Öğretim üyelerinden üniversitelerde yaşanan en önemli sorunları sıralamaları istense, muhtemelen ilk sıralarda sayacağı sorunlardan biri de “mobbing” olacaktır. Üniversitelerde çok yaygın görülen “mobbing” huzuru bozmakta, verimliliği olumsuz etkilemekte, sosyal dokuda onarılmaz yaralar açmakta ve her türlü manevi değeri yok etmektedir. Bu nedenle üniversitelerde “mobbing” uygulamalarının yarattığı yıkımı onarmak ve “mobbing” uygulamalarını en aza indirmek için “mobbing” ile sistematik biçimde mücadele edilmesi gerekmektedir.
“Mobbing” ile mücadelede ilk aşama, “mobbing”in mümkün olduğunca net olarak tanımlanmasıdır. “Mobbing” kavramı, sınırlı psikolojik tacizden kişiyi kurumdan ayrılmaya zorlayan uygulamalara kadar geniş bir yelpazeyi içerir. Sık sık gündeme gelmesi ve giderek daha fazla bilinen bir kavram olmaya başlaması ile birlikte haksızlığa uğradığını düşünen çok sayıda çalışan, kendisine “mobbing” uygulandığını iddia etmeye başlamıştır. Masum bir biçimde “mobbing”e uğradığını ileri sürenler yanında, kendi olumsuz yönlerini örtbas etmek amacıyla kötü niyetle “mobbing”e uğradığını iddia edenler de bulunmaktadır.
“Mobbing” ile mücadelede belki de en önemli ayak, etkin kamu vicdanıdır. Kamu vicdanı “mobbing” uygulayanları ve uygulayanlara yardımcı olanları ayıplamadığı ve kınamadığı sürece “mobbing” ile mücadelede başarılı olmak mümkün değildir. Öğretim üyelerini sessiz izleyici olmaktan çıkaracak bilinçlendirme, duyarlılaştırma ve cesaretlendirme çabalarına girilmesi gerekmektedir.
Üniversitelerdeki örgütsel yapı ve yönetsel işleyiş “mobbing”i kolaylaştırması yanında, adeta meşrulaştırmaktadır. Rektör değişimiyle birlikte adeta rollerin değişmesi daha önceki dönemde “mobbing”e maruz kalanların “mobbing” uygulamaya başlıyor olması bunu kanıtlamaktadır. Halen yürürlükte olan mevzuat keyfi uygulamalara izin vermektedir. Kurumsallaşma sağlanmadan “mobbing” kalıcı olarak önlenemez. Fakat bu noktada en çok yapılan itiraz da, getirilen kuralların yöneticinin elini kolunu bağlayacağıdır. Bu itiraz mutlaka dikkate alınmalı, yöneticilerin inisiyatif kullanması ve açıklanabilir makul gerekçeler ile işlem yapması engellenmemelidir.
“Mobbing” ile mücadelede uyulması gereken kuralları belirleyen yönetmelik ya da yönerge çıkarılarak bir yere varılamayacağı unutulmamalı, etkili denetim mekanizmaları kurulmalıdır. Yöneticilerin kurumlarını yönetmelerini engelleyecek düzenlemelerden kaçınılmalı, fakat yetkilerini keyfi biçimde kullanmaları mutlaka önlenmelidir. Örneğin; bir ana bilim dalı başkanının başkanlığına son verebilmek için gereksinim olmadığı halde ana bilim dalı başkanını devirmeye yetecek sayıda öğretim üyesi alan rektöre hesap sorulmalıdır.
Hak arama yollarına işlerlik kazandırılmalıdır. Anayasa’da bile bulunmasına karşın günümüzde dilekçe hakkı sağlıklı bir biçimde işlememekte, dilekçe ve bilgi edinme hakkını çiğneyen yöneticilere bir yaptırım uygulanamamaktadır. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) dâhil yükseköğretim kurumlarında dilekçelere mevzuatın gerektirdiği biçimde cevap verilmemektedir.
YÖK kendisine ulaşan şikâyet dilekçelerini ciddi ve hızlı bir şekilde sonuçlandıracak bir mekanizma kurmalıdır. YÖK’e yapılan başvurulardan çoğu zaman bir sonuç alınamamakta, alınsa bile çok geç kalınmaktadır. “Mobbing” mağdurları, hak arama yollarının tıkalı olduğunu gördüklerinde psikolojik yıkıma uğramaktadır. Ne yazık ki, tanık olduğumuz birçok örnekte gördüğümüz YÖK’e yapılan başvuruların çoğu zaman yazışmadan öteye gitmediği, “mobbing” uygulayana şikâyet konusu iletilerek “Mobbing uyguladın mı?” diye sorulduğu ve gelen cevap ile konunun kapatıldığı şeklindedir.
Tüm yöneticilere “mobbing” konusunda duyarlılık kazandırılmalıdır. “Mobbing” uygulandığını fark ettikleri anda üst yöneticiler duruma müdahale etmeli, olayın kendiliğinden çözülmesi beklenmemelidir. İletişim ve ilişki kurma becerileri yeterince gelişmemiş yöneticiler kişilerarası ilişkilerde yaşanan sorunları çözmek için etkin bir girişimde bulunamamakta ve “mobbing” uygulayanlara karşı sessiz kalmaktadır. Bu nedenle yöneticilerin iletişim ve ilişki kurma, kararlarını etkileyen duygular ile baş edebilme ve çatışmaları çözebilme becerileri kazandırılmalıdır. Üniversitelerde “mobbing”i önlemenin yükseköğretim kurumlarındaki en üstten en altta kadar tüm yöneticilerin görevi olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır.