Bugünlerde, içinde bulunduğumuz haftadan başlamak üzere tüm şehirlerde COVID-19 salgınını geride bırakan önemli bir gündem var. Yüksek Öğretim Kurumu’nun 21 Temmuz’da ön bilgi amaçlı yayımladığı “2020 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu” sonrasında, bir yükseköğretim kurumuna yerleşebilmek için tercih yapma arifesinde olan yaklaşık 2.5 milyon genç, aileler ve üniversiteler için her yıl yaşanan heyecanlı ve zorlu serüven başladı. Salgınla mücadele önlemleri kapsamında, yerleşmek istedikleri üniversitelerin kampüslerinin havalarını soluma şansı olmayan gençler için, üniversiteler adayların evlerine konuk oldular, onlara tercihlerinde yardımcı olmanın yollarını uzaktan eğitim teknolojileri ile keşfettiler.
Üniversite ve alan tercihi en yaygın şekli ile bir meslek edinme sürecinin başlangıcı gibi düşünülse de, insan yaşamında basit bir mesleki tercih yapmanın ötesine uzanan bir anlam taşır. Meslek, okul öncesi dönemde çocukların oyun kahramanlarında somutlaşır, ilköğretimde rol modelleri ile eşleşir, lisede yaşıtları ile paylaşım, ailenin ve lisenin kurallarla sınırlandırılmış ortamından uzak, daha özerk kararlar alabilme, daha özgün üretimler yapabilme ve daha özgür bir kampüste yaşama hayallerine dönüşür. Dolaysıyla üniversitede alan seçimi “belli bir eğitim ile kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş” olarak tanımlanan mesleğe giden yolun ötesinde bir seçimdir. Böyle olduğu için de doğru olan yaklaşım, bu kararı gençlerin vermeleri ve seçimi gençlerin yapmalarıdır.
Ancak pratikte, “gençlerin özerk karar vermeleri ne kadar olasıdır” ya da gençler “bu kararı gerçekten hür iradeleri ile vermekte midir” sorusu tartışma konusudur. Bu sorunun kritik cevabı, erken çocukluk yıllarından itibaren gençlerin kendi kararlarını verebilecek yeterlikte yetiştirilmelerinde yatar. Bu temel gerekliliğin gerçekleştiği varsayımı üzerine, gençlere seçim sürecinde yaralı olabilecek kaynakları sunmak ve tercih etmek istedikleri, üniversite/fakülte/bölümü objektif olarak tanıyabilmelerine olanak sağlamak gerekir.
Gençler seçim yaparken kişilik özellikleri, özel yetenekleri, ilgileri ve hayalleri ile örtüşen alanları seçmeye yönelmelidir. Oysa ülkemizde alan seçiminde ağırlıklı olarak belirleyici kriterler, öğrencinin YKS puanı ve puan türü, anne-babanın gençle ilgili hayalleri, ailenin sosyo-ekonomik durumu, yaşadığı bölge/il ve mezuniyetten sonra iş bulma olasılığıdır. Elbette bu kriterler tercihte dikkate alınmalıdır ancak bu kriterler adayın ilgi, istek ve yeteneklerinin önüne geçmemelidir. Sıkça tanık olduğumuz bir durum, örneğin yüksek puanı boşa gitmesin diye adayın hiç ilgi duymadığı bir bölümü seçmesidir. Oysa insanın, ilgi duyduğu bir alanda mutlu çalışarak başarılı ve üretken olduğu bilinen bir gerçektir.
Üniversite/fakülte/bölüm seçiminde gençler pek çok kaynaktan etkilenirler. Onlara doğru kaynakları sunmak ve seçimlerine yardımcı olabilmek yükseköğretim kurumlarının ve biz akademisyenlerin önemli sorumluluklarından biridir. Bu sorumluluğun yasal ve etik değerler çerçevesinde yürütülmesi ise kritik önem taşır. Bunun için üniversite adayı gençler ve aileleri şu kaynaklardan yararlanabilirler: YÖK Lisans Atlası, ÖSYM Kontenjan Kılavuzu-2020, üniversitelerin web sayfalarındaki bilgiler, ilgilendikleri programlarla ilgili tanıtımlar ve ulusal-uluslararası literatür.
Gençlerin bu kaynaklara bakarken ve katıldıkları üniversite tanıtım programlarında üniversite/fakülte/bölümle ilgili aşağıdaki soruların cevaplarını bulmaya çalışmaları yararlı olacaktır:
- Benim ilgi, yetenek, istek ve beklentilerimle ne kadar örtüşmektedir?
- Alanında uzman öğretim elemanı sayısı nedir?
- Öğretim elemanlarının, ulusal ve uluslararası tanınırlıkları dahil, nitelikleri nasıldır?
- Mezun profili nasıldır? Mezunlar hangi alanlarda, ne yapabilme fırsatını yakalamıştır?
- Öğrenci merkezli bir eğitim-öğretim felsefesi mevcut mudur?
- Müfredatın yapısı ve işleyişi nasıldır? Müfredat, öğrencinin diğer disiplinlerle çalışmasına hangi ölçüde izin vermektedir?
- Altyapı olanakları nelerdir? Öğrencinin araştırma, eğitim ve uygulama merkezlerinden yararlanabilme olasılığı nasıldır?
- Entelektüel, sosyal ve kültürel gelişime katkı sağlayacak olanaklar ve fırsatlar ne ölçüde sağlanmaktadır?
- Diğer farklılıklar (yabancı dil eğitimi, çift anadal programı vb.)
Özetle, bu kritik seçim kararında üniversite adaylarının daha bilinçli tercihler yapabilmeleri için, bu tercihin ne ailelerin ne de öğrencileri bekleyen üniversitelerin tercihi olmadığını hatırlayalım. Tercihi “GENÇ ADAYLARA” bırakalım. Bizlerin sorumluluğu gençlere sorularında açık, dürüst ve gerçekçi yaklaşımlarla bilgi sağlamak olsun.
5 yorum
Tebrikler Ayşe hanım, çok yerinde ve biz anne-babalarıı çocuklarımızın gelecekleri-meslekleri hakkında yönlendirici/zorlayıcı/baskıcı olmamız yerine onların sorularına bilgimiz kadarıyla cevap vermemiz gerektiğini tekrar hatırlatır bir yazı kalene almışsinız .
Çok anlamlı ve bir o kadarda hepimizi ilgilendiren bu konu için teşekkürler Ayişe hanım.
Maalesef bizim aile yapımız “çocuklarımızın mesleğini/okulunu/bölümünü yani geleceğini” anne-babaların seçimini de içeriyor.
Bu hatayı hepimiz yapıyor yapmakta yapacağız görünüyor.
Bu hataya ben bile düştüm ?
İyi günler
Çok teşekkürler Yaşar Bey.
Değerli katkınız için teşekkür ederim Ayişe hocam. Önemli bir günün arifesinde anne baba ve meslek sağlamada birer köşe taşı olarak bizlerin bir kere daha davranışlarımızın farkına varmamıza olanak sağladınız. En değerli varlıklarımız, çocuklarımız özelinde ülkemizin gençleri, gelecek değerlerimiz için elimizden geldiğince hepimiz en doğruyu yapmaya gayret edeceğiz/etmeliyiz.
Elinize, emeğinize sağlık.