Toplumun kötüye doğru gidişiyle ilgili haberleri, TV’den ilgiyle seyrediyoruz, gazetelerden okuyoruz. Akşam saat 21 sularında, işinden evine dönerek otoparka arabasını park etmek üzere olan bir bayan avukat, saldırganlarca arabasıyla birlikte kaçırıldıktan sonra tecavüze uğruyor.
Dokuz yaşındaki bir okul öğrencisi seyrettiği mafya özentisi dizilerin etkisinde kalarak, çete kurup hergün okuldaki diğer öğrencilerden haraç topluyor. Öğle tatilinde, okulda kalan bir kız öğrenciye, yine kendi arkadaşları tarafından sürekli tecavüz ediliyor.
Sokakta gördükleri sekiz yaşındaki bir kız öğrenciye tacizde bulunmak üzere olan dokuz ile onbir yaşlarındaki çocuklar, kendilerine engel olarak öğretmenlerine şikayet edeceğini söyleyen dokuz yaşındaki arkadaşlarının iki saat boyunca bel kemerleriyle ve etrafta buldukları bir su hortumuyla dövdükten sonra yaralarına tuz döküyorlar.
Banka soyguncularına engel olmak için orada bulunan koruma görevlisi, görevi icabı iki soyguncuyu öldürünce, önce tutuklanıyor, daha sonra ağır cezada yargılanıyor. Soygunculara, gaspettikleri para torbalarını taşıyarak yardım etseydi, belki de madalya alırdı..!
Düzeni sağlamakla görevli olan polisler, gerektiğinde silah kullanmak zorunda kaldıklarında cezaevini boyladıklarından, Adana’da herkesin gözü önünde, kocası tarafından dakikalarca bıçakla doğranan kadını kurtarmak için girişimde bile bulunmaya çekiniyorlar.
Pendik’te yol üzerinde görev icabı önünde park ettikleri büfenin sahipleri tarafından dövülen polisler, yardım için ekip çağırıyorlar. Saldırgan büfe sahipleri, karakolda tutuklandıklarında, saldırganlar hemen birilerine haber uçuruyorlar. Olaydan en ufak bilgileri dahi bulunmayan ve öğrenmek için dahi, çaba göstermeyen sayın milletvekilleri, hatta bakanlar hemen devreye girerek, İstanbul Emniyet Müdürü’nü arıyorlar. Emniyet Müdürü, İlçe Emniyet Müdürü’nü telefonla arayarak suçluların serbest bırakılmalarını emrediyor. (Sanırım bu arada ‘sen nasıl bizim bakanlarımızın ve milletvekillerimizin saygıdeğer yakınlarını tutuklarsın’ diye de zılgıt çekmiştir.) İlçe Emniyet Müdürü, olayla ilgili adli işlemlerin yürütüleceği gerekçesiyle serbest bırakamayacağını söyleyince, bizzat İstanbul Emniyet Müdürü’nün acil emriyle başka bir göreve tayin ediliyor. Düşünün emrindeki görevli polisleri dövenler her nasılsa Emniyet Müdürü tarafından salıverilmek isteniyor. Daha sonra TV ye çıkan sayın müdür ‘ben emir vermişsem kanunsuz da olsa uygulanmalı’ gibi sözlerle bizzat kendisi cumhuriyet kanunlarına karşı geliyor. Acaba dayak yiyen polisler bundan sonra kendilerini korumayan müdürlerinin emirlerini nasıl yerine getirecekler? Bütün bunlar batı toplumlarından birinde olsa İstanbul Emniyet Müdürü hemen görevinden alınır. İlçe Emniyet Müdürü de ödün vermeden görevini yaptığı için ödüllendirilirdi. Bide mi ne gezer.
Her akşam, toplumumuzu suça özendiren, mafya özentisi diziler, pervasızlığı ve ahlaksızlığı özendiren programlar, ulusal TV’lerimizde boy göstermeye ve reyting toplamaya olanca hızlarıyla devam ediyor. Bilerek ya da bilmeyerek, birileri bu toplumun temelini dinamitlemeye devam ediyor.
Toplumun düzeninden sorumlu olan, İçişleri, Adalet, Kültür Bakanlığı ve RTÜK görevlileri olaylara, sadece bakmakla yetiniyorlar.
Polis, savcı ve hakimlerimiz engelleniyorlar, yasalar ellerini bağlıyor, bu yüzden görev yapmakta zorlanıyorlar. Hatta onlar bile saldırıya uğruyorlar. Sonuçta toplumuz bozuluyor, kokuşuyor.
TV’lerde, eğitim programları sabaha karşı, mafya özendirici programlar ise en çok seyredilen saatlere konuluyor. Toplumu yönlendirmede çok önemli görevleri bulunan, televizyon kanallarını denetlemeden sorumlu, saygıdeğer RTÜK üyelerimiz ne yaparlar çok merak ederim.
Sayın bakanlar, milletvekilleri, saygıdeğer yetkililer, sizler akşamları evinize rahat gidip, rahat uyuyabiliyor musunuz? Onlarca korumayla dolaşmak kolay, sıkıysa yalnız dolaşın da, toplumun ne hale getirildiğini gözlerinizle görün.
10
önceki yazı