Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS), Türkiye’de yapılan sınavların en namuslularından, hatta ilk sıralarda yer alanlarından biridir. “İstisnalar kaideyi bozmaz” prensibi çerçevesinde, herkes hak ettiği puanı alır. Diğer bir ifade ile, kaç numara şapka giyebileceğini ve boyunun ölçüsünü öğrenir. Birçok eleştirilecek tarafı olsa da, herkes hakkına razı olur. Kişinin istikbalinin planlanmasında ve yönlendirilmesinde en önemli faktör olarak, her insanın hayatında ayrı bir yer işgal eder. Hak etmeyenin hak sahibi olabileceği ihtimali olsa da, hak edenin hakkını alamadığı çok az bir ihtimaldir. Yani hayatımızdaki bu imtihan çok namuslu, çok etkin ve ömür boyu yaşantımızı şekillendiren bir imtihandır. Bunun göz ardı edilmesi mümkün değildir. Hayatımızın her aşamasında, bu denli önemli olan bir sınavdan alınan puan da etkin olmalıdır.
Bir örnek olarak vermek gerekirse; araştırma görevlisi yerleştirmelerinde, adayın lisans eğitimi süresince aldığı notların, ALES ve ÜDS puanlarının belli bir oranları dikkate alınarak yapılmaktadır. Bu sistem, şaibeyi asgariye indirecek, hak edenin hak kaybına engel olabilecek ve yolsuzluklara mani olabilecek bir yöntemdir. Buna, adayların ÖSS’den aldıkları puanın da belirlenebilecek bir oranda etkisi mutlaka sağlanmalıdır. Hatta bütün atamalarda, bir faktör olarak ÖSS puanı da değerlendirmeye dahil edilmelidir.
LES, ALES, ÜDS, KPSS, KPDS ve alınan ciddi ödüller ile beraber, diğer sınav sonuçları gibi ÖSS de, memur atamalarında, tayinlerinde, yükseltilmelerinde ve hatta üst düzey idarecilerin görevlendirilmelerinde bile, adaylar arasında dikkate alınması gereken bir kıstas olmalıdır. Bütün adayların yüzdelik dilimi belirlenip, atanacaklardan nasıl ki bir takım belgeler isteniyorsa, bu faktör de tespit edilerek dosyaya ilave edilmelidir.
Emri ve idaresi altındakilerden, makul sayılamayacak bir düzeyde, çok daha az ÖSS puanı alan bir yöneticinin, o kuruluştaki durumunu düşünmek bile istemiyorum. Belki de kendi kapris ve komplekslerinin tatmin arenası olarak kabul edebileceği müesseseyi, felakete sürükleyebilir. Bununla birlikte bu, büyük bir hak ihlaline de sebep olacaktır. Ayrıca, bütün şartların eşit, ya da eşite yakın olduğu durumlarda, ÖSS puanı belirleyici olmalıdır. Şef, daire başkanı, müdür, genel müdür, dekan, rektör ve vali gibi her türlü yönetici atamalarında da, adayların ÖSS’den aldığı puan ve girdiği yüzdelik dilim de dikkate alınmalıdır.
Öğrencilerin ve ailelerin bu gerçeği görerek, bu sınavlar için daha düzeyli bir şekilde hazırlanmaları sağlanmalıdır. Bu arada, insanlara hakkı olduklarında “haklarını arama” hasletini, hakkı olmadığında da “başkalarının haklarına saygı göstermelerini” de öğretmek gerekmektedir. Hak gaspı da, şerefli bir insanın kabul edebileceği bir şey değildir.