Öncelikle tüm öğrencilerime üniversitemize/üniversitelerimize hoş geldiniz diyorum. İki ya da dört yıl devam edecek öğrenim hayatınız boyunca sizlere sağlık, huzur, mutluluk ve üstün başarılar dilerim.
Bu yazımı ilahiyat Fakülteleri, İslâmî İlimler Fakülteleri öğrencilerimiz ve farklı fakülte, yüksekokul, meslek yüksekokulu ve bölümlerden tüm öğrencilerimiz için kaleme aldım. Amacım üniversite okumak ile hayatlarını taçlandıracak öğrencilerime birkaç tavsiyede bulunmaktır. Bu tavsiyeler yıllar içinde zihnimde mayalanan, yaşayarak ve görerek elde ettiğim hususlardır.
Yazımı sadece üniversite birinci sınıfa yeni başlayacak öğrencilerimizi hedefleyerek kaleme almadım. Aynı zamanda bu yazım, ilerleyen sınıflarda halen okumakta olan öğrencilerimizi de ilgilendirmekte olup, onlar için de yol gösterici olmasını temenni ederim.
Yazımın başlığını bu şekilde belirledim. Çünkü ‘üniversite öğrencisi olmak’ ile ‘olabilmek’ arasında kanaatimce fark vardır. ‘Olabilmek’ bir şeyin şuurunda olmak demektir. Bu bağlamda öğrencilerimize tavsiyelerim şunlardır:
Sevgili Öğrencim,
- Yoğun bir sınava hazırlık döneminin ardından sınavda başarılı olarak çoğunuz istediğiniz bölümlere yerleştiniz. Hemen ardından barınma vb. konularla uğraştınız. Nihayet ilk döneminiz başladı.
İşte bu ilk haftalar ve aylarda en azından bazılarınız şöyle bir ruh haline kapılıyor: Bu fakülte/okul nasıl olsa biter. Zaten çok yoruldum. Eğleneyim, gezeyim..
Elbette gezeceksiniz, eğleneceksiniz. Ancak hiçbir bölüm takdir edersiniz ki kendi haline bırakılarak bitmez/bitirilemez. Elbette okuduğunuz şehri tanıyacaksınız. Ancak derslerinizi ihmal etmeden, planlı bir şekilde hareket etmelisiniz.
- Okuduğunuz fakülte, bölüm ya da programı seviniz. Umarım isteyerek ve üst sıralarda tercih ederek kazanmışsınızdır. Şayet böyle değilse belki severim anlayışı ile hareket ediniz. Zira hiç istemeseydiniz tercihleriniz arasında yer vermezdiniz. Bu kanaatle hareket ediniz. Yine de bölümünüzü ve okuduğunuz şehri benimseyememişseniz başka bir tercihe yönelebilirsiniz.
- Özellikle İlahiyat, Eğitim gibi fakülteleri tercih eden öğrencilerimizin atama önceliği olduğu gerekçesiyle değil, isteyerek bu bölümleri seçmeleri beklenir. Zira insanı sevmeden, insan için özveride bulunmadan öğretmen, eğitimci ya da din görevlisi olunamaz.
- Üniversite hayatı sosyal becerilerin geliştirileceği yıllardır. Bu sebeple ilginizi çeken öğrenci topluluklarına üye olunuz. Onların faaliyetlerine katılın. Faaliyetlerde aktif görev alın. Bu sizleri hayata hazırlanma yolunda geliştirecektir. Unutmayın ki hayatta akademik başarı kadar sosyal beceriler de önemlidir. Hatta bazen sosyal beceriler akademik başarının önüne geçmektedir.
- Hocalarınızın dünya görüşlerine, siyasî ve sosyal gruplara mensubiyetlerine göre değer verip, buna göre hareket etmeyiniz. Bu doğru bir tutum değildir. Bilakis akademisyen hocalarınızın tamamının bilgi birikimlerinden ve tecrübelerinden istifade etme çabası içinde olun. Ön yargılarınızdan sıyrılın.
