Ülkemizde ne yazık ki, içinde bulunduğumuz yüzyılda bile ağız ve diş sağlığına gösterilen özen oldukça azdır. Kişi başına düşen yıllık diş macunu tüpünün iki adeti zor bulduğu ve pek çok Avrupa ülkesinin yaklaşık dört kat altında olduğu, nüfusumuzun hemen hemen yarısının hiç diş hekimine gitmediği, her 100 kişiden yaklaşık 20’sinin düzenli olarak diş hekimine gittiği, yüzde 60’ının dişlerini hiç fırçalamadığı, 35 yaş üstü bireylerin yaklaşık yüzde 70’inin diş eti hastalıklarına sahip olduğu gerçekleri bilindiğinde yüzleşmesi korkutucu bir tablo ile karşı karşıya kalmaktayız.
Büyük ölçüde hekimlerimizin çabaları ve yürütülen sosyal sorumluluk projelerinin etkileriyle yakın bir gelecekte ağız bakımına gösterilen özenin arttırılması hedeflenmekte. Ancak, her madalyonun iki yüzü olduğu gibi, hekimlerimizin de tek taraflı eğitsel ve tedavi hizmetleri ile olan çabaları bu verileri düzeltmek için yeterli olamaz. Burada, halkımızın eğitim düzeyi arttırılarak bilinçlerinin yükselmesi ve ağız-diş sağlıklarına genel sağlıklarının ayrılmaz bir bütünü olarak dikkat etmeleri konusunda gereken özeni göstermeleri de önemlidir. Halkımızın çoğunun diş ve diş eti sağlığından çok yalnızca güzel görünmek için bu özeni göstermesi, bilinç düzeylerinin genel sağlık ve dolayısıyla ağız sağlığı açısından yeterli olmadığını kanıtlamaktadır.
Başlangıç olarak yapılması gereken, yürütülecek ağız ve diş sağlığı politikalarıyla henüz çocuk yaşlarda bu bilincin aşılanması ve ‘’koruyucu diş hekimliği’’ faaliyetlerinin arttırılarak daha fazla sayıda okul ve gelişim çağındaki çocuğumuza ulaşabilmektir. Sayıları son yıllarda hızla artan diş hekimliği fakültelerimizin bu konudaki hizmet ve etkileri yadsınamaz. Bu bağlamda, çocuklarımızın düzenli olarak muayene ve gerektiğinde tedavi olabilecekleri, kayıtlı oldukları ağız ve diş sağlığı kurumlarının yaygınlaşması anlam taşımaktadır. Düzenli kontrol ve tedaviler bir sağlık politikası olarak zorunlu hale getirildiğinde, sorunların büyüyerek geleceğe taşınması önlenecek ve hem bireyin genel sağlığına hem de ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır. Koruyucu diş hekimliği çalışmalarının desteklenmesi ve yaygınlaştırılması yalnızca hekimlerimizin görevi olmakla kalmamalı, devletin de desteği ile uygulama konusunda hastalarımıza kolaylıklar sunmalıdır ki, diş hekimi korkulu bir rüya olmaktan çıkarak ilgi ile düzenli başvurulan bir merkez haline gelebilsin. Okullarımızda eğitimin bir parçası olarak sağlık eğitimi ve etkinlikleri düzenlenmeli ve gelecek nesillerimiz olan çocuklarımıza konunun önemi aktarılmalıdır.