Hırsızın olmadığı yer mi var bu âlemde ki “Üniversitede Hırsız var!” diyorum ben de… Biliyorum başlık biraz sert olmuş, farkındayım. “Akademik Hırsızlık!” diye de bir başlık atabilirdim. Ama bilim dünyası “İntihal” ismini kullanarak zaten yeterince yumuşatmıştır bu hadiseyi.
Bilimin esası olan akademik güvene büyük zararı veren bu, “Akademik Yazım İhlalleri ve İntihaller” hususunu çoktan beridir yazmak istiyordum. Lakin gündemin çok hızlı değişmesi ve benim de bu güncel konulara temas etme arzum, bu makalenin kaleme alınmasını geciktirdi. Son zamanlarda, konu ile ilgili sosyal medya hesaplarında ve haber bültenlerinde, konunun tekrar gündeme gelmesi bu yazının yazılmasını farz kılmıştır. “İstanbul Sosyoloji”nin tweetlerinden alıntılar yaptığımın da (referansını) bilgisini burada veriyorum. Nitekim bunu yapmazsam ben de “Hırsızlık” yapmış olurum.
Collins Concise Dictionary (1998)’de aşırmacılık; Latincedeki yağmalamak, kaçırmak anlamına gelen “Plagiarus” ve “Plagium” kelimelerinden türemiş olup, “Çalma eylemi” olarak ifade edilmektedir. Stephans’a göre (2009), “Aşırmak fiili başka bir çalışmadan veya yazardan alarak kendine mal etmek olarak tanımlanmıştır.”
Belki biraz sıkıcı olacak ama “İstanbul Sosyoloji” mahreçli özet bilgileri paylaşmak istiyorum.
“Aşırmacılık kendisini sessizce, ince bir şekilde hazırlanmış ve tanınmayacak şekilde belli etmektedir. Akademik yazım ihlalleri birçok farklı şekilde kasıtlı veya kasıtsız olarak yapılabilmektedir. Bir metne kaynak göstermeden başkasının çalışmasını kendisininmiş gibi başka sözcüklerle anlatma olarak karşımıza çıkan “Paraphrasing” bunlardan birisidir. Yama Yazım (Patchwriting) ise çeşitli çalışmaları referans gösterme kurallarına önem vermeksizin, özgün bir değer katmadan kendi çalışmanız gibi bir araya getirme şeklindedir. Başka sözcüklerle anlatma (Paraphrasing) ve Yama Yazım (Patchwriting), teknoloji yardımıyla kolayca tespit edilebilmektedir. Akademik Dilimleme (Slicing) ise yayınları parça parça yayımlama şeklindedir. Araştırma bir bütün olarak değil de parça parça yayımlanmaktadır. Bu durum niceliksel olarak bir artışı gösterse de niteliksel bir düşüşe yol açmaktadır. Çift/Eşbasım veya Aynı Basım (Duplikasyon) ise benzer/eş çalışmanın farklı platformlarda tekrar yayımlanması şeklindedir. Konferans bildirilerinin akademik metin olarak yayımı etik bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Yayınlarınıza referans vermeksizin daha önceki çalışmalarınızdan blok şekilde veya kısmen alıntı yapmanız da kendini intihal (Self-plagiarism) olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çoğunlukla göz ardı edilen bir durum olup, akademi tarafından hoş görülmeyen bir faaliyettir. Akademi takım çalışmasını, çok yazarlılığı ve disiplinler arasılığı teşvik etmesine rağmen bu durum suistimal edilebilmektedir. Yapılan çalışmalar yayımlanırken, araya kayda değer katkısı olmayan başka yazarlar da eklenebilmektedir. Hayali/sözde yazarlık durumunda, çalışmada yazar olarak görünen kişilerin sayısı çalışmada emeği olanlardan daha fazla olabilmektedir. Bu durum akademik profil incelemelerinde komisyonlarca tespit edilebilmektedir. Uydurma, yalan ve sahte veri üretmek (Fabrication) ise kişilerin hiç araştırma yapmaksızın veri uydurması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. 2005 yılında uydurma veri ile kurgulanmış ve “Science” dergisinde yayımlanmış bir makale, daha sonra ifşa olması ile geri çekilmesine rağmen, farklı internet ortamlarındaki mevcudiyeti ile hâlen atıf almaya devam etmektedir. Hatta öyle ki “Web of Science” üzerinde almış olduğu yaklaşık 450 atıfın yarısına yakın kısmı ifşa tarihinden sonra çıkarılan yayınlarca verilen atıflardır. Bu örnek, bilime verilen zararın giderilmesinin ne kadar güç olduğunu göstermektedir. Belirtilen yayın hâlen gerçek bir araştırmaymış gibi okunmaya devam etmektedir(theguardian.com/science/2005/d…). Tahrif (Falsification) faaliyetinde ise araştırmacılar, araştırma verilerini manipüle ederek kendi çıkarlarına uygun olarak kullanmaktadırlar. Burada çıkar hususu günümüz dünyasında daha da güçlenmiştir. Aşırmacılığa çok çeşitli sebeplerle başvurulsa da bu durumun seneler sonra da olsa ortaya çıkma ihtimali vardır. Gelişen teknoloji yardımıyla da bu ihtimal giderek yükselmektedir.
