Evet, artık insanlar çoğunlukla demirden zincirlere, prangalara vurulmuyor. Ancak ne yazık ki bu insanlığın özgürleştiği anlamına da gelmiyor. Milyarlarca işçi ve emekçiyi görünmez prangalarla esaret altında tutan modern bir kölelik düzeni, yani ücretli kölelik yaratıldı. İşsizlik, açlık ve sefalet kırbacı şaklıyor; bolluk ve bereket üretenlerin sırtında. Dünyada 40 milyondan fazla modern köle var. Modern kölelik tabiri tehdit, şiddet, zorlama, hile, gücün suiistimal edilmesi gibi nedenlerle, kişilerin istismar edildikleri duruma karşı koyamaması ve mevcut durumlarını terk edemediği koşulları tanımlamak için kullanılıyor. Günümüzde konfeksiyon, madencilik, tarım ve balıkçılık gibi sektörler başta olmak üzere modern kölelik birçok alanda oldukça yaygın. Kişi ücretli olarak çalışıyor, emeğini satıyor, ama yine de geçimini güçlükle sağlıyorsa ve çalışma, geçimini sağlama döngüsünü sürdürebilmesi için mutlaka çalışmaya devam etmesi gerekiyorsa o zaman ücretli kölelikten bahsedilebilir.
Mesela, Avrupa’da en fazla “köle” çok acı da olsa maalesef Türkiye’de bulunuyor. Zorla çalıştırılma, cinsel sömürü, zorla evlilik vb. alanlar köleleştirilmenin başlıca alanları. Dünya üzerinde kölelik tahminlerin ötesinde yaygınlaşmış durumda. 2014 yılı itibarı ile dünyada toplam 38 milyona yakın köle var. Modern köleliğin yoğun olduğu bölgeler “zorla çalıştırılma” ve “zorla evlendirilme” gibi farklı kategorilerde farklılık gösteriyor. Bu durumun yanı sıra en büyük sıkıntılardan birisi de, kriz ve savaş durumlarında mültecilerin ve göçmenlerin zor koşulları ve bu da bahsi geçen köleleştirilmeyi hızlandırıyor.
Ücretli kölelik olarak da tanımlanabilecek, Türkiye’deki işçilerin çalışma yaşamında ise büyüyen ekonomimize rağmen önemli bir iyileştirme görünmüyor. Asgari ücret açlık sınırının yarısı olarak ilan edildi, kamu çalışanlarına enflasyon zammının yapılmayacağı açıklandı. Sendikalar ise hükümetle çatışmamak için ellerinden geleni yapıyorlar, suskunluklarını sürdürüyorlar. Türkiye’de emekçilerin kazanılmış haklarının her geçen gün yok edildiğine, emekçilerin aleyhine birçok yeni düzenlemenin peşi sıra uygulanmaya başladığına şahit oluyoruz. Hal böyle olunca da Türkiye, ücretli kölelik düzeninin merkez üslerinden biri olmaya adım adım yaklaşmakta. Bu durumun oluşmasında ise emek düşmanı politikalar, sendikasızlaştırma, baskılar ve denetimsizlik başta gelmektedir. Emekçilerin illegal olarak aşırı uzun çalışmaya zorlanması ve iktidar sahiplerinin bu illegaliteyi olağanlaştırmaya yönelik adımları, Türkiye’deki ücretli kölelik düzeninin kalıcılaşmasına yönelik eylemlerdir. İşçileri insanlık dışı, aşırı uzun ve yoğun çalıştırmak ve ülkemizin ancak bu şekilde gelişmiş ülkeleri yakalayabileceğini iddia etmek büyük bir yanılgıdır. Uzun çalışma saatlerine karşı çıkmak, ülkemizin büyümesine ‘taş koymak’ anlamı ve amacı taşımamalıdır.
Tam aksine, emekçilerin uzun süreli çalıştırılması işsizliği artıran bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Normal şartlar altında birkaç kişinin yapacağı işler, ‘kârlılık’ gerekçesiyle bir kişiye yaptırılmaktadır. Bu nedenle işsizlik, alınan başkaca önlemlere ve sözde ‘seferberlik’ ilanlarına rağmen düşmemektedir. Durum o kadar vahim bir hal almıştır ki, işçiler su içmek ve tuvalete gidebilmek için bile yerlerinden ayrılamıyorlar. Maalesef ki bunun adı kölelik düzenidir. Mesele, emekçileri köle gibi gören düzenin işçileri soluksuz, katıksız çalıştırma isteğidir. Onların tuvalete gideceği veya su içeceği zamanı, edeceği kârdan ‘zarar’ sayıyorlar. İşçinin onurunu ayaklar altına alan, çalışma koşullarını hayvanileştiren bu düzendir. Çalışırken altımıza işemeye zorlayan bu sistem faşizmdir, vahşidir. Böyle bir düzende asgari ücret belirlemek tam anlamıyla hikayedir. Ne verirlerse versinler yaptıkları zamlarla iki katını geri alırlar bizden.
Türkiye’de işgücünün neredeyse yarısı asgari ücretlilerden oluşuyor. Asgari ücret, hakkını arayamayacak durumda olan ve haline şükreden bir çoğunluğun ücretidir. Bunlar örgütsüz, sendikasız ve hatta sigortasız ücretli kölelerdir. Asgari ücret pazarlığının yapıldığı masada meşruiyet için işçileri temsilen sendikacılar da hazır bulundurulur. Üstünlük sermayenin elinde olunca, hükümet ve işveren temsilcilerinin masasında sözde demokrasimiz işliyor algısı yaratmanın aracıdırlar. Devletin belirlediği asgari ücret tek başına yeterli değildir, beraberinde güçlü bir sendikalaşmanın da olması gerekiyor. 10 milyondan fazla asgari ücretli köle var. Bundan sendikalar rahatsız olmalıdırlar. Hele Suriyeli akınına uğrayan bazı şehirlerde 450-500 lira ücretle çalışan bir kitle var.
Kölelik ücreti, başkalarının menfaatine göre sadece nefes alarak yaşamaya çalışmaktır. Durum o kadar vahimdir ki, bu kitle eğitime 10 TL harcayabilirken bir buzdolabı almak için 8 yıl çalışmak zorundadır. Kilo ile alışverişi unutan, utanarak tane ile alışveriş yapan hatta adeta yaşamayıp sadece nefes alıp veren bir ücretli köle grubundan bahsetmek bile iç acıtıyor. Maalesef, asgari ücret kölelik ücretidir.
1 yorum
Ne kadar güzel tariflemişsiniz. Trajik hayatlar burnumuzun dibinde. Asgari ücret net 2324tl iken 2021 de 2825tl oldu. %21 zam. Peki memura ne kdar zam: %3. Orta direğin cebinden alıp asgari ücretliye verilen para ile en büyük köleliğin memurluk olduğu anlaşılıyor. 3 yıl sonra bir tıp doktoru ile asgari ücretlinin maaşı aynı olacak. buradan da en en büyük kölenin tıp doktorları olduğu anlaşılıyor.