YÖK’ün hazırladığı üç ana başlıktan oluşan yükseköğretim stratejisi, “Dünyada yükseköğretim sistemlerinde yeni eğilimler, Avrupa Yükseköğretim Alanı ve Bologna süreci, Türkiye’nin yükseköğretim sisteminden beklentilerinin nasıl geliştiği” ön rapor olarak yayınlanmıştır.
Anlaşılan YÖK, “kopyalama” yerine yeni stratejiler benimsemiş görünüyor. Bilginin üretilmesi ve paylaşılmasında birinci derecede üniversiteleri sorumlu gördüğünün altını çiziyor.
Ve üniversitelerden beklentileri sıralıyor.
1- Daha fazla ve daha geniş yaş gurubuna öğretim vermek.
2- Toplumla daha güçlü köprüler kurarak bölgesel ve ulusal kalkınmaya daha fazla katkıda bulunmak.
3- Öğretimde mezunların iş bulabilme kapasitesini arttırmak, araştırmada bilgi üretimi yanı sıra uygulamaya yönelmek.
4- Paydaşlara hesap verebilen, açık ve saydam yönetişim modelleri geliştirmek.
5- Tüm bunları, giderek azalan kamusal kaynaklar ile karşılayabilmek.
YÖK, eğitim sisteminin genel olarak, yükseköğretim sisteminin de özel olarak “esnek, açık, güçlü” bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğunu “zorunlu” görüyor.
YÖK, önemli tespitlerde bulunuyor:
“Yükseköğretimin bugün ulaştığı karmaşık yapı”dan söz ediyor.
“Birçok soruna rağmen yine de belli bir gelişme göstererek” varlığını sürdürdüğünün söylenebileceğini hatırlatıyor.
Ancak, “yaşanmakta olan tüm sorunların kaynağının yapı olduğunu söylemek zordur” yargısında bulunarak, toplumumuzun tüm kurumlarında olan yapı sorununun “tarihi yanılgısını” tekrarlıyor.
YÖK’ün “Yönetim Kültürünün mevcut yapıyla bir arada olmasını” sorumlu görmekle, “akademik analizi”nin en zayıf versiyonunun bir tezahürünü yansıtıyor. YÖK, yükseköğretimin finansmanı konusunu Anayasanın 130. maddesinin belirlediği, her düzeydeki yükseköğretimin kamu hizmeti niteliği taşıdığını, devlet üniversitelerinde kamusal finansman, vakıf üniversitelerinde özel finansman sisteminin uygunluğunu sorgulamadan geçiştiriyor. Oysa sorun olan konularda gerçekçi analiz yapmadan “doğru strateji” yapılandırmak mümkün görünmüyor. Anayasanın 130. maddesi, bir yandan “her düzeydeki yüksek öğretimin kamu hizmeti niteliği” taşıdığını söylüyor, diğer yandan uygulamada “kamusal alan” diye kamu hizmeti içinde “özellikli” bir alan hatırlatan izahı mümkün olmayan bir belirsizlik dayatıyor. Diğer yandan “devlet üniversitelerinde kamusal finansman, vakıf üniversitelerinde özel finansman” prensibini koyarak, kamusal finansmanı politik dalgalanmaların istikrarsızlığına terk ederken, özel finansmanı devletle destekleyerek vakıf üniversitelerini devlet yardımı ile yozlaştırmış oluyor.
YÖK, üniversitelerin (devlet, vakıf) özerkliğini gerçekleştirme adına, Anayasa’nın 130. ve 131. maddelerinin yeniden ele alınması önerisiyle ancak stratejisine ortam hazırlayabilir. Stratejiyi analiz etmeye devam edeceğiz.