Üniversiteler, insanların ekonomik, sosyal, kültürel, temel ve politik haklarının yaşama geçirilmesini takip etmekle yükümlüdürler. Eğitim, insan kişiliğinin ve onurunun tam gelişimini sağlamaya yöneliktir ve insan haklarına, temel özgürlüklere ve barışa duyulan saygıyı pekiştirir.
Eğitim, olumlu bir toplumsal değişimin aracıdır. Dolayısıyla üniversiteler, ülkenin toplumsal, ekonomik, politik ve kültürel durumundan kopuk olmamalı, hak ve özgürlüklerin tam olarak edinilmesine ve sürdürülebilmesine yönelik, statükoculuktan uzak ve daimi biçimde değerlendirilmeye açık tutulan kurumlar olmalıdır.
21. yüzyılın üniversiteleri, geleceği şekillendiren, akademik çevrenin niteliklerini geliştirmeye açık tüm üyeleriyle, yüksek aidiyet duygusuna sahip, engelsiz kurumlar olmalıdır. Üniversiteler engelli öğrenciler ve çalışanlar için hayatı kolaylaştıran çözümler üretmeli ve bu konularda daha duyarlı olmalıdır.
Günümüzün en büyük sorunlarından biri olan küresel ısınma karşısında nasıl olur da duyarsız kalabiliriz? Üniversiteler, “yeşil çevre yeşil ülke” bilincine öncülük edebilmelidir. Yenilenebilir enerjinin önemine vurgu yapan çalışmalar ve teknolojiler yönetimlerce desteklenmelidir.
Ayrımcılık ve ötekileştirmeden arınmış, geleceğe huzur ve güvenle bakabileceğimiz bir üniversite hepimizin özlemidir. Akademik yaşamda tüm başarıların karşılığını almak için liyakat/yetkinlik en önemli ölçüt olmalı, yönetimin işlevselliği sorun çözmeye odaklanmalıdır.
Akademik yaşamda insanların yönetim önünde eğilmek zorunda kalmayacakları, akademik kurulların temel akademik değerlerin taşıyıcısı olarak çalıştığı, emeğin en büyük güç olarak kabul edildiği bir ortamın mümkün olduğuna inanıyorum.
Böyle bir üniversite modelinin ülkemiz ve geleceğimiz için çok önemli olduğu kanaatindeyim. Kaynakların, ülkenin geleceğini şekillendirecek politikalara yönlendirilmesi geleceğimiz bakımından hayatidir.
Kişisel olarak inancım, üniversitelerimizin çevre sorunundan göçe; sağlık problemlerinden yapay zekâya kadar her konuda daha kaliteli üretim gereksinmeleri olduğu yönündedir. Bu ihtiyaçların karşılanabilmesi ancak üniversitelerin öncülüğünde olabilir. Üniversitelerin bu konularda duyarlılığını artırabilmek için öğretim üyelerinin motive edilmesi ve üretimlerinin ödüllendirilmesi bir gerekliliktir. Bu da ancak hakkaniyet bakış açısı ile ortaya konabilir.
Büyük ve köklü üniversitelerimizde değişim ancak tüm öğretim üyelerinin inançları ile olabilir. Bu da ancak yıpranmamış, liyakat sahibi, enerjik, bilime ve insana saygı duyan yönetimlerce gerçekleştirilebilir. İnsan ve vatan sevgisi ile yapılamayacak ne olabilir ki bu dünyada?
Daha iyi bir geleceğin daha iyi eğitimle olabileceğine inancım tamdır. Bu yolda atacağımız her adımın, gelecekte açlık ve su sorunu gibi temel yaşam sorunlarımıza çözüm bulma yolunda hayati olduğu, refah içinde ve huzurla yaşamamız için de gerekli olduğu kanısındayım.
Saygılarımla…