Değerli okurlarım, Türkiye kağıtçılığının ilk tesisi, onuru ve gururu olan SEKA kağıt fabrikalarını merak edip görmek için, İzmit’te görev yapan Tıp Fakültesi’nden sınıf arkadaşımla telefonla görüşerek, onun yaptığı plan çerçevesinde, 26 nisan günü Kocaeli’ne gittim. 2006 da Büyükşehir Belediye’sine ücretsiz olarak devredilen 580 dönümlük deniz kenarında büyük bir arazi içindeki SEKA, o muhteşem kağıt fabrikası, SEKA Kağıt Müzesi ve Bilim Müzesi ve Kütüphane olarak üçe bölünmüş. Müze müdürü, müzeyi gezdirirken, her salonda bizi bilgilendiriyor. Müzeye dönüştürülürken, yıllarca ülkemize hizmet etmiş fabrika, içindeki devasa makinalarla birlikte adeta kaderine terk edilmiş durumda. Adeta bir teknoloji mezarlığını geziyoruz. Fabrika tüm makinalarıyla ve orijinal haliyle, müzenin içinde olduğu gibi korunmuş. Oradaki makinalar, adeta ‘bizi çalıştırın artık’ diye haykırıyorlar. Gezip görürken, insanın yüreği burkuluyor.
Daha sonra başka bir görevli ile Bilim Müzesi’ni geziyoruz. Üst kattaki kütüphane öğrencilerle tıklım tıklım dolu halde. Kendime, bir bilgisayarın önünde oturacak bir yeri ancak bulabildim. Şöyle etrafıma bakınca, gençlerimizle gurur duyuyorum.
‘SEKA’ya bağlı, bu güzelim tesisle birlikte, SEKA Bolu İşletmesi, Bolu İşletmesi Sosyal Tesis ve Lojmanları, Yibitaş Kraft Torba San. A.Ş. ’deki %10 hissesi ile bazı gayrimenkuller, Dalaman İşletmesi, DOSTEL Alüminyum Sülfat Sanayi A.Ş.’deki iştirak hisseleri, Afyon, Balıkesir, Çaycuma, Aksu ve Kastamonu İşletmeleri, Taşucu Tersane Alanı, Karacasu İşletmesi, Ankara Alım Satım Müdürlüğü Binası ile Akkuş İşletmesi gibi varlıkların da satışları gerçekleştirilerek devir işlemleri tamamlanmış.
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun İzmit İşletmesi ile ilgili aldığı kararda, tesis arazisinin belediyeye ancak, halka açık yeşil alan ve rekreasyon alanı amaçlı devredileceği hükmü yer almaktaydı. SEKA bu açıdan İzmit’in geleceği bağlamında büyük bir fırsat olarak dikkat çekmektedir. Çünkü sözleşme, İzmit’in sosyal mekân ihtiyacı ve imajı için İzmitlileri gözeten ve İzmitlilerin yanında yer alan bir içeriğe sahiptir. Belediye de, bu çerçevede kısa bir süre sonra kendisine tahsis edilen işletme alanının dönüşümü için Endüstriyel Dönüşüm Projesi isimli bir proje başlatmış ve Seka Park’ı kurmuştur.
