanmaktan başka dertleri olmayacak, kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklar. Kendi düşen ağlamaz. Eden bulur demişler.
Bir yıl önce 14 mart vesilesi ile yayınladığım yazımı tekrar paylaşmak istiyorum. Bu sürede hekimler adına olumlu anlamda değişen bir şey olmadı. Artık tadı tuzu kalmayan hekimlik mesleğinin bazı mensupları yurtdışına gitmeye devam ediyor. Ben gitmeyi düşünmüyorum. Her geçen gün ‘Allah’ım aklıma mukayyet ol’ diye dua ettiğim bu ülkenin sefasına cefasına da alıştım artık, bir beklentim de kalmadı. Son yıllarda kalbim çok kırıldı, gönlüm çok incindi. Bu durumun para verilerek düzeltileceğini sananlar fena halde yanılıyorlar. Hekimlik ticaret, siyaset gibi hesapsız para kazanılacak bir meslek değildir, küçük bir kesim dışında hiçbir zaman da olmadı. Biraz ilgi, biraz anlayış, biraz empati, biraz sempati, biraz hoşgörü, biraz değer verme, biraz adalet, biraz ehliyet ve liyakat yeterdi. Bunlar bile esirgendi, çok görüldü. Yazımda kendi meslek hayatım üzerinden hekimliği anlatmaya çalışmıştım. Bu yazımın yeniden gözden geçirilmiş halini 40 yıllık meslek yaşamımın anılarına yer verdiğim “Benim Yolum” kitabıma da koymuştum. Tıp bayramı ya da günümüz kutlu olsun.
https://yenipencere.com/yazilar/bir-14-mart-yazisi-tababet-sanatinin-tarzi-icrasinin-tadi-tuzu-kaldi-mi-prof-dr-irfan-yalcinkaya/
Konusunda bugüne kadar okuduğum en iyi yazı
https://sarkac.org/2022/03/universitelerde-rant-kollama/
Tıp Programı Bulunan Tüm Üniversiteler Listesi (2021)
https://yokatlas.yok.gov.tr/lisans-bolum.php?b=10206
https://www.medimagazin.com.tr/dis-haberler/genel/tr-ispanyada-doktor-ve-hemsire-eksikligi-sistemi-zora-sokuyor-76-682-100412.html
Ne duruyorlar hemen her ile hatta ilçelere bile tıp fakültesi açıp doktor yetiştirsinler, her köşe başına da özel anadolu sağlık meslek liseleri açıp hemşire (yardımcısı) yetiştirsinler.
Merhaba,
Kalite kesinlikle önemli. Ancak, bazı yerleşim alanlarında doktora ulaşmak o kadar zor ki; durumu bir de bu açıdan ele almalıyız. Doktor enflasyonundan bahsetmek biraz erken olur. Sizin yaşadıklarınızla Türkiye gerçekleri aynı değil. Lütfen biraz vicdanlı olalım.
