Ülkemizin savunma, gıda ve iletişim konusunda dışarı bağımlılık oranının az bile olması ciddi riskleri barındırmaktadır. Bu yüzden bu üç önemli konuda yerlilik oranının tam olarak sağlanması gerekmektedir.
Savunma konusunda çok iyi, İletişimde önemli ilerlemeler sağlanmış, iyi durumda olduğumuz düşünülen Tarım, Hayvancılık ve Gıda konusunda ise maalesef arzu edilen ilerleme sağlanamamıştır. Bu 3 konu en çok sorunumuz olan ve bugün insanımızı en çok etkileyen konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öncelikle bir akademisyen olarak ülkemizde başta savunma sanayi ile yanlış ve olumsuz öngörüler rafa kaldırılmıştır. Ülkemizde üretilen İHA ve SİHA’lar bilimsel alanda da bir dönüm noktasıdır. Yaşanan son olaylar ve SİHA’ların sahadaki başarısı ülkemize olan bilimsel işbirliği ve öğrenci tercihini artırmıştır. Ülkemizde yapılamaz, yapamayız şeklindeki aşağılayıcı söylemler artık bitmiştir. Biz buluş yapamayız diyerek sanki tarihimiz, bir çağı kapatıp yeniçağı açan Fatih gibi dedelerimiz yok sayılmaktadır.
Savunma sanayii yanında enerji, ulaşım, iletişim, sağlık gibi alanlarda sevindirici ve hızlı ilerlemeler yaşanırken eğitim ve öğretimde, Hayvancılık ve Tarımda birçok gerekli değişimlerin yapılamadığını belirtmekte yarar var. Benzer gelişmeleri bu alanda neden göremedik, bunu sorgulamakta yarar görülmektedir.
Öncelikle hem YÖK ve hem Tübitak’ta yurtdışından başarılı bilim insanlarını ülkemize davet etme ve yeni ufuklar açma konusunda oldukça yavaş giden bir sürece şahit oluyoruz. Diğer taraftan söylemler ve uygulama birbirini tutmuyor. Özellikle YÖK yurtdışından başarılı araştırmacı alınmasını teşvik edeceğini iddia ederken yapılan başvuruları hiçbir gerekçe göstermeden “uygun bulunmamıştır” diyerek red etmektedir. Halbuki başvuruda bilimsel olarak Q1 dediğimiz gurupta yayınları olan ve farklı ülkelerde eğitim ve iş tecrübeleri olan bir yabancı bilim insanını üniversiteye almak istediğinizde geri çeviriyor. Devletin sırlarını koruma ve stratejik konular dışında karar verirken sadece “uygun bulunmamıştır” ibaresi şeffaflık ilkesine aykırıdır ve karşı tarafı yok saymak anlamına gelir.
Ülkemiz bu dönemde çok iyi bir konumda fırsatlar ülkesi olabilirdi. Özellikle Müslüman ülkeler arasında en çok tercih edilen ve batıya akan beyin göçüne engel olup bu başarılı bilim insanları ülkemize gelebilirdi. Bu zaman diliminde YÖK iyi fırsatları yeterince değerlendirememiş ve önemli fırsatlar kaçırılmıştır. Yeni YÖK başkanının bu konulara önem vermesini ve ülkemizin ve devletimizin güçlenmesi için daha doğru kararlar vermesini canı gönülden diliyorum.
Eğitim ve araştırma konusunda YÖK ve Tübitak daha verimli çalışabilir ve özellikle yurtdışından sadece ülkemiz vatandaşlarını değil yabancı araştırmacıları teşvik eden ve iyi seçebilen bir sisteme ihtiyacımız duyulmaktadır. Akademisyenlerden kurulan jüriler bazen başarının düşmanı gibi davranabilirler. Özellikle genç ve dinamik, potansiyeli yüksek yabancı araştırmacıların seçilmesi için jürilerde bir özel sektör temsilcisi olmasını tavsiye ederim. Akademisyenler sektörün ihtiyacına göre değil bazen duygusal ve yanlış kararlar verebilir. Sektör temsilcisi ise ihtiyaca ve katkıya odaklanır.