- İlk yıl, üst sınıflardaki öğrencilerin hocalar hakkındaki kanaatlerini tamamen kulak ardı etmeyin. Ancak onların yönlendirmeleri ile de hareket etmeyiniz. Üst devreleriniz “Şu hoca zordur. Şu hoca ters bir insandır” ve buna benzer kanaatlerini tamamen doğru kabul edip, ona göre zihninizde hüküm bina etmeyiniz. Hocalarınızı kendiniz tanıyın. Elbette üst devrelerinizin söylediklerinde doğru hususlar olabilir. Onları da dikkate alırsınız. Ancak son tahlilde kendiniz yaşayarak karar verin. Göreceksiniz ki çoğu zaman üst devrelerinizin kanaatleri size göre doğru çıkmayacaktır.
- İlahiyat Fakültesi Öğrencilerim,
Sizlere sesleniyorum: Hocalarınızı “gelenekçi”, “modernist”, “Radikal görüşlü” vb. ifadelerle yaftalamayınız. Bununla birlikte hocalarınızın her yorumunun doğru olmayabileceğini de dikkate alınız. Anlamakta zorlandığınız, açıklama getiremediğiniz konularda araştırma yapmalı, farklı akademisyenlere sormalısınız. Bunu yaparsanız deyim yerindeyse krizi fırsata dönüştürmüş olursunuz.
- Akademik birimler olan fakültelerde verilen eğitim esasen ilgili meslekî yetişimi (formasyon) öğrencilere kazandırmakla birlikte, genel olarak taassubun önlenmesine de hizmet eder. Taassubun toplumların hele de eğitim kurumlarının işlevsiz hale gelmesine neden olan en önemli fikrî hatta zihinsel hastalıklardan biri olduğunu unutmayınız.
- Değerli Öğrencilerim!
Dersleri devam zorunluluğundan dolayı değil, dersi anlama ve dersin hocasından yeni yaklaşımlar öğrenmek, feyiz almak için takip etmelisiniz. Yani derste hocadan duyacağınız, göreceğiniz her ne varsa onu alma derdinde ve çabasında olmalısınız. Öğrendiğiniz bilgileri, aldığınız feyzi mesleğinizi icra etmenizde, daha da önemlisi hayata bakışınızın şekillenmesinde katkı sağlayacağını unutmayınız.
Şunu da belirtmeyim ki, sizler hocalarınızın anlatım şekli, fikirleri ya da tavır ve davranışlarını beğenmiyorsanız, bunun da size katkısının olacağını unutmayınız. Şöyle ki; bazen olumsuzu görerek olumluya yönelmeyi öğrenirsiniz. “Ben bir gün hoca olduğumda, ya da alanımla ilgili ya da sosyal hayatta herhangi bir iş yaptığımda bu şekilde davranmayacağım” demeniz bile olumlu bir gelişme olacaktır. Bu sebeple hocalarımızın, eğitimcilerimizin, akademisyenlerimizin saygın şahsiyetler olduklarını unutmayınız ve saygıda kusur etmeyiniz. Onların bazılarını sevip, diğer bir kısmını sevmemeniz sizin tercihinizdir. Sonuç olarak “Saygıda icbar, sevgide ihtiyar vardır.” Günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak, saygı zorunludur. Sevgi ise isteğe bağlıdır.
- Farklı dünya görüşünden, farklı kültürden olan arkadaşlar edinerek ufkunuzu genişletmeli, sadece belli bir dar grubun etrafında dönüp durmamalısınız.
- Farklı düşünce ya da inançtan olanları rencide edici söz, tutum ve davranışlardan uzak durunuz.
- Karşı cinsten olan arkadaşlarınız ile ilişkilerinizi değerli ve seviyeli tutmalısınız. Bu hususta medenî ölçüler içinde kalmalısınız. Bu tavrınızı kampüs içinde ve dışındaki davranışlarınızla da göstermelisiniz.
- Okuduğunuz şehrin görenek ve geleneklerini başta yadırgasanız bile, eleştirmemeli, küçümsememeli ve bunun millî kültürümüzün bir zenginliği olduğunun farkına varmalısınız.
- Öğrencilik yıllarınızda ailenizin ekonomik durumunu sıkıntıya sokacak kadar aşırı harcamalara girmemelisiniz. Bu çerçevede markalı giyinme, pahalı eşya alma özentisi içinde olmamalısınız.
