Ülkemizde son yıllarda giderek artan bir trendle, özel olarak da son aylarda çeşitli türlerde ve çok yaygın olarak yaşadığımız afetler; iktidarı, muhalefeti sivil toplum kuruluşları ile toplumun her kesimine popülizmden uzak bir “Afet Risk Analizi ve Yönetimi” planlamasının çok acil bir gereksinim olduğunu göstermiştir. Modern bir toplum olmanın en önemli kriterlerinden biri de afet riskinin önlenmesi ve azaltılmasına yönelik yapılan yatırım miktarı ile, insanların, toplumların, ülkelerin ve bunların varlıklarının yanı sıra, çevrenin ekonomik, sosyal, sağlık ve kültürel direncinin seviyesidir.
Doğal afet, dünyanın düzenli süreçleri nedeniyle kendi başına meydana gelen bir olaydır. Bazı doğal afetler önceden tahmin edilebilirken, bazıları çok ani gerçekleşebilir. Yaralanma, ölüm ve kişisel veya ticari mülke zarar verme genellikle bu olaylar sırasında meydana gelir. Depremler, heyelanlar, çığ düşmeleri, kasırgalar, seller, tsunamiler ve volkanik patlamalar bazı örneklerdir. Öte yandan gerek ülkemizin gerekse de Dünyanın belirli bölgeleri jeolojik, ekolojik ve meteorolojik koşullara bağlı olarak belirli doğal afetlere eğilimlidir.
Teknolojik afetlere ise insanlık neden olur. Ancak insan ırkı tarafından da önlenebilir. Teknolojideki ilerlemeler harika bir şey ama onun bazı kullanımları dünyadaki yaşam için çok tehlikeli olabilir. Bu tür afetlerin çoğundan kaçınmak için yoğun önlemler alınmalıdır. Birkaç örnek, düzensiz yerleşim alanları oluşturmak, kimyasal/nükleer, toplu elektrik kesintileri ve bilgisayar korsanlığı gibi siber saldırılardır.
Terörist saldırılar, bu günlerde Afganistan’da olduğu gibi belirli bir gruba veya inanç sistemine yönelik bir suç veya şiddet eylemidir. Bu saldırılar genellikle siyasi veya dini nedenlerle kışkırtılır.
Salgınlar, yaşamakta olduğumuz COVİD-19 gibi dünya çapında yayılabilen bulaşıcı hastalıklardır. Bunlar, insanların yaygın olarak enfekte olmasına, hastalanmasına ve ölümüne neden olur. Bu nedenle de büyük bir felaket olarak adlandırılabilir.
Doğal afetler ve terör saldırıları, toplumları sadece fiziksel olarak değil aynı zamanda zihinsel olarak da etkileyen en yaygın afet türleridir. Bu tür afetler toplum ahlakına en çok zarar veren ve çok fazla zihinsel stres ve korku yaratan afetlerdir.
İster doğal ister yapay olsun sosyolojik açıdan afetlerin olumlu yönleri de söz konusudur. Toplumlar farklı türde afetler yaşadığında, sosyal dayanışmayı ve toplulukların birbirine yardım etmek için bir araya gelmesini teşvik eder. Bir topluluk bir felaket yaşadığında, başlarına gelebilecek bir sonraki olası felakete karşı hazırlıklı olmayı da öğrenecektir.
Ülkemizde yaşadığımız afetler göstermiştir ki günlük politik çekişmelerden uzak çok acil bir risk analizi yapmalıyız. Risk yönetimi, afet yönetimi planlamasının temelini oluşturan proaktif bir süreçtir ve afet yönetimi sorumluluklarını üstlenenlerin; toplumlara etkili, ilgili ve bilinçli hizmetler sunmalarına yardımcı olur. Etkili afet risk yönetimini sağlamak için, her seviyedeki gruplar: hem doğal hem de insan kaynaklı tüm makul öngörülebilir tehlikeleri dikkate alan onaylanmış, kabul görmüş bir metodoloji kullanarak risk değerlendirmesi ve yönetimi yapılması kaçınılmazdır. Çevremizde meydana gelen doğal afetleri önleyemeyebiliriz. Ancak etkilerini azaltabiliriz.
Bilinmelidir ki bilim ve teknolojiye uygun alınan önleyici tedbirler, bir afet olayının meydana gelme olasılığını veya meydana gelmesi durumunda da etkisini azaltır. Acil durumların oluşmaması veya etkilerinin hafifletilmesini sağlamak için önceden düzenleyici ve fiziksel önlemler almak gerekir. Keza hazırlıklı, dayanıklı, sorumluluğu paylaşan bireylerden oluşan bir toplum ile proaktif planlama yapabilme yeteneğine sahip bir yönetim de olmazsa olmaz koşullardandır.
Afet riskinin önlenmesi ve azaltılmasına yapılan yatırım, ülkelerin yanı sıra çevrenin ekonomik, sosyal, sağlık ve kültürel direncini artırır. Afet olaylarının etkili bir şekilde önlenmesi, tehlikelerin etkisini azaltmak veya ortadan kaldırmak ve toplumun direncini artırmak için birden fazla strateji geliştirilmelidir. Elbette alınacak etki hafifletme önlemleri; hayat kurtarma ve toplumsal iyileştirme maliyetlerini azalttığı için önemlidir. Afet önleme ve azaltma stratejileri; risk değerlendirmesine dayanmalı ve arazi kullanımı, alt yapı, yapı teknolojisi, çevre ve peyzaj unsurları ile birlikte düşünülmelidir.