İyi çalışmalar
Bunun vicdanlı olmakla ne alakası var (ki ilmi, vicdanı, irfanı hür biriyim elhamdulillah) ve de meslek hayatının 34. yılında bir hekim, işin içinde tam da göbeğinde biri olarak Türkiye gerceklerini bana mı söylüyorsunuz? Şaşırdım ve yadırgadım. Cevap vermeyeceğim, sizden sadece akademikakil.com sitesindeki yazılarımı ve mümkünse kitapyurdu.com’da yayınlanan “Benim Yolum / Tababet sanatının icrası ile geçen 33 yıl” adlı kitabımı alıp okumanızı istirham edeceğim
Alpay Hocam tespitlerinizi ayakta alkışlamamak elde değil. Olaylara bir hekim gözüyle değil, bir vatandaş gözüyle bakılmalı diye düşünüyorum. Aksi takdirde memlekette her meslek grubu kendisini daha değerli hissetsin diye daha az mezun verilmesini talep edecektir. Bizim empati kurarak bu ülkede en çok hangi meslek grubuna ihtiyaç var ve bu ihtiyaçları çoğaltmak yönünde bir yol izlememiz gerektiği kanaatindeyim. Doktor hastasına 5 dk dan daha fazla vakit ayıramıyor. 3 tane soru cümlesi kurması bile yoğunluktan dolayı, doktoru rahatsız eder duruma getirebiliyor. Vatandaşın doktor ihtiyacı var.Fatültelerin TIP Fakültesi kontenjanlarının artırılması vatandaşın lehine olacaktır. Aksi takdirde bundan 50 yıl sonrada bir köyde bir doktora yine kimse ulaşamayacak. Nasıl ki benim köylüm, vatandaşım köyünde bir imama ve öğretmene ulaşabiliyorsa bir doktora da ulaşabilmelidir. Saygılarımla…
Yorumunuzda serdettiğiniz bazı görüşlere katılmakla birlikte büyük bir kısmına katılmıyorum. Evet ben hekimim, profesörüm ama herşeyden önce bir insanım, halktan biriyim. Hekim de olsam her an hasta ve hasta yakını olabileceğimin farkındayım. Tıp fakültesi öğrencilerine de devamlı bu hususu hatırlatıyorum. Biz emeğiyle ve dürüstçe geçinen, mesleğinin hakkını vermeye çalışan meslek mensupları olarak zaten değerliyiz, neden sayımız artıyor diye endişe edelim ki? Ama bu şekilde kontrolsüz, gelişi güzel ve niteliksiz doktor yetiştirmeye devam edilirse sizler ve bizler bir gün o köyde (niye köyde onu da anlamadım ya, ilçe ve illerin suyu mu çıktı) adına doktor denilen öyle birine rastlayacağız ki canımız yanacak, hastamız masada kalacak, pişman olacağız. Size de bu sitedeki yazılarımı ve kitabımı tavsiye ediyorum anlamak ve anlaşılmak için. Ayakta ya da oturrarak bir alkış filan da beklemiyorum.
Sayın İrfan hocam, herşeyden ziyade empati yeteneği çok güçlü biri olduğunuzu düşünüyorum. Gelişigüzel ve kontrolsüz tıp eğitimi verilmesini hiçbir vatandaş istemez.Nitelikli eğitim verilmesi fakülte içinde farklı tedbirler alınarak giderilmesi gereken konular olduğunu düşünüyorum. Tıp fakültesinde tıp okuyanların kontenjanları artırılabilir dedim sadece. Eğitim kalitesi düşsün demedim ki. Tıp fakültesinde okuyan öğrenci kontenjanı 200 kişiden 250 kişiye artırılması kaliteyi düşürmez hocam. O üniversitenin yeterli hocaya, meteryallere ve donanımlara sahip olmasını sağlamamız gerekiyor ki kalitede artsın, kontrollü ve nitelikli doktorlarımız da olsun. 30 yıl önce 20 üniversite vardı.Şu anda 200 ün üzerinde üniversite var. Bu ülkede 500 bin öğretmen fazlalığı olmasına rağmen her yıl 300 bin öğretmen mezun vermeye devam ediyoruz. Ama tıp doktoruna ihtiyacımız bir öğretmenden bir hukuk fakültesi mezunundan daha fazla. Sizden tüm vatandaşları yetiştiren öğretmen kalitesine de değinmenizi rica ediyorum.Aslında asıl değinilmesi gereken konu tüm fakültelerdeki eğitim kalitesinin düşmesidir. Bu konu genel olarak ele alınması gereken konulardır. Neden köy dediğime de açıklık getireyim. Çünkü köy en küçük yerleşim yeridir. İmkanların en kısıtlı olduğu yerlerdir. Kış olduğu zaman kar yağışından dolayı ilçeye bile bir hafta hatta bir ay boyunca imkansızlıklar yüzünden gidemeyecek insanlar var.Ama o köyde bir öğretmen, imam ve muhtar var ise bir doktorun da olması doğaldır.Sayın İrfan Hocam, yazılarınızı,makalelerinizi ve kitaplarınızı okuyacağım. İnanın ki vatandaşın hizmetine yönelik her cümlenizi her pozisyonda alkışlayacağıma söz veriyorum.Saygılarımı sunar, esenlikler dilerim.