- Ailenizin eğitim düzeyi yüksek değilse onları küçük görmemelisiniz. Her biriniz ait olduğunuz ailenizin vazgeçilmez değerde olduğunu bilmeli ve onlarla gurur duymalısınız. Bu bağlamda başka hiç kimseyi ya da otoriteyi de ailenizin önüne geçirmemelisiniz.
- Millî ve manevî değerlerimize saygı ve sevgi duymalı, vatanseverliği bir erdem olarak benimsemelisiniz.
- Sloganik ve hamâsî ifadelerle değil, bilimsel bilgiyi ve kaynakları önceleyen bir zihniyet kazanmanın gayretini göstermelisiniz.
- Üniversite hayatının ilk yıllarından itibaren geleceğe yönelik bir ideal sahibi olmalı, bu çerçevede A, B, C planı diyebileceğimiz hedefler belirlemelisiniz.
- İdeolojik bir körlüğe götürecek ortamlardan uzak durmalı, böylesi kurum ve kuruluşların güdümüne girmemelisiniz. Vaktinizi böylesi mekânlarda harcamamalısınız. Elbette ülkemizin sorunlarına duyarlı olunuz. Farklı haber kaynaklarından güncel gelişmeleri takip ediniz. Ancak aşırı tarafgirliğin de sizlere hata yaptırabileceğinin bilincinde olunuz. Bilgi sahibi olmadan kendinizi yetiştirmeden kanaat sahibi olmayın. Aksi halde yanılırsınız. Soran ve sorgulayan bir zihniyete sahip olmalısınız. Geleceğimiz ancak böylesi genç dimağlarla aydınlık olacaktır.
- Din, milliyet ya da başka bir ortak değer ya da şahsiyetlerimiz üzerinden yapılan söylem hatta varsa istismarlara karşı dikkatli olmalı, araştırmadan sadece duygu ve heyecanlarınızla hareket etmemelisiniz. Aksi halde hata yaparsınız.
- Üniversitelerin, bilim insanı yetiştiren kurumlar olduğunu unutmamalı, öğrencisi olduğunuz üniversiteye de bu gözle bakmalısınız. Kişisel beklentileriniz açısından değerlendirmeniz çoğu zaman doğru sonuçlar vermez.
- Kendinizi donanımlı hale getirmeden başkalarına faydalı olunamayacağının farkına varmalısınız.
- Alanınızla ilgili temel kaynakları okuma çalışması yapmalısınız.
Bu noktada İlahiyat Fakültesi öğrencilerimizin birinci sınıftan itibaren başta Kur’an’ı, Hadisleri, Sünneti-i Nebeviyye’yi, Siyer-i Nebî’yi tanımalı ve öğrenmelisiniz. Öğrendiklerinizi de güncel dünyanın gerçekleri ile buluşturmak için yoğun bir çabanın içine girmelisiniz. Bu bağlamda Kur’an ve hadis okumayı birkaç sayfa da olsa sürekli olarak günlük hayatınıza yerleştirmelisiniz.
Elbette bunlarla birlikte sosyal bilimlerin diğer alanları da sevilmeli, ilgi duyulmalı ve bu sahalarla ilgili eserler okunmalıdır. Esasen başarılı bir İlahiyatçı olabilmek için merhum Prof. Dr. Erol Güngör ve Doç. Dr. Nurettin Topçu’nun ifade ettikleri gibi sosyal bilimci olmak gerekir.
Bu bağlamda şunu da belirtmek isterim ki, İlahiyatçının iki görevi vardır. Birincisi, kaynaklara dayalı bilimsel dini bilgiyi öğretmek, diğeri ise çağımızın dinî ve sosyal meselelerine çözümler üretmektir.
- Günümüz dünyasının okur-yazarlığı sayılan dijital becerilerinizi geliştirmelisiniz. Bu çerçevede öncelikle on parmak klavye öğrenmelisiniz. Klavyede de Türkçe karakterlere uygunluğu sebebiyle F klavyeyi tercih etmenizi tavsiye ederim.
- Sanatla ya da sporla ilgili bir faaliyete zaman ayırmalısınız.
- Sosyal medyada fazla zaman kaybetmemeli, sınırlı kullanmalısınız.