Son dönemlerde akademik üretimlerde yükselen intihal oranlarını önlemeye yönelik girişimler önem kazanmaktadır. Bunu önlemek, üniversitelerde akademik yazım ve etik konularının öne çıkarılmasından ve yaptırımların güçlendirilmesinden geçmektedir.”
İşte size, başımdan geçen uluslararası ibretlik bir örnek!
Yaklaşık otuz yıl evvel, benim geliştirdiğim bir ameliyat yönteminin neşr edilmesi için gönderdiğim uluslararası çok meşhur bir mecmuanın hakemlerinden birinin, çeşitli bahanelerle benden ameliyat videosu dâhil daha detaylı malumat ve doküman istemesi sonucu uzun bir süre yayımlanmasını geciktirmiş, daha sonra bir Dünya Beyin Cerrahisi Kongresi’nde karşılaştığım ilgili Nöroşirürji dergisinin baş editörü (Allah dinince muamele eylesin, toprağı bol olsun) beni uyararak, istenilen teferruatlı cerrahi metodun bilgilerini, art niyetli olabileceği ihtimali sebebi ile o hakeme göndermememi ikaz ederek, makalemi bir sonraki sayıda yayımlayacağını ifade etmişti. Nitekim yurda döner dönmez yazının ismimle neşre kabul edildiği haberini almış ve hemen akabinden de makalemi ihtiva eden bilimsel dergi matbu olarak elime ulaşmıştı. Böylece, daha sonra birçok bilimsel makaleye ve kitaba kaynak teşkil eden bu araştırmamızı, birilerinin gâvur (!) dediği bir tecrübeli editörün dikkati sayesinde kurtarmış olduk. Tuzağına düşmediğimi/düşürülmediğimi fark eden o ecnebi hakem (!), dünyanın neresinde karşılaşırsak karşılaşalım hâlâ beni görünce kaçacak delik, bakacak başka yer arar!
İntihal akademik eserlerde olabileceği gibi edebî eserlerde de esinlenmenin ötesinde bir aşırma olarak karşımıza çıkabilmektedir. The Outline of History (HG Wells), The Waste Land (TS Eliot), Roots (A Haley) ve The Wild Blue (S Ambrose), bu meşhur intihallere örnek edebi eserlerdir! Türkçe olanlar mı? Saymakla bitmez!
“Üniversitede Hırsız Var”mış!
Ne üniversitesi! Nerede yok ki…
Her yerde var mı?
Biz rubaimizi paylaşalım.
(İsmâil Hakkı Aydın, Rubâiyyât-i Bircis, Girdap Kitap, İstanbul, 2018)
SON DÜĞÜM
— — • / • — — • / • — — • / • —
(Mef’ûlü, Mefâîlü, Mefâîlü, Feûl)
Fânî ömürün başladı yaprak dökümü,
Îzâh edemem ağlayarak güldüğümü,
Hep sâniyeler tam tükenince, acaba,
Kim bağlayacak bilmiyorum son düğümü.