Türkiye’nin 2022 yılı itibarıyla 205 üniversitesi vardır. Bunlardan 129’u devlet üniversitesi, 76’sı vakıf üniversitesidir. Üniversiteler başarılarına göre, yurtiçinde ve yurtdışında birçok sıralama yapılmaktadır. QS World University Rankings, Round University Ranking (RUR) gibi her yıl toplum ile paylaşılan ve akademik kriterlere göre derecelendirilmiş üniversite sıralamaları vardır. THE Sıralamaları: Times Higher Education (THE), İngiltere merkezli uluslararası bir yayın kuruluşudur. URAP Sıralamaları: URAP (University Ranking by Academic Performance), 2009 senesinde Orta Doğu Teknik Üniversitesi bünyesinde kurulmuş, Türkiye’deki en iyi üniversitelerin sıralamasını yapmaktadır.
YÖK resmi internet sayfasındaki 2022 yılı güncel bilgilerine göre; toplamda 183.222 öğretim elemanının 84.143 (%45,92) kadın, 99.079 (%54,08) erkektir. Bu öğretim elemanlarının 32.746’u (%17,87) profesör, 21.131 (%11,53) doçent, 42.269 (%23,07) Doktor Öğretim Üyesi, 37.732 (%20,59) Öğretim Görevlisi, 49.344 (%26,93) Araştırma Görevlisi’dir.
Tüm üniversite öğrencilerinin 2022 yılında toplam sayısı ise 8.296.959’dır. Kadın erkek sayısı yaklaşık olarak eşittir. Bu öğrencilerin 3.250.101’i (%39,17) Önlisans, 4.579.047’si (%55,19) lisans, 358.271’i (%4,31) yüksek lisans, 109.540’ı (%1,32) doktora öğrencisidir.
2022 THE’ya göre Türkiye’den en iyi üniversiteler 401-500 arasında yer alan, Çankaya Üniversitesi, Koç ve Sabancı üniversiteleri oldu. Türkiye’de bulunan üniversitelerin, Dünya sıralamasındaki yeri ise her yıl daha aşağıya doğru düştüğü gözlemlenmektedir. Bu durumun nedenleri araştırılarak, ivedilikle çözüm arayışına girilmelidir. Üniversitelerimizde yapılan araştırmaların disiplinler arası çalışma kültürü gelişebilmesi için, birlikte hareket edebilen, çözüm odaklı ekipler kurulmasının iklimini oluşturmaktan geçmektedir. Bilimin çeşitliliği ve bilginin derinliği artması nedeniyle, endüstri 4.0 kapsamında katma değer üreten ürün ve hizmetlerin elde edilebilmesi için bilgi, akıl, teknolojinin bir arada harmanlanması gerekmektedir. Üniversiteler bunun için vardır. Yetişmiş insan gücü, en kıymetli değerdir. Yurt dışındaki üniversiteler, iyi öğrencileri kendine çekebilmek için, binlerce kilometre uzaktan gelerek okullarının tanıtımını yaparak, burslar, çok iyi olanaklar sağlayarak öğrencileri kendilerine kazandırıyor. İnsan kalitesi ne kadar yüksek ise, kurum başarısı da o kadar yüksek olacaktır. Üniversitelerimizin, öğretim elemanlarının, öğrencilerinin sayısal değerinin artması, her ne kadar sevindirici olsa da, sanayi, üniversite işbirliğinin birlikte hareket ederek ürün anlamında patent alan, faydalı model veya tasarım sayısında beklenen bir artış olamamaktadır. Üniversitelerimizin başarısını arttırabilmek için;
1. Başarılı genç insanların yurt içinden ve dışından Türkiye’ye çekmek için cazip ortamlar yaratılmalıdır.
2. Bilimsel çalışmaların, üniversite öğrencilerinin düzeyine taşınması gerekmektedir. Bunun için üniversitelerde kurulan Teknokent, teknoloji transfer ofislerinde öğrencilerin dahil edilmesi gerekmektedir. Bütün üniversitelerin kuruluş nedeni öncelikli olarak öğrencilerin eğitimidir. Öğrenciler üniversitelerin İÇ PAYDAŞI’dır, CAN PAYDAŞI’dır. Bütün eğitim, araştırma sistemi, öğrenci odaklı olmalıdır.
