Kaçımız üniversite kavramını gerçek anlamı ile irdelemiştir? Bakınız üniversitenin tanımı sözlükte nasıl yapılmıştır: ‘Evrensel ölçekte bağımsız ve tüzel kişiliğe sahip kurumlar’’. İlk olarak Eflatun ve Aristo’nun öğrencileri ile felsefi tartışma yarattıkları ortamdan esinlenerek günümüze kadar “universitas” üniversite adını almışlardır. Üniversiteler, tartışma ortamında akıl sürecini duygusal sürecin önüne alarak kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilirliğini sağlayan ortamlardır. Üniversiteler, yalnızca fiziki ortamları iyileştirilmiş, toplumdan izole bilim insanlarının bilgi alışverişinde ve eğitim-öğretimde bulunduğu kurumlar değildir, olmamalıdır.
Geçtiğimiz günlerde üniversitelerimiz için düzenlenen eğitim çalıştayının sonuçları bize eğitim-öğretim yaklaşımımızda yeni yapılanmalara gitmemiz gerektiğini gösterdi. Öğrencilerimizin inancım odur ki, tüm üniversitelerde gereksinim duyduğu en büyük eksiklik ders araç-gereçlerindeki ve fiziki koşullardaki yetersizliklerin giderilerek öğretim üyesi-öğrencilerin uzun soluklu eğitim-öğretim sürecinde birlikte karar alma mekanizmalarının devreye girmesidir. Başka bir deyişle, öğretim üye ve yardımcıları yalnızca kendi doğruları ve geliştirdikleri eğitsel örüntüler ile hareket etmemeli; öğrencilerin de sesine kulak vererek olabilirlik sınırları içinde bilgiyi ya da bilgiye ulaşmanın yollarını öğrencilere farklı anlatımlarla göstermelidirler. Bunun tersi bir durum, üniversitelerimizi lise eğitiminin bir uzantısı olmaktan öteye taşıyamayacak ve öğrencilerimizin bireysel gelişimlerinin önüne set çekecektir. Bologna sürecinin getirdiği düzenlemeler ve Erasmus öğrenci-öğretim elemanı değişim programlarından sağlanan kazanımlar ile kendi eğitim sistemimizin farklı ülkelere göre durumunu inceleme şansımız olmaktadır. Ve sonuç, sanıldığı gibi, özellikle de bilgi açısından geride olmadığımızdır. Üniversiteler olarak en temel sorunumuz; öğrenci sayılarındaki fazlalık ve fiziki koşullarımızın iyileştirilmesi gerekliliğidir.