Diğer taraftan YÖK kararlarında YÖK kurulu üyeleri istişare ederek sadece bir kişinin ardına takılmayıp gerekçeli kararlar vermeli, söylemleri ve eylemleri uyumlu olmalıdır. YÖK İntihal suçlarına karşı caydırıcı önlemler almalıdır. Çünkü intihal suçları gözardı edilenler veya gerekli cezayı almayarak profesör olanlar zalim olmakta ve sanki tüm amaçları zulüm olmaktadır. Suçlunun güçlü olduğu değil cezalandırılacağı açık ve net şekilde bilinmelidir. Çünkü YÖK intihal suçlarına gerekli cezayı vermek yerine başka yöntemlerle suçu görmezden gelmektedir. Tarafıma ve meslektaşlarıma gelen dosyalardan durumun vahameti görülmektedir.
Yurtdışında özellikle ABD‘de eğitimin başarılı alanlarına bakıldığında görsel ve uygulamaya ağırlık verildiği net bir şekilde tecrübe edilebilir. “Eller işte” sloganı ile öğrencilerin işi yaparak öğrenmeleri çok daha kalıcı ve etkin bir eğitim şeklidir. Akademisyenlerin işin kolayına kaçması engellenmelidir. Ülkemizde ise uygulamaların yeterince yapılmadığı, programlarda görülen uygulamalı derslerin iyi programlanmadığı ve hatta yapılmadığı görülmektedir. Uygulamalı bilimlerde bile derslerin çoğunluğu teorik olması yanında dersi en iyi verecek akademisyenlerin görevlendirilmemesi yani işin ehline verilmemesi yatmaktadır. Dekanlar gerektiğinde bölümlerin yanlışını düzeltmelidir. Çok az kişi ile kararların alındığı bölüm kararları her zaman doğru olmayabilir. Bu kararlar Dekanlık tarafından ve yetmediği durumlarda Rektörlük tarafından düzeltilmelidir.
Gençlerin önü sürekli kapanmakta, kötü örnekler üzerinden gidilmektedir. Çalışanların teşvik edilmediği ve çalışmayanların ise cezalandırılmadığı bir ortamda verim beklemek zor olur. Belli üniversitelerin tarım ve hayvancılık alanlarında özelleşmesi ve yeterli uygulama alanı tahsis edilerek en iyi şekilde mezun vermeleri sağlanmalıdır. Tarım, hayvancılık ve gıda alanında ülkemizde belirli bölgeler seçilip tarım ve hayvancılık üniversiteleri kurulmasının yanında daha da önemlisi bu üniversitelerde özellikle saha konusunda deneyimli ve hatta bu koşul ile akademisyenler istihdam edilerek sonuca odaklanmalıdır. Bu şekilde kurulan üniversitelerde işinde ve konusunda uzman yeterli akademisyenlerin olmaması dikkat çekmektedir.
Üniversitesinin adı ve konumu sorunu çözemeyecektir. Çünkü en önemli konu işin ehline verilmesidir. İşte en önemli ve kritik hale gelmiş sorunumuz burada yatmaktadır. Çünkü işe eleman alınacağı zaman sürekli birilerinin müdahale ederek işin ehli olmayan kişilerin alınması tüm planları ve sistemi bozmaktadır ve başarının önündeki en önemli engeldir. Bu şekilde ülkemizde yerli tohum üretiminden ıslah edilmiş hayvan hatlarına, hayvan ve bitki hastalıkları ile mücadelede gibi saha sorunlarının çözümü sağlanabilir. Hem ıslah edilmiş bitki tohumları açısından ve hemde hayvan ıslahı açısından çok ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Akademisyenler uzun ve meşakkatli olan ıslah çalışmalarına teşvik edilmelidir. Eski üniversitelerde sabit fikirli ve başarıya düşman kadroların emekli olmasını beklemek çözüm olmayacaktır. Sonunda onların kurduğu komisyonlarla alınan gençlerde genelde benzer bir tutum içindedir. Bu yüzden yeni üniversite ve yeni ekipler kurmak ve eskileri küçültmek daha doğru olacaktır.
