İstanbul Üniversite Rektörü Prof. Dr. Yunus SÖYLET’in davetiyle 18-19 Nisan 2009 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünde gerçekleştirilen Üniversite Hastaneleri Birliği toplantısına 53 Tıp Fakültesi?nden 23’ü Rektör, 21’i Dekan ve çok sayıda başhekim olmak üzere 118 kişi katıldı. İki tam gün devam eden toplantının ilk gününde ülkemizdeki sağlık hizmeti sunumunda Üniversite Hastaneleri’nin yeri, bu hastanelerdeki sağlık ve eğitim hizmetlerinin birlikte verilmesinin getirdiği zorluklar, Tıp Fakülteleri’nin afiliyasyonu, hastanelerin finansal olarak içinde bulundukları durum ve gelecek perspektifleri, başta döner sermayeler olmak üzere uygulamada yaşanan sorunlar, SGK ile yaşanan sıkıntılar, hastanelerde uygulanan performans yöntemleri, Üniversite Hastanelerinin organizasyon ve yönetiminde yaşanan sorunlar ile yakın bir gelecekte yasalaşması beklenen ve genelde Üniversitelerimizi, özelde Tıp Fakültesi Hastanelerini yakından etkileyecek olan “Tam Gün Yasa Taslağı” ele alındı. İkinci gün ise, yukarıda belirtilen konularda 6 ayrı çalışma grubu oluşturularak, bir önceki gün tartışılan sorunların çözümüne dönük öneriler geliştirilip, son oturumda tüm katılımcılarla paylaşıldı.
Öncelikle ifade etmem gerekirse, Sn. Yunus SÖYLET, çok gerekli ve önemli ve öncül bir adım atmıştır. Aslında bu toplantıda ele alınan konuların, bugüne kadar YÖK tarafından oluşturulacak bir Üniversite Hastaneleri Komisyonu içerisinde tartışılıyor olması gerekirdi. Ne var ki, YÖK bugüne kadar üniversite hastanelerinin sorunlarını görmezden gelmiştir. Birer kamu kurumu olup, kamu hizmeti vermelerine rağmen, diğer kamu hastanelerine göre adeta “üvey evlat” muamelesi gören (Bu konuda lütfen, 2 Şubat 2009 tarihi Medimagazin’de yayınlanan “Üniversite Hastaneleri Üvey Evlat mı?” Başlıklı yazıma bakınız) üniversite hastaneleri, tamamen sahipsiz ve savunmasız kalmıştır. Özel sağlık kurumlarının oluşturdukları dernekler ile Sağlık Bakanlığı, SGK ve Maliye Bakanlığı nezdinde haklarını savunurlarken; Üniversite hastaneleri, karar sürecinde dışlanmış ve her biri kendi kaderiyle baş başa bırakılmıştır. Bunun bedeli çok ağır olmuştur. Son 5-6 yıl içinde üniversite hastaneleri çok kan kaybetmiştir.
Bu bakımdan üniversite hastaneleri, kendi aralarında bir araya gelerek ortak sorunlarını tartışıp, çözümler geliştirmek zorundadırlar. İstanbul Üniversitesi, Türkiye’nin ilk sivil tıp fakültesini kurduğu gibi, bu konuda da öncülüğü üstlenmiştir. Sn. Yunus SÖYLET’i kutluyorum. Emeği geçen, katılan ve katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum. Atılan adımın ne kadar gerekli olduğu, iki gün boyunca tüm konuşmacıların her söz alışlarında Sn. Rektöre içten teşekkür etmeleriyle belli olmuştur. Sanırım, Yunus SÖYLET, bu kadar yoğun teşekkürü bir arada hiç almamıştır.
Toplantıda “Üniversite Hastaneler Birliği”nin kurumsallaşması ve benzer buluşmaların devamlılığının sağlanması görüşünde birleşildi. Üniversite Hastanelerinin asli fonksiyonunun eğitim olduğu; 3. ve son basamak hastane olma özelliğinin getirdiği sorumluluk ve sorunların kamuoyuna anlatılması gerektiği; tıp eğitiminde afiliasyonun gerekli olup, bunun eğitim ve araştırma ağırlıklı olmasının lüzumu vurgulandı. Sevk zinciri, tamgün yasası ve özel katkı payı kapsamında getirilmek istenen yeni uygulamaların, üniversite hastanelerinin görüş ve önerileri dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmesi önerildi. Üniversite hastanelerinin tamamen kendi öz kaynaklarına terk edildiği vurgulanarak, genel bütçeden bu hastanelere kaynak ayrılması; üniversite hastanelerinin, diğer kamu hastanelerinin döner sermayelerine göre aleyhlerine olan eşitsizliklerin düzeltilmesi; SGK’nın fiyatlandırma ve geri ödeme karar mekanizmalarında üniversite hastanelerini mutlaka yer alması gerektiği ifade edildi.
Bu toplantıyı, geleceğin şekillenmesinde önemli bir adım olarak kaydediyorum.