Bu sonuçta mevcut ekonomik koşulların ve uygulanan sağlık politikalarının payı olabilir mi sizce? Ne dersiniz?
Türkiye’de doktorların yüzde 67’si yurt dışına gitmek istiyor.
https://bit.ly/38h5BPL
Emekli maaşı ile geçinmek mümkün olmayınca gel de korkma, sayın sağlık bakanı benim konumumda birinin emekli olması durumunda rahatça geçinebileceğini söylesin ve garanti etsin, derhal emekli olurum
https://medimagazin.com.tr/hekim/turkiyede-hekimler-emekli-olmaktan-korkuyorlar-100706
Periferde, taşrada yeni açılan tıp fakültelerinin öğretim üyesi sıkıntısı ve sorununun çözümünde kabak yine büyük şehirlerdeki öğretim üyelerinin başına patladı. Bu fakülteler açılırken onlara sorulmadı ama şimdi onlardan medet umuluyor. Gönüllü olanlar ve bir üniversitede (özellikle SBÜ’de) bir ders bile vermeden doktor öğretim üyesi, doç ve prof olanlar zorunlu olarak gönderilebilir. Ben 11 yıl Van’da kaldım, sıramı savdım.
https://medimagazin.com.tr/guncel/prof-dr-recep-akdag-buyuk-sehirdeki-ogretim-uyeleri-maddi-destekle-anadoluda-bir-sure-calistirilmali-100945
“Giderlerse gitsinler” sözünden ve ülkede yaşanan korkunç ekonomik krizden sonra ve de sosyal medya yasağı dahil yasaklar her geçen gün artmaya devam ettikçe doktorlar ve sağlık çalışanları hızla ve artarak ülkeyi terk etmeye başladı, yeni tıp fakültelerinin yeni mezunları, asistanlar ve de göçmen doktorlar onların yerini almak için sabırsızlanıyorlar, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete
https://medimagazin.com.tr/guncel/doktorlar-ve-diger-saglik-calisanlari-turkiyeyi-neden-terk-ediyor-101098
Prof. Kaynak’tan tıp eğitimi tepkisi: Kanun, levha tamam ama öğretim üyesi yok
İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Süleyman Kaynak, Türkiye’deki tıp fakültelerinin çoğunun yetersiz olduğunu belirterek, “Üniversite demek bina demek değildir” dedi.
https://www.gazeteduvar.com.tr/prof-kaynaktan-tip-egitimi-tepkisi-kanun-levha-tamam-ama-ogretim-uyesi-yok-haber-1553639
Tıp eğitiminde taş devri: ‘Öğrenci çok altyapı yok’
Genel Sağlık-İş, ülkede verilen tıp eğitimiyle ilgili çalışma yaptı. Ortaya çıkan çarpıcı sonuçlar, ülkenin dört bir yanında mantar gibi çoğalan tıp fakültelerinin niteliklerinin sorgulanması gerektiğini gösteriyor.