‘Projesi 1934-1941 yılları arasında kurucu müdürlük ve müessese müdürlüğü görevlerini yürüten, Mehmet Ali Kâğıtçı tarafından hazırlanan fabrikanın temel atma töreni Başbakan İsmet İnönü’nün katılımıyla 14 Ağustos 1934’te yapılmıştır. İlk kâğıt ise 18 Nisan 1936’da üretilmiştir. SEKA’nın emektarlarından Cevdet Baysal, 1 Mayıs 1966 tarihli SEKA Postası gazetesinde “İlk Türk Kâğıdı Nasıl Çıkmıştı?” başlıklı yazısında ilk kâğıdın basımını şu şekilde anlatacaktı: “18 Nisan 1936 Cumartesi günü, ilk Türk kâğıdına saat 15.03’te kavuşmuştuk. Mütevazı bir tören yapılmıştı. Herkeste bir heyecan vardı. Kâğıt hamurları keçelerin üzerinden su halinde geçerken, bu sulu madde nasıl kâğıt olacak diye merak içindeydik. Beyaz beyaz, çarşaf çarşaf kâğıtlar bobinlere sarılırken, o buhar dumanının içinde gözlerde sevinç gözyaşları vardı. Davetliler Mehmed Ali’yi tebrik ediyorlardı. İlk Türk kâğıdını alıp yüzlerine, gözlerine sürüyor, hatıra olarak saklamak üzere alıyorlardı.” Atatürkansiklopedisi.gov.tr
Ülkemizden yetişmiş sanayi kahramanları arasında, Mehmet Ali Kağıtçı’nın yeri çok başkadır. Üretilen ilk kağıt numunesini görmesi için cumhurbaşkanına götürdüklerinde, Atatürk kağıdı yüzüne sürüp kokladıktan sonra, ‘işte medeniyet budur’ demiştir.
Öğleyin yemekte, uzun yıllar SEKA’da yöneticilik yapmış olan mühendis Engin Bey’den teknik bilgiler alıyoruz. Özelleştirilen fabrikalardan, halen sadece ikisinde (Giresun Çaycuma ve Muğla Dalaman) kağıt üretimi yapıldığını öğreniyoruz.
Engin Bey, geri dönüşümden de kağıt yapıldığını, kağıdın sağlamlığı için selüloz liflerinin birbirine girmeleri gerektiğini, çam, kavak, kayın ve gürgenden kağıt yapıldığında, ancak üç kez geri dönüşüm yapılabildiğini, kenevirde ise dönüşümün dokuza çıktığını ve bu yüzden kenevir tarımının, kağıt üretimindeki önemini anlattı. Yemekten sonra, arkadaşımın kızının kurup yönettiği, sahilin karşı tarafında Bahçecik köyündeki ‘Çocuk Kasabası’ adlı örnek anaokulunu görme fırsatımız oldu. Bir kahve içiminde kendilerini yürekten kutladıktan sonra, bir günlük Kocaeli turunu, tamamlamış oldum.
Mehmet Ali Kağıtçı, SEKA ve kağıdın ülkemizdeki öyküsünü, tek yazıda toplamak oldukça zor. Önümüzdeki kağıdı buruşturup çöpe atarken, kağıdın serüveni ve odunu önce hamur haline getirip, ondan kağıt imal etmek için, bin bir emekle ter dökenleri de aklımızdan çıkarmamamız lazım. Bir başka kağıt öyküsünde buluşmak dileğiyle, saygılarımla.
11 yorum
Çok güzel özetlemişsin tebrikler
Çok güzeldi. Yeni kağıt öyküsünü bekliyoruz.
Izmitli olup da Seka’nin ekmeğini yemeyen yoktur. Mutlaka ailesinden, akrabalarından birileri Seka fabrikasında çalışmıştır.
Tebrikler hocam.
Güzel bir yazı olmuş.
Bir izmitli olarak fabrikanın kapandığına üzülürken burada yapılan değişim ve dönüşüm ile şehir için çevre sorunları yaratır hake gelmiş olan alanın halkın yararına ve hekesşn gezip dinlenebildiği bir park,müzeler ve kütüphane gibi unsurlarla halkımızın hizmetinde olmasınn iyiliğini görüyor,yaşıyoruz.
SEKA kâğıt fabrikasının satılmayıp da en azından Büyükşehir Belediyesine devredilmesi ve müzeye, kütüphaneye, halka açık rekreasyon alanlarına dönüştürülmesini olumlu bulmaktayım. Keşke esas amacı olan kâğıt yapımına devam edilebilseydi. Bu konudaki bilgilendirmenize çok teşekkür ediyorum.
Sayın Güner
Çok güzel yazmışsınız. anladığım kadarı ile makalenize devam edeceksiniz.
