Bazı sanatçıların, önce yepyeni eserlerle birlikte CD ve yepyeni kliplerle birlikte, büyük bir çıkış yaptıktan bir süre sonra silinip gitmeleri nedendir diye, hep merak etmişimdir. Kimileri, daima üst sıralarda ve her zaman gündemde kalıyor. Kimileri kaybolup gidiyor.
Bıkmak usanmak bilmeden devamlı çalışanlar, daima üretenler, yeni eserler ortaya koyanlar, doğal olarak her zaman gündemde kalıyorlar, kendilerine üst sıralarda yer buluyorlar. Hangi sanatçıları, yazarları, şairleri, bestekârları, hangi icracıları, hemen bir çırpıda hatırlıyorsunuz? Çoğumuzda cevap hazırdır. Kim, devamlı yeni eserler ortaya çıkarıyorsa, kim devamlı yeni resim heykel, kim devamlı gazete ve dergilerde, nerede olursa olsun yazıyorsa, kim sürekli şiir, hikâye, anı, araştırma, roman, makale, kitap, adına nederseniz deyin üretip ortaya çıkarıyorsa, kim devamlı gündemde kalma çabası içinde oluyorsa. Ressam devamlı resim yapacak, besteci beste, sporcu devamlı takımda olacak.
Akademisyenlik ve hekimlik de böyle değil midir arkadaşlar? Kim devamlı araştırma yaparsa, kim devamlı yazar, makale, kitap yayınlarsa, kim devamlı hasta bakarsa, girişim, ameliyat yaparsa işte o devamlı öndedir.
Şuna buna, falanca idarecilere, baştakilere kızdım, şu uygulamaya, uygulanan performansa kızdım, artık hasta bakmıyorum, ameliyata girmiyorum demek, çoğu zaman mümkündür. Bu ülkede, yan gelip yatana, iş yapmayana çoğunlukla kimse bir şey demez. Olsa olsa, ‘O mu, o pek bir şey yapmaz’ denilerek bir cümlede geçiştirilir gider. Devlet dairelerinde de aynen böyledir. Amirler genelde, sadece işi yapana, işin inceliklerini bilene yüklenirler. İşten anlamayana, çalışmada gönlü olmayana, ne iş verilir, ne de yüklenilir.
İş yapmamanın da doğal olarak olumsuz birtakım getirileri olur. Bunlar er geç bir süre sonra ortaya çıkarlar. Günler, aylar hatta yıllar geçtikçe, iş yapmayanlar, doğal olarak meslektaşları arasında, geri kalmaya mahkûm olurlar. Becerilerini kaybederler, mesleki yenilikleri, yeni uygulamaları öğrenemezler.
Özellikle, tıp fakültelerinde ve eğitim hastanelerinde, yukarılarda bulunanlara (hangi konumlar sizler daha iyi bilirsiniz), iş yapmadıklarında, ‘neden hasta bakmıyorsun, neden laboratuvara girmiyorsun, neden vizite çıkmıyorsun, neden doğuma ve ameliyata girmiyorsun, neden öğrenci, asistan yetiştirmiyorsun?’ diye soran bir idareci var mıdır acaba? Ben şimdiye kadar pek duymadım, ama varsa lütfen yorumda bulunsun, ben de öğreneyim.
İşin gerçeği, bizde, çalışmayana, uyuyana kimse karışmaz. İş yapmayan, çalışmayan, aslında ne ederse kendine eder. Bulunduğu yerde silinir, küflenir gider.
“Benim muayenehanem var, orada çalışıyorum, hastanede hasta bakmıyorum” diyenler, aslında çoğu zaman yanılabilirler. Muayenehanede, mesleklerinin ancak kısıtlı bir kısmını yaparlar. Zira, özellik gösteren, nadir vakaların, ancak pek azı hastane dışına gider. Özellik gösteren ameliyatların pek çoğunu, giderek daha az yapmaya, hatta hiç yapmamaya başlarlarlar.
İşte bu nedenle, meslekte geri kalmamak, giderek silinmemek için üretmeye, çalışmaya, daha çok iş yapmaya, yeni gelişen teknikleri öğrenmeye çalışmalıyız. Ancak o zaman zirvede ya da zirve yolunda kalabiliriz.
İşini dürüst yapana, devamlı bilimsel araştırma ve üretim yapana, kaşını gözünü, sosyal ve siyasal görüşlerini beğenmiyorum diyerek, birileri saldırıda bulunsa da, onlara gerçekte hiçbir şey olmaz. Zira üretenler, herkesin kolayca erişemeyeceği kadar üstlerdedirler.
Bunun yanında, her ne konumda olursa olsunlar, üretemeyipde, üretenlere her konumda her zaman ve her türden saldırılarda bulunanların elleri boşta kalmaya mahkûmdur.
Herhangi bir yerde bir yangın olduğunda, insanlar, yanık ve yıkıntıların arasında, yerleri eşeleyip bir şeyleri ararlar. Aradıkları kararmış birtakım maddeler, aslında altındır. Altın üzerindeki is ve siyah lekeler, yıkandığında ve kezzaba daldırıldığında tamamen yok olarak, eskisinden daha parlak bir hal alır. Yere düşmekle, yakılıp yıkılmakla kaybolmayan, insanın aslında kendi öz varlığı yani altınıdır. Bırakın onu bunu, başkaları ne yaparsa yapsın, biz daima kendi gayretimizle, kendi altınımızı parlatmaya bakalım.