- Kampüs içinde ve şehirde düzenlenen konferans, panel, seminer gibi programlara ilgi alanlarınız çerçevesinde katılmalısınız.
- Akademik ilgi alanınızı fakülte hayatınızın ilk iki yılı içinde belirleyip okumalar yapmalı ve ilgili alan hocaları ile müzakerede bulunmalısınız.
- Beden ve ruh sağlığınıza dikkat etmeli, bu çerçevede beslenmenize özen göstermelisiniz.
- Zaman yönetimini iyi yapmalısınız. Gününüzün en verimli saatlerini belirleyip ders çalışma ya da en önemli konularınızı öğrenmeyi bu saatlerde gerçekleştiriniz. Günün verimsiz saatleri olarak değerlendirilebilecek olan ikindi sonrasında ise daha hafif meşgalelerinizle ilgileniniz.
- Fakülte yıllarında en az bir yabancı dili öğrenmeye çalışınız. Bu hususta ısrarcı olunuz.
- Din ile mezhep arasındaki farklılığı iyi anlamaya çalışmalı, yorumu uzmanlarına bırakmalısınız.
- Her duyduğunuzun ya da internette karşılaştığınız herhangi bir yazının hemen peşinden gitmemelisiniz. Sosyal medya dünyasından elde edilen bilgileri dikkatle sorgulanmalısınız.
- Üniversitenin evrensel düzeyde bilginin paylaşıldığı, tartışıldığı ve olgunlaştırıldığı kurumlar olduğunu unutmamalısınız.
- Üniversite öğrencisi düzenli okuyandır. Okuyunuz. Bu çerçevede öğrencilik yıllarınızda bütçenizden biriktireceğiniz paralarla hocalarınızın tavsiye ettiği ve kendi tercih ettiğiniz kitaplar alınız. Mezun olduğunuzda alanınızla ilgili önemli eserler, araştırma türü ve sosyo-kültürel kitaplardan oluşan bir kütüphaneniz olsun.
- Okuduğunuz bölüm ister sosyal bilimler, ister fen bilimleri isterse de uygulamalı bilimler ya da sağlık ile ilgili bölümler olsun, başta tarih olmak üzere sosyal bilimlerle ilgili uzmanı tarafından yazılmış rafine eserler okuyunuz. “Ben fen bilimciyim. Tarih ya da sosyoloji, psikoloji gibi alanlarda kitap okuyup da ne yapayım” demeyiniz. Çünkü hayat karmaşıktır. Günlük yaşam sizi eğitim sistemimizin öngördüğü üzere sözelci ya da sayısalcı olarak ayırt etmez. Çoğu kere sözel tarafını bazen de sayısal tarafını gösterir! Bunu unutmayınız!
- Beşerî ilişkilerde nezaket sahibi olmak esastır. Bu hususta kendinizi geliştirmek için yüz yüze ya da çevrimiçi seminer ya da programlara katılmalısınız. Bu bağlamda kişisel gelişim programları kıymetlidir. Katılmaya gayret edilmelisiniz. İnternet ortamında uzman kişilerin sundukları videoları ya da hazırladıkları programları da izleyebilirsiniz.
- Sınıf arkadaşlarınız, yurt arkadaşlarınız ya da başka bölümlerden olan arkadaşlarınızla geleceğe uzanan dostluklar kurmaya gayret ediniz. Küçük şeylerden birbirinize kırılıp, ilişkilerinizi koparmayınız.
- Gelecekte yöneticilik vb. görevlere hazır bir şekilde kendini yetiştirmelisiniz. Sadece belli konulara hâkim bir döngü içinde kalmamalısınız.
- Düşünce, tavır, davranış ve sözlerinizde dengeli olmaya gayret gösteriniz.
Burada şunu da zikretmek isterim ki ele aldığımız bu önemli bir o kadar da naif konu ile ilgili merhum Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in Gençlerle Başbaşa, merhum Rauf Denktaş’ın Gençlerle Sohbet isimli eserlerini de okumanızı önemle tavsiye ederim.
Sevgili Gençler!
Yarınlarımız sizlerle daha güzel olacaktır…
1 yorum
Umarım herkes için çok verimli bir sene olur başarı ve azim herşeye gülümser