(Önemli Not: Bu haberdeki veriler bu yazıdaki verilerle birebir örtüşüyor. Muhtemelen kaynak olarak bu yazı kullanılmış fakat ne yazık ki kaynak belirtilmeye bile gerek görülmemiş. Üzüldüm, zira böyle kaynak belirtmeden bir çalışmanın verileri kullanılarak çalışma ve haber yapıl-a-maz. Bilimsel ve etik dışıdır)
https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/tip-egitiminde-tas-devri-ogrenci-cok-altyapi-yok-1932325
Bugün ve gelecekte doktorları bekleyen büyük tehlikelerden biri de şiddete maruz kalmadır, ne yazık ki önü alınamıyor, özellikle son 20 yılda hasta memnuniyetini arttıralım derken (ki arttırıldı), başta doktor olarak sağlık çalışanların memnuniyeti gitgide azaldı ve doktorlar neredeyse sistemin kurbanı oldular, paylarına da şiddet düştü, her geçen gün de aldıkları maaş ve ücretler eridikçe eridi ve ülkeden doktor göçü başladı, alın size sıradan gündelik rutin bir doktora şiddet haberi
https://medimagazin.com.tr/hekim/sanliurfada-hasta-yakinlarindan-doktora-saldiri-olay-sonrasi-istifa-etti-101184
Bundan 11 yıl önce; “Sağlık politikaları “hekim odaklı” olmaktan çıkıp, görevleri ve hizmet tanımları yapılmış bir ekip hizmetine dönüşüyor. Sağlık hizmetlerinde genel olarak sistem hekim üzerine inşa edilirken, yakın gelecekte bu durumun değişeceği görülüyor.” demişti dönemin Sağlık Bakanlığı eski müsteşar yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın. (https://medimagazin.com.tr/hekim/saglik-hizmetleri-hekim-odakli-olmaktan-cikiyor-34921). Ama işler öyle gitmedi, bütün yük yine hekimin sırtına bindi. Yine Dr. Sabahattin Aydın bir yıl sonraki bir başka konuşmasında “Kanal 24’de yayınlanan “Farkında mısınız?” programına katılan Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın, 10 yıl öncesine göre sağlık personelinin iş yükünün 3 kat arttığını” belirtti. ( https://www.medipol.edu.tr/haberler/aydin-10-yilda-saglik-personelinin-is-yuku-3-kat-artti) Bir önceki habere bir yorumcu 11 yıl önce şu yorumu not düşmüş. “Hekim sayısı , açılmış olan Ünv. Tıp Fakülteleri sayesinde birkaç sene içinde tahmin edebileceğimiz rakamların çok üstüne çıkacak . O zaman bu tartışmalara gerek kalmayacak , çünkü hekim ANCAK İŞ BULURSA bugün beğenmediği ATT kadar bir para kazanacak !.. Az kaldı , çok az . Bunla ilgili ne TTB’nin ne de Öğretim Üyelerimizin bir B-planı yok !.. Sadece MALPRAKTiS TAZMiNATI ödemek kalacak hekimlere ne yazık ki …”. Aradan geçen zaman Dr. Sabahattin Aydın’ı değil, bu yorumcuyu haklı çıkardı. Bütün dedikleri oldu. Ve dün Konya Şehir Hastanesi’nde poliklinikte bir Kardiyoloji uzmanının başına 15 kurşun sıkılıp vahşice katledildi. “Doktor odaklı” olmaktan çıkarılan ve “Hasta odaklı” hale getirilen sistemde, bir hasta yakını sistem artık “doktor odaklı” olmadığından gözünü kırpmadan canına kıydı. Hekimin otoritesi kaybettirilip sistem “doktor odaklı” olmaktan çıkarılıp sadece ve sadece “hasta odaklı” hale getirilip “otoritenin hekimine” dönüştürülünce hekimin iş yükü ve şiddet alabildiğine arttı ve sonunda Konya’da patladı. (https://www.sdplatform.com/Yazilar/Kose-Yazilari/232/Hekim-otoritesinden-otoritenin-hekimine.aspx). Yazık oldu hekimlere ve sağlık çalışanlarına ve de sonuçta halka.