Bir toplumun sosyal ve ekonomik refahı, kritik altyapı tarafından sağlanan temel hizmetlerin sürekliliğine dayanır. Bu kritik altyapı, en temel ihtiyaçları destekler: Güvenli içme suyu, gıda, güvenilir ulaşım, erişilebilir halk sağlığı hizmetleri, evler ve endüstri için enerji temini ile bankacılık, finans ve devlet hizmetlerine erişim için gerekli olan iletişim ağları bunlardan bazılarıdır. Kritik altyapı yok edilirse, bozulursa veya uzun bir süre kullanılamaz hale gelirse, toplumun sosyal veya ekonomik refahını önemli ölçüde etkileyecektir. Bu altyapının dayanıklılığı; tehlikelere maruz kalan bir sistemin veya toplumun, tehlikenin etkilerine zamanında ve verimli bir şekilde direnme, absorbe etme, uyum sağlama ve bunlardan kurtulma yeteneği olarak tanımlar.
Doğal tehlikeleri azaltmaya yönelik yapısal çalışmalar, uygun yerleşim yeri seçiminden başlayarak, setler, kaya duvarlar, drenaj çalışmaları, iyileştirilmiş yol altyapısı ve sel azaltma barajlarını içerebilir: Ancak bunlarla sınırlı değildir. Yapısal hasar azaltma stratejilerinin peyzaj-çevre, finansman ve eğitim boyutu da olmalıdır. Doğal tehlikelerin azaltılması planlanırken elbette iklim değişikliği tahminleri dikkate alınmalıdır
Tüm tehlikeler için etkin afet yönetimi planlaması, hazırlıklı olmanın kilit unsurudur. Bir felakete hazırlanırken koordineli eylem esastır. Bu olgu; risk değerlendirmelerine dayalı planların veya düzenlemelerin geliştirilmesini içerir. Önleme, hazırlık, müdahale ve kurtarma gibi afet yönetimi aşamalarının tamamını kapsar. Merkezi ve Yerel yönetimler, afetler sırasında etkin koordinasyonu ve müdahaleyi sağlamak için sürekli bir risk yönetimi, planlama, koordinasyon, eğitim, donatım, tatbikat, değerlendirme ve düzeltici önlemler alarak afetlere hazırlanmalıdır.
Merkezi ve yerel yönetimlere, işletmelere, birincil üreticilere ve STK’lara afet olaylarına hazırlanma, önleme, müdahale etme ve kurtarma konularında yardımcı olmak için finansman programları da dahil olmak üzere çok sayıda düzenleme yapılmalıdır. Bu kurumlar da afetleri yönetirken, işlevlerini verimli ve etkili bir şekilde yerine getirebilmek için uygun bir yönetişim çerçevesine sahip olmalıdır. Ayrıca şeffaflık, hesap verebilirlik, potansiyel veya fiili çıkar çatışmalarının kamu yararına tarafsızlıkla çözülmesi de dahil olmak üzere dürüstlük, durum tespit süreci, ekonomi, verimlilik ve etkinlik gibi temel yönetişim ilkelerine de uymalıdırlar. Bir afet sırasında bile, yapılacak her türlü harcamalar; tedarik politikalarına ve ilgili finansman programında ayrıntıları verilen gerekliliklere uygun olmalıdır.
Sonuç olarak; yaşadığımız yaygın afetlerin yönetimi sırasında; elbette toplumsal dayanışma ile davranılabilmiş, hızlı, etkili reaksiyonlar gösterilebilmiş ve afet etkileri azaltılamasa da durdurulabilmiştir. Bu süreç de göstermiştir ki ülkemizin temel bazı sorunları vardır. Mutlaka siyaset üstü bir yaklaşımla ele alınmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır. Bu sorunlardan biri de yerleşim yeri seçimimizdeki yanlışlıklar ve afet riskidir.
Bu bağlamda iktidar, muhalefet, sivil toplum ve mesleki örgüt mensupları başta olmak üzere altını çizerek tüm halkımıza sesleniyorum. Sıklıkla yaşadığımız yangın felaketleri bir yana, deprem, sel, heyelan, çığ, kaya düşmeleri gibi felaketlerde çeşitli yerleşim birimlerimizde yaşadığımız kayıpların temel sorumlusu ne bu günkü iktidar ve yerel yönetimlerdir. Ne halkın bizzat kendisidir. Ne de tek parti dönemidir. Bu konu yerleşim yeri seçimi stratejisi ve planlaması olmayan sekiz yüz yıllık tüm geçmiş yönetimlerimizden gelen aynı hızla devam eden mirasımızdır. Bu nedenle, cumhuriyet, demokrasi, din-devlet ilişkileri, dış politika, ulusal savunma, hukuk, sağlık, eğitim, kalkınma gibi, afet yönetimi konusu da temel sorunlarımızdan biridir. Kısır politik çekişmeleri bir yana bırakalım. Krizi değil, riski yönetmeyi öğrenelim. Kapsamlı bir araştırmaya dayalı risk analizi yapalım. Kısa, orta ve uzun vadeli programlara dayalı “Ulusal Afet Yönetimi Stratejisi” geliştirelim. Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedef ve komutunu almış modern bir toplum olarak afetlere hazırlıklı hale gelelim. Afet bizi değil, biz onu yönetelim.