1987 yılında tıp fakültesinden mezun olurken ilk kez Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) ile tanıştık. Kimilerinin "kör talih" diye adlandırdığı TUS, o zamanki çoğu mezunun olduğu gibi benim de yol haritamı değiştirdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi yönetiminin "Adli Tıp Ana Bilim Dalı" kurulmasına yönelik açtığı kadroya yerleştirilmem sonucu uzmanlık eğitimi için Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalına gönderildim.
Tıp fakültesinde aldığım ve çok da farkına varamadığım adli tıp uğraşı alanının çok büyük bir "aysberg"e benzediğini hocalarımızın (Prof. Dr. İbrahim Tunalı, rahmetli Prof. Dr. Özer Kendi, rahmetli Yrd. Doç. Dr. Cahit Zentürk) çabaları ile kavradım ve halen o "aysberg"i kavrama faaliyetim devam ediyor.
Uzmanlık eğitimim süresince ve uzman olduktan sonra çoğu kişi ne uzmanı olduğumu bilmiyordu. "Siz ne iş yaparsınız?" diye soranlar aydınlatma yapıldığında, kısa yoldan "Anladım ölü doktorusun" diyordu. O zamanlar Türkiye’deki tüm adli tıp uzmanlarının sayısı 100 kadar ya var ya yoktu, mevcut tıp fakültelerinde adli tıp ana bilim dalı ya yoktu ya da varsa bile en fazla bir-iki öğretim üyesi vardı. 1993 yılında girdiğim doçentlik sınavında jüri üç kişiden oluşmaktaydı. Adli tıpla ilgili ulusal kongre yapmak çok büyük bir lükstü.
Her ne kadar bazı açılardan gerçekten çok önemli sorunları devam etmekle birlikte Türk adli tıbbı, geçen 21 yılda özellikle bilimsel açıdan çok önemli aşama kaydetti. 2009 yılı itibariyle adli tıp uzmanı sayımız 400’ü aşmak üzeredir. Tıp fakültelerinin hemen hemen tamamında adli tıp ana bilim dalı kurulmuştur. Doçentlik sınavlarında beş kişiden oluşan üç farklı jüri kurulabilmektedir. Ulusal alanda dört-beş adli tıp dergisi yayınlanmaktadır. Yılda en az iki adet ulusal kongre düzenlenmektedir. Bölgemize yönelik uluslararası nitelikte bir taraftan Balkan Adli Bilimler Kongresi (BASF), diğer yandan Akdeniz Adli Bilimler Kongresi (MASF) Türk adli tıbbının rutini haline gelmiştir.
Nitekim, 14-17 Ekim 2009 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilen, Başkanlığını ve Sekreterliğini Türk adli tıp uzmanlarının yaptığı 4. Akdeniz Adli Bilimler Kongresi (MASF), bilimsel içerik ve sosyal etkinlik açısından üst derecede başarı ile tamamlanmıştır (Emeği geçenleri kutlarım).
Türk adli tıbbı sahip olduğu uzmanları ile bilimsel yönden dünya adli tıbbında önemli bir saygınlığa sahiptir. Ancak; şu da bir gerçek ki son derece önemli sorunları vardır. Bu sorunların ortaya çıkmasında maalesef ülkemizin karar mercilerinin çok önemli katkısı vardır. Bu nedenle sorunların çözümlenmesi de önemli derecede bu karar mercilerinin adli tıbba bakışına bağlıdır. Adaletin tecelli etmesinde yargıya bilimsel manada çok önemli "impact" değeri olan adli tıbbın bilimsel bir etkinlik alanı olduğunu hiçbir mercii unutmamalıdır.
Bilimselliğin geri plana atılmasına neden olabilecek ve hatta böyle bir imajın doğmasını çağrıştıracak her türlü yanlış adımdan kaçınmak, her aşamadaki karar mercilerinin en önemli görevidir. Adli tıp bir ülkenin insan haklarına verdiği değerin en önemli göstergesidir. Herkes buna göre hareket etmelidir.
Şunu sonsuz samimiyetimle söylüyorum ki, ülkemiz adli tıp uzmanları bilimsel bilgiye ve bilimsel etiğe en az çağdaş dünyanın adli tıp uzmanları kadar sahiptir. İyi ki adli tıp uzmanı olmuşum.