“22. Ulusal İmmünoloji Kongresi”, 27-30 Nisan 2013 tarihleri arasında Çeşme’de düzenlendi.
Kongre’de yenilik olarak ilk defa “Akan Hücre Ölçer”, “Hücre Ayırma Teknikleri” ve “Otoimmün Hastalık Tanısında Otoantikorların Kullanımı” olmak üzere üç kurs düzenlendi. Konularında söz sahibi bilim insanlarının katkıları ile gerçekleştirilen kurslar katılımcılar tarafından faydalı bulundu.
Kurs programlarını takiben başlayan Kongre’de, “Doğal ve Edinsel İmmün Yanıt”, “Tümör İmmünolojisi”, “Transplantasyon İmmünolojisi”, “Tolerans ve Otoimmünite”, “Alerji”, “Enfeksiyon İmmünolojisi”, “İmmünolojik Hedefe Yönelik Tedavi Yaklaşımları”, “İmmün Yetersizlikler”, “Bağışıklama”, “Nöroimmünoloji”, “İmmünolojide Yeni Kavramlar”, “İmmünolojide Son Yenilikler” başlıklı oturumların yanında konferanslar, sözlü ve poster sunumlarında son yenilikler tartışıldı.
Bilim Teknik dergisinin 24.05.2013, tarihli sayısında yayımlanan “Ne Kadar Çok Deneyim, O Kadar Çok Beyin Hücresi” başlıklı yazıda, farelerle gerçekleştirilen yeni bir araştırmada, birlikte yetişen tek yumurta ikizlerinin bile çok farklı geliştiği vurgulanmakta. Deney hayvanları ile yapılan çalışmalarda da etkin olan hayvanlarda daha fazla yeni beyin hücresinin geliştiği gösterilmiş. “Doğuştan var olan mı, yoksa sonradan edinilen mi?” Bu durumda hangi genlerin etkinleşeceğine de çevre karar veriyor. Genetik açıdan özdeş ve aynı çevrede büyümüş olan ikizlerin göreceli olarak benzer bir şekilde gelişmeleri gerekirken, araştırmalar aynı kalıtıma sahip olup aynı çevrede büyümelerine rağmen zamanla oldukça farklı kişilikler geliştirebildiklerini göstermiştir. Psikologlar ve davranış genetikçileri bu durumun “paylaşılmayan çevreyle” ilgili olduğunu tahmin etmektedir.
Dresden Teknik Üniversitesinden Julia Freund ve ekibi yaptıkları çalışmada, kafeste yaşayan farelerde çevrenin etkisinin, zenginleştirilmiş çevrelerle test edildiğini ileri sürmüşlerdir. Zenginleştirilmiş çevre ile fakir bir çevrede yetişen eş kalıtımlı fareler karşılaştırıldığında, ilk çevrenin hayvanların beyin gelişimi üzerinde olumlu etki yaptığı görülmüş, çok uyarıcı bir çevrede (hipokampüsün bir bölümünde) ise yeni beyin hücrelerinin bile gelişebildiği ileri sürülmüştür. Erişkin insanlarda sinir hücresi yenilenmesinin mümkün olmadığı sanılmakla birlikte, insanda da aynı bölgede yeni nöronlar oluşabileceği gösterilmiştir.
Sonradan oluşan sinir hücrelerinin, yeni ve karmaşık olaylarla başa çıkmayı mümkün kıldığı düşünülmesine karşılık, uyarıcı çevrenin tek başına işe yaramadığını Freund ve ekibi göstermiştir. Genetik açıdan özdeş olan 40 fare üç ay boyunca aynı uyarıcı çevre şartlarına maruz bırakıldığında fareler şaşırtıcı bir şekilde bağımsız bir şekilde gelişmiştir. Üç aylık evrenin sonunda kemirgenlerin hem ağırlıklarında hem de beyin hacimlerinde farklılıklar görülmüştür. Fakir çevrede yaşayan farelerde kontrol grubuna kıyasla daha fazla nöron oluşmuş, ama uyarılmış grup içinde bile farklılıklar saptanmıştır. Bu değişkenlikte, hayvanların çevre içinde ne sıklıkta hareket ettiklerini gösteren parametrenin sorumlu olduğu görülmüştür. Bu amaçla farelerin hareketleri küçük vericilerle kaydedilmiş, yani tüm ortamı yoğun bir şekilde araştırarak daha fazla deneyim yaşayan hayvanların beyninde daha fazla nöron geliştiği görülmüştür.
İnsanlarda gerçekleştirilen bazı deneysel incelemeler, bedensel ve zihinsel etkinliklerle demansın önlenebildiğini, en azından gelişiminin yavaşlatıldığını göstermektedir. Belki de yeni sinir hücrelerinin gelişimini bile tetikliyor olabilir. Genetik açıdan özdeş olan hayvanların niçin en başından itibaren farklı davrandıkları sorusunun cevabı ise farelerin davranışlarıyla güçlenen küçük epigenetik varyasyonların sorumlu olduğu yönündedir. Pasif veya aktif yol bir kez tutulduğunda bireysel farklılıklar zamanla belirginleşiyor ve böylece zamanla çevre de farklılaşıyor ve kişisel bir yaşam alanına dönüşüyor, ya da bilim insanlarının dediği gibi “Yaşadığımız hayat, kim olduğumuzu belirliyor”.
Son yenilikler ve ülkemizde yaşanan son gelişmeler doğrultusunda sizlere bir fıkra ile seslenmek istiyorum; Bir haftanın yorgunluğundan sonra, baba, pazar sabahı kalkmış eline gazetesini almış ve akşama kadar oturup dinlenecek olmanın keyfini çıkartmaya başlamış. Ama o bunları düşünürken, oğlu yanına gelerek kendisini parka götürmek için geçen hafta söz verdiğini hatırlatmış. Canı hiç dışarıya çıkmak istemediği için “Bir bahane bulup evde oturayım, dinleneyim.” diye düşünmüş. Birden gazetenin promosyon olarak verdiği dünya haritası gözüne ilişmiş ve bu haritayı hemen parçalara ayırmış ve oğluna uzatmış; “Bu haritayı birleştirebilirsen hemen gidelim parka.” demiş. Ardından da içinden derin bir oh çekmiş; “Dünyanın coğrafya profesörlerinden birini getirsen yine de toplayamaz bunu iyi akıl ettim.” diyerek sevinmiş. Aradan 10 dakika geçmeden çocuk koşarak babasının yanına gelmiş. “Baba haritayı düzelttim, parka gidebiliriz.” demiş. Adam önce inanmamış ve görmek istemiş. Görünce de şaşırarak nasıl yaptığını sormuş. Çocuk demiş ki; “Bana verdiğin haritanın arkasında insan resmi vardı, “İnsanı düzeltince, dünya kendiliğinden düzeldi.”
Yorumu sizlere bırakıyorum.
Sevgilerimle.