BİR YAZI VE YORUMUM
TIP FAKÜLTELERİNDE AKADEMİK HAREKETLİLİK; SEBEBLERİ, SONUÇLARI
https://www.akademikakil.com/tip-fakultelerinde-akademik-hareketlilik-sebebleri-sonuclari/bulenttopuz/
…Ben de akademik hayatıma ta Van’da, ülkenin en ucunda 1994 yılında faaliyete geçmiş bir Tıp Fakülte’sinde başladım ve halihazırda Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Hastanesi’nde devam ediyorum. Sizin bu yazıda bahsettiğiniz hemen her şeyi yaşayarak ilk elden müşahade ettim. Bu tecrübelerimi ve görüşlerimi de bu sitede tıp fakültesi konulu yazılarımda dile getirmeye, kamuoyu ile paylaşmaya çalıştım. (En bilinen ve okunan yazım da;https://www.akademikakil.com/turkiyedeki-tip-fakultelerinin-panoramasi-2021-verileri-isiginda-gozden-gecirilmis-ve-yorumlanmis-yeni-haliyle/irfanyalcinkaya/). Bu makalenize sadece bir katkı yapacağım. Aslında Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ)’nin kuruluş amacı en başta böyle değildi. Amaç Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde çalışan ve doçent olan uzmanların profesör olmak için özel ve periferdeki kamu üniversitelerine gitmesini, ayrılmasını önlemekti. Tali amaç da eğitim ve öğretime bir canlılık ve düzen getirmek, akademik bir çerçeve oluşturmaktı o kadar. Bu da ancak üniversite olmak ve kadro açmakla mümkündü. Ama daha sonra bu iş o kadar ileri boyutlara vardı vardırıldı ki nerde ise eğitim ve araştırma hastanesi olan her ilde tıp fakültesi açmaya, hatta devlet hastanelerini eğitim ve araştırma hastanesine çevirmeye, buralardaki uzmanlara doktor öğretim üyesi kadrosu vermeye, doçentlikte sözlü sınavı kaldırıp doçent olmayı daha kolay hale getirmeye, doçent olan herkesi üniversitede kadroya almaya ve ayrıca doçentlikte 5 yılı dolan herkesi profesör kadrosuna hemen almaya kadar vardırıldı. Tabir-i caizse iş şirazesinden çıktı, öyle yerlere vardı vardırıldı ki artık tutabilene aşkolsun. Hatta Suriye Çobanbeyli’de bile tıp fakültesi açıldı. Perifer eğitim ve araştırma hastanelerinde öğrenci ve asistan eğitimi bile olmadan doktor öğretim üyesi olan o kadar çok uzman var ki bir an önce doçent olmayı bekleyen. Geçenlerde eski Sağlık Bakanı Sn Prof. Dr. Recep Akdağ, “perifer tıp fakültelerinde öğretim üyesi ihtiyacını karşılamak için büyük şehirlerdeki öğretim üyelerinden faydalanılabilir” demişti. Eğer bu sorunu çözmekte kararlı iseler, büyük şehirlerde eğitim ve araştırma hastanelerinde öğrenci eğitimi bile yapmadan oldukları yerde profesör kadrolarına geçen sağlık bilimleri üniversitesi mensuplarından istifade edebilirler, zira onların hepsi kadroya geçerken 2 yıl gösterilen ve ihtiyaç olan yerde çalışmayı taahhüt etmişlerdi. YÖK isterse öncelikle SBÜ’de görev yapan ve daha önce perifer tıp fakültelerinde görev yapmamış olan doçent ve profesör kadrosundaki öğretim üyelerini belirleyerek doğuda ve periferde yeni açılmış üniversitelerde en az 2 yıl görev yaptırabilir. Daha anlatılacak çok şey var ama çok da vakit almamak ve sabrı zorlamamak lazım. Tıp fakülteleri konulu yazılarımda küçük bir kısmına zaten değinmiştim. Dileyenler bu sitedeki o yazılarımdan okuyabilirler.