TV programlarında uzman olmadığı konularda sürekli açıklama yapan kişilerin ülkemiz Tarım, Hayvancılık ve Gıda-Sağlık konusuna çok ciddi zararlar verdiği ve özellikle gençleri yanılttığı ve yanlış hedeflere sürüklediği açıkça görülmektedir. Bu konuda bazı yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kişilerin özgeçmişleri öncelikle incelenmeli ve çalışma ve yayınları olmadığı konularda program yapmalarına izin verilmemelidir. Program öncesi kısa bir özgeçmiş verilmelidir. Bu konuda yapılan yanlışlar hem üretimde ve tüketimde ciddi yanlışlara neden olmakta insan sağlığı yanında ülkemiz ekonomisinde üretimi düşürerek olumsuz etkilemektedir. Örneğin; bu programlarda ıslah ve GDO arasındaki farkı dahi bilmeyen akademisyenler kendi uzmanlık konuları dışında ekonomik çıkar veya başka çıkarlar sağlamak uğruna ülkemize çok ciddi zararlar vermektedir.
Ülkemiz gen kaynakları ve genetik çeşitlilik açısından dünyanın nadir ülkelerinden biridir. Çünkü bu coğrafya birçok bitki ve hayvan türlerinin sığınak bölgesidir ve tür çeşitliliği tropik alanları aratmayacak kadar zengindir. Bu zenginliğin aslında altından daha kıymetli olduğunu giderek kötüleşen ekolojik dengenin bozulması, küresel ısınma, soğuma gibi uçlara doğru gittiğini gördükçe daha net anlayacağız. Ülkemiz bu açılardan bakıldığında olabilecek küresel ölçekli felaketlerde bir sığınak ülkesi olmuştur ve olmaya devam etmelidir.
Anadolu kıtaların, kültürlerin ve dinlerin birleşme noktası olup dünyadaki çoğu sorunların arabuluculuğunu yapabilecek çözüm merkezi ender ülkelerin başında gelmekte olup değerini iyi bilmek gerekir. Çünkü Anadolu İslam dini ile insan odaklı Mevlana ve Yunus Emre’nin yetiştiği bu topraklarda her canı kutsal kabul eden bir anlayışla yoğrulmuştur.
Bir taraftan ülkemizde çok sayıda üniversite kurulmuş ve bazıları yeterince akademisyene sahip değildir. Diğer taraftan mezun olan çok yetenekli gençler işsiz dolaşmaktadır. Bu durumda hala işi ehline verememek sorunu yaşamaktayız. Yeni üniversitelerin kadroları en az yabancılara ayrılmalıdır.
Tarım ve hayvancılıkta hangi üretici ile görüşsek durumun kötü olduğunu ve giderek kötüleştiğinden bahsediyor. Bu durumda Tarım ve Orman Bakanının bu üreticilerin feryadından neden hiç haberi yok? Tarım Bakanının “Cumhuriyet tarihinin bitkisel üretimdeki rekorunu kırdık” söylemleri ve çiftçilere büyük mali yardımlardan bahsetmesi sorunları çözmüyor. Bakan gidip köylerde çiftçilerle kaç kez görüştü, onların sorunlarını dinleyip hangi çözümleri üretti? Gıda üretiminde çok ciddi sorunlar var ve sorunlar büyümeye devam etmiyor? Tarım Bakanı sahaya inip sorunları sahada tespit etmeli, sadece rakamlara bakarak sorunların çözülemeyeceği görmelidir. Zaten gıda üretimi tüm dünyada ciddi sorunlar yaşayabilir fakat ülkemiz bu durumu lehine çevirmelidir.