Bir İzmitli olarak; SEKA ilkokulunda eğitime başlayıp iş hayatına SEKA da devam eden bir kişinin 32 yaşında RESMEN emekli olduğunu biliyorum. Ve gençlik dönemlerimizde; tanıdığımız seka işçisi arkadaşlarımızın haftada bir kaç gün işe uğradığını da biliyoruz. Bunlar SEKA kağıt fabrikasının iflas ettirilmesi için yapılan uygulamalardı.
Bunlardan daha önemlisi; SEKA kağıt fabrikasını kuran Mehmet Ali Kağıtçı’nın ifade ettiği “sabotaj”lardır.
https://www.youtube.com/results?search_query=mehmet+ali+kağıtçı%2BTRT
TRT ye verdiği röportajı izlemeniz gerekir. Kağıt fabrikasının kurulmasının neden 6 sene geciktiğini anlatıyor. “Kağıt fabrikası kurulur ise gümrük vergisi alamazmışız”
Atatürk; “Fakat parasızlık gerekçesiyle işlerin yürümediğini görünce, açıkça Bayar’dan yana tavır alacaktır. Ancak, İsmet Paşa da Atatürk’ün bu fikrine direnmeye çalışıyordu.”
https://www.yesilgiresun.com.tr/makale/4989750/ismail-sefik-aydin/bilinmesi-gereken-tarihi-gerceklerimiz-7
Makalenizin devamında; https://www.perspektif.online/yerli-kagit-sanayii-yolunda-bir-omur-mehmet-ali-kagitci/ kaynakları ve İsmet Bozdağ’ın “Bir Çağın Perde Arkası” adlı kitabını da okumalısınız diye düşünüyorum acizane…
Kağıt fabrikası hiç kurulmamalı idi, kuruldu ise bize satılmalı, satılmıyorsa kapatılmalı
” Yeni dünya düzeninin mottosu bu…” Karşı gelemiyoruz.
Saygıdeğer Hocam,
Mevlana demişki: “Ağaç dalındayken bilmezmiş yaprağın kıymetini, düşünce anlarmış onu ne kadar sevdiğini”. Sekanın hazin öyküsünü güzel anlatmışsınız.Bunun, nasıl ve neden olduğunu bildiğinizde anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu yüzden lütfen öğrenmemize izin verin.’
Sayın Haldun hoca, çok güzel yazmışsınız, zevkle okudum.
Değerli Haldun Hocam,
Çok güzel yazmişsınız . Keşke satılmasaydı ; hayatımızda büyük bir yeri olan kağıt buruşturulup çöp kutusuna atılmasaydı !
Sayın Haldun hocam, böylesine değerli ve anlamlı bir yazı yazabilmek için İzmit’i ziyaret etmeniz gerçek bir araştırmacı olduğunuzu göstermektedir. Ülkemizin değerlerini tanıtmak ve tanıtım yazılarını okuyarak tanımak ve bilgilenmek çok önemli olsa gerek. Evet kağıt “medeniyettir”. Yazmak, yazabilmek ve yazılanları çoğaltmak ülke ve dünya geneline yayabilmek için kağıda ihtiyaç olduğunu söylemek bile abesle iştigal olarak düşünülmelidir. Bu tür yazılarınızı ilk ayakkabı fabrikası, ilk çimento fabrikası ve Nazilli basma fabrikası gibi önemli değerlerimizi tanıtırsanız mutluluk ve zevk içinde okumayı bir görev bileceğim. Emeğinize sağlık, ömrünüze bereket. saygılarımla.
Seka 1998 yılında gerekli yenileme ve organizasyon yapısında güncelleme yapılmış olsaydı fabrika üretime devam edecek ülke ekonomisine ve toplumsal yaşama değer katacaktır. Çalışanların sosyal ve ekonomik hakları çok daha iyi olacak, kentler bölgesel kalkınma içinde daha verimli olacaktı.