3. Birçok üniversite artık çift anadal olarak eğitim vermektedir. Kurgulanan Anabilim Dalları’nın öğretim elemanları, farklı anabilim dallarından oluşacak şekilde şekillendirilmelidir.
4. Bölgenin iklimsel, coğrafik farklılıklarını avantaja çevirebilen, üniversite, sanayi iş birliği sağlanarak, teknolojik yapılanma ile katma değeri yüksek ürünler üretebilecek bir yapılanma sağlanmalıdır.
5. İdari yapılanmasında, eğitim, laboratuvar sistemlerinde, her türlü tedarik zincirinde kalite ve akreditasyon yapılanmasının olması gerekmektedir. Ancak doğru yapılanmalar olursa, doğru bilimsel çalışmalar gerçekleştirilebilir. Türkiye’deki üniversiteler mış gibi değil gerçekten gerçekçi yüksek idealler, hedefler koyarak Dünya sıralamasında hak ettiği yere varacaktır.
6. Liyakate dayalı yapılanma sağlanarak, aklın ve bilginin değerlerin kişilere teslim edilmelidir. Bu şekilde oluşturulan rol modellerle, doğru yapılanmanın önü açılmış olacaktır.
Türkiye’de yetişmiş insanların olduğu, bilgi birikimi, tecrübe, azim, başarı odaklı bir toplum olduğu, olanak sağlandığında bu bilim insanlarının neler yapabileceği defalarca kanıtlamıştır. Bireysel ve ekip çalışmalarıyla gerek yurtiçi, gerekse yurt dışında nice başarı destanı yazmış ve yazacak bilim insanları bu ülkede mevcuttur. Yeter ki ilkeler doğru konulsun.
Sağlıklı, özgür, ön yargısız düşünebilen sağlıklı toplumlar yaratabilmek için, sağlıklı bir eğitim sistemi olması kaçınılmazdır.
Kaynaklar
1. https://istatistik.yok.gov.tr/
2. https://www.linkedin.com/pulse/2021-times-higher-education-d%C3%BCnya-%C3%BCniversiteleri-ve-mine/?originalSubdomain=tr
1 yorum
Düşündürücü bir değerlendirme olmuş, teşekkürler. Tanzimat’tan günümüze Batıya öğrenci göndererek Batı’da bilimin geldiği noktayı yakalamaya çalışıyoruz. Bazı üniversitelerimizin göreceli sıralamalarda ilk beş yüzlere girmeleri ile teselli buluyoruz. Bilgiyi nakleden değil üreten ve keşif yapan sürekliliği olan ortamlar yaratamadığımız için 184 senedir neredeyse iki asırdır kısır döngüde emek harcıyoruz. Problem insanımızda değil hepimiz biliyoruz Türkiye’de kalmayıp Batıya gidenlerimizin pek çoğu Aziz Sancar örneğinde olduğu gibi zirveyi yakalıyor ve evrensel bilime büyük katkılarda bulunuyorlar. Gerekli her türlü donanıma sahip olup da burada kalanlarımız iyi hoca unvanına sahip olarak yol alıyoruz. Mesele iki asra yakın bu sürede Akademik iklimi yaratamadığımızdan kaynaklanıyor. Akademik üretken, verimli bir iklimin gerekliliği konusunda önce farkındalık ve uzlaşma gereklidir. Unvan almak için değil bilim yapmak üzere yola çıkmak gerekir. Verdiğiniz rakamlarda görüldüğü üzere unvanlı sayısı arttıkça
üniversitelerin bilimsel sıralamadaki yerleri aşağı inmeye devam edecektir.