Bir kurum olarak üniversitelere yönelik yapılabilecek en ağır ithamlarda bulunuluyor. O ağır sözlerle ithamlarda bulunan şahsın, kullandığı sözcüklerin anlamının ağırlığını yeterince tartamadığı açık. İnsanlar uzun süre beraber ve sıkça bir arada bulundukları ortamlarda her türlü sosyolojik ilişki geliştirir. Bu çok doğaldır. Bu bağlamda insanlar arasında kalıcı ilişkilerin oluşması da çok doğaldır. Bu durum geleneksel değerlerle uyuşmuyor diye ağır ithamlarla betimlemek akıl işi olamaz. Bu durumda bazı geleneksel değerleri sorgulamak da daha uygun olabilir. Biraz sosyolojik düşünme kapasitesi olan herkesin bunu anlamaması için bir neden yoktur.
Üniversitelerde, neredeyse iki dönemdir uzaktan öğretim yöntemiyle ders yapılıyor. Kampüste öğrenci yok. Hocalar birbirlerini çok az görüyor. Dolayısıyla, üniversitelerde şu sıralar herhangi bir ciddi ağır bir ithama neden olabilecek sosyolojik ilişkilerin oluşması mümkün değil. Öyleyse neden bu ağır suçlamalar? Bu nedensiz ithamın amacının akademiyi hiçleştirmek olduğu açıktır ve bundan sonra da özellikle bazı kriz dönemlerinde belirli aralıklarla olacaktır. Bu, muhtemel muhalif seslerin en çok çıkma ihtimali olan akademiye karşı bir önlem olarak görülmelidir. Bu, kısaca güncel tartışmaya dair gözlemdir. Bugün bu pandemi / tümsalgın koşullarında, kanımca bu tür ağır ithamların yapılmasının başka bir nedeni yoktur ve bu şekliyle de kabul edilemez.
Peki, genel olarak, mevcut durumdan bağımsız olarak üniversitelerde durum nedir? Toplumda durum nasıl ise üniversitelerde de genel olarak durum benzerdir. Toplumumuzda, özellikle son çeyrek yüzyılda ahlaki ve başka tüm insani değerlerin aşındığı genel olarak bilinmektedir. Toplumda rekabet her geçen gün daha çok keskinleşmekte ve kızgınlaşmaktadır. Paylaşım savaşları artmakta ve bu savaşlar giderek daha çok şiddetlenmektedir. Toplumsal yaşamın her alanında yeni bir ahlaklılığa gereksinim olduğu, toplumun kendisini ekonomik ve politik bakımdan ve sosyolojik ilişkilenme açısından da yenilemesi gerektiği açıkça görülmektedir.
Üniversitelerin toplumda genel olarak hakim durumdan pay almaması, üniversitelerin toplumun genel durumunu yansıtmaması mümkün değildir. Söz konusu ağır ithamın yanlışlığını ve saçmalığını savunurken bu gerçeği göz ardı etmemek gerekmektedir. Akademisyenler de çağımız insanının sahip olduğu tüm özellikleri kendilerinde taşırlar ve günümüz insanının sahip olduğu ve sergilediği tüm iyilikleri, zaafları ve çirkinlikleri sergilemektedirler.
Üniversitelerde görevi kötüye kullanmak, özellikle son 10 yılda dayanılmaz boyutlarda artmıştır. Liyakatsizlik, adam kayırma, özlük haklarını çiğneme, mobbing, mesnetsiz incelemeler ve soruşturmalar, iftiralar… Bunların hepsi ve daha fazlası insanın aklına, fikrine gelmez şeyler olmaktadır ve yaşanmaktadır. Nihayetinde, toplumda yaygın olarak yaşanan güç ve iktidar kavgaları üniversitelerde de sürmektedir. Güç ve iktidar kavgasının etik kurallara göre yürütüldüğü “yoldaşlar” arasında bile nadiren ahlakın kuralları çerçevesinde kalmaktadır. Taktikler, pazarlıklar, oyunlar, dolaplar, kışkırtmalar, tuzaklar; bunların hepsiyle akademide de karşılaşılır. “En yakın arkadaşının” ayağını kaydırmak için oyun kuran ve çeviren nice iyi kumaşlı “dostlar” vardır akademide.
Sonuç itibarıyla, üniversiteler de toplumun bir parçasıdır ve toplumsal bir kurumdur. Yeni bir üniversite örgütlenmesine, yeni bir akademi kurumlaşmasına ihtiyaç olduğu açıktır. Üniversitelerin durumunu eleştirmek, toplumun eleştirilmesini şart koşar.
Fakat unutmamak gerekir ki, bütün bu olumsuzluklara ve ödenen ağır bedellere karşın bilimcinin, filozofun ve akademinin onuruna yakışır bilim yapmaya, öğreti geliştirmeye ve bilgi üretip paylaşmaya çalışan sayısız akademisyenler vardır. Akademiyi bunu bilerek eleştirmek gerekir.
1 yorum
Haklısınız hocam..! Neresinden baksanız üniversitelerimiz yamulmaktadır..!
Görünen o ki, girişinde “ÜNİVERSİTE” tabelası bulunan binaların, üstelik de kasabalarda da bulunması, üniversitenin anlamında ve işlevinde istenmeyen bir “basitleşmeyi” ve “yozlaşmayı” da karşımıza çıkarmıştır. Hele hele üniversite kadrolarının doldurulmasındaki olumsuzluklar…bunlar sıralanacak olsa kimbilir neler neler karşımıza çıkar..!
Elbette bir gün, üniversitelerimizin bu hali masaya yatırılacak ve nesnel biçimde sorgulanacaktır. Umarım bu sorgulama için zaman uzamaz..!
Biliyorum ki, bu süreçte sizin ve sizin gibilerin işi zor..! O halde kolay gelsin…