TÜRKİYE’DEKİ TIP FAKÜLTELERİNİN PANORAMASI (2022 VERİLERİ IŞIĞINDA)
Bundan iki yıl önce, ‘akademik akıl’ sitesindeki ‘tıp fakültesi’ konulu ilk yazımda, ülkemizdeki mevcut tıp fakültelerinin bir röntgenini çekmeye çalışmıştım. (1) Bu yazım ve ‘tıp fakültesi’ konulu takip eden altı yazım oldukça ilgi çekmişti. Bu ilk makalemi bir yıl sonra yine ama bu sefer ‘2021 verileri ışığında gözden geçirilmiş ve yorumlanmış yeni hâliyle’ yeniden yayınladım. Bu sefer ilk yazımdan daha da fazla ilgi ile karşılandı, onun üç katından daha fazla okundu. An itibariyle 25 401 rakamı ile sitede yayınlanan yazılar içinde bugüne kadarki en fazla okunan ve aylardır haftalık en çok okunanlar sıralamasında birinci –ki hâlâ da öyle- oldu. (2)
Aradan bir yıl geçtikten sonra yine 2022 verileri ışığında, ilk yazımda maddeler halinde özetlediğim verileri güncellemek, önceki verileri geçen bir yıllık süre ile içindeki verilerle birlikte değerlendirmek ve sonunda da birkaç not düşmek istiyorum. (3)
YAZININ DEVAMI İÇİN; https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2022/08/turkiyedeki-tip-fakultelerinin.html
Tıp fakültesinde öğrencileri eğitecek hoca kalmadı
Uşak Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri, Eylül ayından itibaren staj yapmaya başlayacak. Ancak Uşak Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde öğrencileri eğitecek, yeterli sayıda profesör ve doçent olmadığı belirtildi
https://medimagazin.com.tr/hekim/tip-fakultesinde-ogrencileri-egitecek-hoca-kalmadi-101477
Tıp fakülteleri, YKS’de tarihin en düşük sıralamalarıyla öğrenci aldı!
2022- YKS tercih sonuçlarının açıklanmasıyla tıp fakültesi sıralamalarındaki düşüş gözler önüne serildi. Konu sosyal medyada gündem olurken son senelerde yaşanan düşüşün yanında bu sene 10 bine varan düşüşler yaşandığı ifade edildi
https://medimagazin.com.tr/guncel/tip-fakulteleri-yksde-tarihin-en-dusuk-siralamalariyla-ogrenci-aldi-101561
https://medimagazin.com.tr/hekim/saglik-bakani-tus-kadrolari-icin-9-bin-911-kontenjan-planlandi-102116
Bu demektir ki artık uzman ol-a-mayan hekim kalmayacak. Hatta mevcut doçentlik sistemi ile doçent ve profesör olmayan da kalmayacak. Dr Öğretim Üyesi dediğiniz de en nihayetinde önceden belli olan bir ismi işaret eden bir kadro ilanı o kadar. Artık ne hekimliğin, ne uzmanlığın, ne de akademisyenliğin bir anlamı, bir değeri, tadı tuzu kalmadı. Herşeyin içi boşaltıldı. Biri eğitici kadro yeterliliği, hasta potansiyeli ve eğitim kalitesi mi dedi? Güldürmeyin Allah aşkına. Eğitimi, kaliteyi ve ihtiyaç olup olmadığını artık dert edinen yok.
