Ülen! Direkt hitabıydı.
Ülen! Ülen! Acelesi vardır.
Ülen! Herif! Kesin bir iş yaptıracaktır.
Yukarıdakiler anamım babama hitap şekliydi. Asla adıyla hitap etmezdi.
Babam da “Gıız!” derdi ve ruh haline göre ses tonu değişirdi.
Anam Ülen bakhele! Derdi ve babam bakardı ona. Gözlerle, bakışlarla anlaşırlardı. Sevgi için cimli, cımlı … yapmacık cümleler olmazdı.
Annem hastalandığında, yatağından tarif ettiği yemeği ocak başında babam pişirirdi. Birbirlerine bakmak için hiç zorsunmadılar.
Ne güzel söylerdi Nesrin Sipahi “kapat şu pencereyi, aşkımız gizli kalsın” ( Bestekarı: Selahattin Erköse, Söz Yazarı: Baki Süha Ediboğlu, Makamı: Muhayyer Kürdı). Yani aşk da sevgi de adam gibi yaşanırdı. Sözcükler de zaman da kıymetliydi. Fast-food yiyecekler gibi hızla tükenen aşklarda yoktu. Kimseye göstermeye/teşhir etmeye de gerek yoktu. Çünkü aşk ve sevda gönülde yaşanır, gözle anlaşılırdı. Kimseden “like” beklenmezdi.
Şimdiki modern zamanlarda ise “teşhircilik” ve …mış gibi yapma var. Vıcık vıcık hitaplar, her şey ama her eylem sosyal medya da “Naciyeleri, Cevriyeleri çatır çatır çatlatmak” için tüm gözlerin önüne seriliyor. Buna çocuklar da dahil! Ta ki ana rahmindeki ilk ultrason fotoğrafı ile başlıyor. Bu çocuklar büyüdüğünde nasıl karşılayacak böyle bir arşivi. Kime hesap soracak? Benim insani hakkımı niye ihlal ettiniz diye. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 12. Maddesinde “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir” der.
Mesleğe başlarken hekimlerin uymaya söz verdiği, Hipokrat Yemini’nde “Gerek hastanın tedavisi sırasında gerekse tedavi dışında olsun gördüğüm ve duyduğum ama dışarıda konuşulmayacak olan insanların tasarrufundaki şeyleri saklayacak ve buna benzer şeyleri konuşmayacağım” deniyor. Hasta Hakları Yönetmeliği’nde “hasta mahremiyetinin kapsamını ayrıntılı biçimde ele almaktadır. Buna göre: “Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir. Ölüm olayı, mahremiyetin bozulması hakkını vermez”.
Daha çok para kazanma, daha çok tanınma, daha çok meşhur olma şehveti ile davranan hekimler ne zaman “Biz ne yapmışız böyle yahu! Olmamış…“ diye hayıflanacak. Sanırım o resimlerdeki hastalar pişman olup dava edip tazminat talep ettiğinde cüzdan sızısı başlayınca…..