Tıp; hastalıkları ve sakatlıkları iyileştirmek, hafifletmek veya önlemek amacıyla başvurulan teknik ve bilimsel çalışmaların tümü şeklinde tanımlanabilir. Doktorluk, bireylerin hastalığının klinik, biyolojik ve anatomik belirtilerinin tanınması; ilaç, fizik, biyolojik ve cerrahi usullerle uygun iyileştirme yollarının tayini ve hastalığın devamlı gözlenmesi ile yeni metodların araştırılması gibi konuları kapsayan bir meslek dalıdır. Doğru ve yanlış, bilimin konusudur. Güzel ve çirkin, sanatın konusudur. Üyilik ve kötülük, dinin konusudur.
Hukuk, toplum içinde bireyler ya da bireylerle devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen kuralların bütünüdür.
Sorumluluk, uyulması gerekli davranış (hukuk) kurallarına aykırı düşmenin hesabını verme durumudur.
Hastane, evrensel sağlık hizmetlerinin kurumsallaştığı yapılanmalardır.
Bir günlük gazetede yukardaki başlıkla hazırlanan yazı dizisinde “En iyi doktor, en iyi hastane” arayışına girilmiş ve sonuçlarda telefon numaralarına kadar verilebilmiştir. Bu tanımlara göre yazının başlığının nasıl olması gerektiğini okuyuculara bırakıyorum. Bu yanlış davranışa doktorlardan ve sağlıkla ilgili kuruluşlardan gerekli tepkiler gelebilir. Ancak şu ana kadar gelen tepkiler son derece yetersiz kalmaktadır.
Olay Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’ne aykırıdır.
Olay Hekimlik Etiği’ne aykırıdır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra kurulan kurumların en çağdaş olanı ve yenilenerek gelişeni üniversite kurumudur. Hiçbir üniversitenin tüzel kişiliğini diğerinden üstün veya düşük göstermek etik değildir. Kurumlar, kuruluş amaçlarına göre ürettikleri ürünlerin kalite ve kantiteleriyle değerlendirilir. Kurum içinde hiçbir bireyin tek başına bir ürün çıkarması söz konusu olamaz. Ürün hangi niteliği taşırsa taşısın (para, mal, hizmet vs.) kurumun işlevini yansıtan bir ekibin üretimidir. Ekibin içinden rastgele yöntemlerle bir bireyi öne çıkarma gayreti de etik değildir.
Sosyal ve ekonomik haklar bakımından dengelerin oturmadığı ve bireyin ezildiği bir toplumda kurumları iyi – kötü gibi tanımlanmamış kavramlarla irdelemek, yanıltıcı bir yaklaşım olmaktan öteye geçemez. Üstelik tıp etiğinin “Adalet ilkesi” ne de aykırıdır. Adalet, bireyin isteklerini diğer bireylerin istekleri ile karşılaştırıp haksızlığa geçit vermeyen bir dengeyi içerir.
Eşit paylaşma, bireysel çaba, bireysel ihtiyaç, bireysel hak ve özerk (kendi kendini yönetme) rekabet koşullarının yaşam biçimine dönüştürüldüğü toplumlarda, “Adalet ilkesi”nin belirleyicileri somutlaşabilir ve bize “Karne doldurma” hakkı tanıyabilir.