2006 YILINDAN SONRA KURULAN DEVLET ÜNİVERSİTELERİ
1- Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi
2- Kastamonu Üniversitesi
3- Düzce Üniversitesi
4- Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
5- Uşak Üniversitesi
6- Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
7- Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi
8- Erzincan Üniversitesi
9- Aksaray Üniversitesi
10-Giresun Üniversitesi
11-Çorum Hitit Üniversitesi
12-Yozgat Bozok Üniversitesi
13-Adıyaman Üniversitesi
14-Ordu Üniversitesi
15-Amasya Üniversitesi
16-Karaman Karamanoğlu Bey Üniversitesi
17-Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi
18-Sinop Üniversitesi
19-Siirt Üniversitesi
20-Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi
21-Karabük Üniversitesi
22-Kilis 7 Aralık Üniversitesi
23-Çankırı Karatekin Üniversitesi
24-Artvin Çoruh Üniversitesi
25-Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi
26-Bitlis Eren Üniversitesi
27-Kırklareli Üniversitesi
28-Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi
29-Bingöl Üniversitesi
30-Muş Alparslan Üniversitesi
31-Mardin Artuklu Üniversitesi
32-Batman Üniversitesi
33-Ardahan Üniversitesi
34-Bartın Üniversitesi
35-Bayburt Üniversitesi
36-Gümüşhane Üniversitesi
37-Hakkari Üniversitesi
38-Iğdır Üniversitesi
39-Şırnak Üniversitesi
40-Munzur Üniversitesi
41-Yalova Üniversitesi
42-İstanbul Türk&Alman Üniversitesi
43-Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
44-Bursa Teknik Üniversitesi
45-İstanbul Medeniyet Üniversitesi
46-İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
47-Necmettin Erbakan Üniversitesi
48-Abdullah Gül Üniversitesi
49-Erzurum Teknik Üniversitesi
50-Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
51-Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
52-Sağlık Bilimleri Üniversitesi
53-Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi
54-İskenderun Teknik Üniversitesi
55-Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi
56-İzmir Bakırçay Üniversitesi (Eski Özel Gediz Üniversitesi)
57-İzmir Demokrasi Üniversitesi
58-Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi
59. Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (Eski Özel Zirve Üniversitesi)
60. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
“BENİM YOLUM – Tababet San’atının İcrası İle Geçen 35 Yıl” KİTABIMIN “GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ VE İLAVELİ 2. BASKI”SI ÇIKTI.
İKİNCİ BASKIYA ÖN SÖZ’Ü OKUMAK İÇİN;
https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2023/09/benim-yolum-tababet-sanatnn-icras-ile.html
BİR HABER, KISA YORUMUM VE KONU İLE İLGİLİ MAKALELERİM
Haber: Güney Kore’de greve giden 4 bin 900 doktorun lisansı iptal ediliyor
Güney Kore, tıp fakültesi kontenjanlarının artırılması kararını protesto amacıyla istifalarını sunan yaklaşık 5 bin stajyer doktora, lisanslarının askıya alınacağı yönünde uyarı bildirisi yollandığını bildirdi.
Haberin tamamının linki; https://buff.ly/3PDEqkL
Yorumum: Adamların kalite derdi var, tıp fakültesi kontenjanlarının böyle aniden, hazırlık yapılmadan, plan program yapmadan, sadece hekim açığı ve ihtiyacını öne sürerek bu kadar çok arttırılması hekim kalitesini düşürür deyip istifa ediyorlar hem de yüzde yüze yakını. Bizde böyle bir şey asla ve kat’a olmaz, bugüne kadar da olmadı, siyasiler yapar, bir kesim eleştirir, diğer kesim sessiz kalır ya da onaylar ve siyasetçi yoluna devam eder, sayı arttırılır kalite her geçen gün düştükçe düşer. Zira bizde hekimlerin böyle organize ve örgütlü gücü, birlikteliği yoktur. Maalesef bu kafayla ve gidişle olmayacak da.
Bu konuda daha önce yazdığım makaleler;
https://www.akademikakil.com/tip-fakultesi-acilma-ve-kontenjan-belirleme-kriterleri/irfanyalcinkaya/
https://www.akademikakil.com/tip-fakultelerinde-kalite-ve-kantite/irfanyalcinkaya/
https://www.akademikakil.com/turkiyedeki-tip-fakultelerinin-panoramasi-2021-verileri-isiginda-gozden-gecirilmis-ve-yorumlanmis-yeni-haliyle/irfanyalcinkaya/
Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya
Biri eğitim mi dedi, gerçekten bu ülkedeki üniversiteler bilim yuvası mıdır, buyrun aşağıdaki linkteki yazıyı okuyun lütfen, siz karar verin
İRFAN VE – EĞİTİM&ÖĞRETİM VE ÜNİVERSİTE VE LİYAKAT VE THE END
https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2024/10/irfan-ve-egitim-ve-universite-ve.html