Hükümetin bir an önce önlem alması, daha fazla geç olmadan Tarım ve Hayvancılık konusunda özellikle saha tecrübesi olan bir ekiple devam etmesi çok isabetli olacaktır. Ziraat Fakülteleri giderek zayıflıyor ve hatta bölümlere öğrenci tercih oranı ciddi derecede düşüyor, bölümler ve fakülteler kapanıyor. Bu durumda bir şeyler yapmak gerek. Ziraat Fakülteleri ve bölümlerin azaltılması veya öğrenci sayılarının azaltılması çözüm olmayacaktır. En iyi çözüm yeni üniversite ve yeni ekipler kurmak. Bu ekipleri kurarken adalet ve liyakat dikkate alınarak işi ehline verebilirsek sorunun çözümü için en önemli adımı atmış oluruz.
En önemli sorun ise eleman alımında yaşanmaktadır. Bu ülkede maalesef hala iş ehline verilmemektedir. Eğer öyle olsaydı bu yeni üniversitelerde (bazıları hariç) çok daha başarılı sonuçlar alınırdı. Yeni üniversiteler hala eskilerin gerisinde kalmaktadır.
Bursa, tarım, hayvancılık ve gıda açısından ülkemizin önde gelen bir bölgesi olarak ve sadece 2 devlet üniversitesi ve yeni kurulmakta olan bir özel üniversitesi var. Fakat bu bölgede en çok ihtiyaç duyulan tarım hayvancılık ve gıda üniversitesi olmalı. Çünkü gıda üretimi ekonomi, sağlık yanında stratejik bir alandır. Gıda ihtiyacı günlük, öğünlük alınmak zorundadır. Elbise ve elektronik gibi ihtiyaçlar ertelenebilir. Fakat gıda ihtiyacı ertelenemez. Bu yüzden bu konu acilen çözüm beklemektedir. Hükümet hazine arazilerini, boş arazileri uygun Üniversitelere, yeni mezun öğrencilere, şirketlere belirlenen asgari miktarda gıda üretimi koşulu ile ücretsiz verebilir ve hatta belli araziler devlet eliyle gıda üretimi için kullanılıp fiyatlar dengelenebilir. Böyle bir çalışmadan sonra yeni şirketler kurulup eskilerin yerini alabilir. Bu durumda vatanını düşünmeyen “Önce vatan” demeyen fırsatçı şirketler ve/veya marketlerin ekonomik olarak tasfiye edilmesi gerçekleşebilir. Bugün toplumda bir taraftan stokçular diğer taraftan fırsatçılık yapan ve ülkesini düşünmeyen şirketlere olan tepki her geçen gün büyümektedir. Bu ülkenin geleceğini düşünmeyenler ve sadece para kazanmayı tercih edenlerin bu ülkenin geleceğinde yeri olamayacağını anlamaları gerekiyor. Bugün taşın altına elini koymayanların tasfiye edilip önce vatan diyebilen şirket ve marketlerin desteklenmesi gerekmektedir. Çünkü savaşların artık şekli değişmekte ülkemiz ekonomik savaş çok etkili bir savaş yöntemi olarak kullanılmaktadır.
Sonuç olarak ülkemiz Covid salgını nedeni ile tüm dünyada yaşanan bu krizden çok başarılı bir şekilde çıkabilecek potansiyele sahiptir. Bunun için Gıda üretimini en öncelikli konu almanın zamanı gelmiştir. Tüm kaynakları seferber edip üretim ve verim odaklı bir sistematik çalışma planı yapılarak gıda üretiminde tarladan sofraya kadar tüm aşamalarda yeni ve adaletli bir sistem kurulup en çok karı üreticinin yaptığı ve satıcının en fazla kar yapabildiği bir sisteme ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun için eski sistemin fiyatın artmasına neden olan tüm aşamaların ve komisyoncuların devreden çıkarılması gerekiyor. Bu yaşananlar ise sistemi değiştirmek için ideal bir fırsat sunmaktadır. Daha fazla kötüleşmeden hükümetin bir an önce bu konuya el atmasını temenni ederim.